NATALI CRIADO’NUN GÜNDÜZ DÜŞLERİ

  • 253 SHARES

Kolombiya ve İtalya’nın kültürel miraslarını aynı kapta toplayan tasarımcı, Dada ruhunu gündelik objelere taşıyor.

QP: Kolombiya gibi renklerin canlılığının inanılmaz olduğu, desenlerin yoğunluğunun öne çıktığı bir yerde yetişip daha minimalist ve sofistike bir tasarım anlayışı benimseyen Milano’da yaşamak tasarımlarınıza nasıl yansıdı? Ve birbirinden çok farklı tasarım anlayışına sahip iki ülkeden bahsediyoruz. Siz ikisinin arasında nerede duruyorsunuz?

Natali Criado: Kolombiya ve İtalya, tasarım felsefemi şekillendirmede önemli bir rol oynuyor. Bu iki yer arasındaki bağlantı aslında çok basit; o da ellerinde bulundurdukları zanaat geleneği. İtalya, kültürel mirasıyla uluslararası alanda ün kazanmış ve asırlardır ustalıklarını geliştiren zanaatkarlara ev sahipliği yaparken, Kolombiya’nın köklü yerli ve halk kültürü gelenekleri var. Bu iki farklı yeri benim için bir araya getiren şey ise atalara ait bilgeliği vurgulama fikri. Amacım her iki dünyanın en iyisini kutlayarak hem canlılık hem de minimalizmin uyumlu bir birleşimini sergileyen parçalar yaratmak.

QP: Tasarım süreciniz nasıl işliyor? Hayal ettiğiniz işleri gerçeğe dönüştürürken zorlandığınız durumlar oluyor mu?

NC: Benim için tasarım süreci deneysellikle başlar. Eskiz yapmaktan, malzemelerle oynamaktan ve onları alışılmış bağlamlarından çıkararak, yeni olasılıklar keşfetmekten keyif alıyorum. Stüdyom, yaratıcı fikirlerimi takip etme özgürlüğüne sahip olduğum oyun alanı gibidir. Işıkta en ufak bir değişiklik veya nesnelerin farklı bir düzenlemesi bile yeni bir fikir veya kavramın ortaya çıkmasına sebep olabilir, bu durum da olağanüstü bir şekilde büyüleyicidir. Bir de rüyaların tasarım sürecimde önemli bir rol oynadığını söyleyebilirim. Fikirlerimin birçoğu rüyalarımdan doğar ve onları gerçeğe dönüştürmekse benim görevim oluyor. Bu fikirleri, somut objeler haline gelmeye hazır olana kadar hiç durmadan deney yaptığımı söyleyebilirim.

QP: Yaratıcılık sizin için nedir? Sanatçılar arasında çok yaşanan bir durumu size de sormak isterim; ‘art block’ yaşadığınız durumlar oluyor mu? Nasıl çıkıyorsunuz bu kısır döngüden? Kendinizi nasıl besliyorsunuz? İlham kaynaklarınızı öğrenebilir miyiz?

NC: Benim için yaratıcılık, deneysellikten ayrı düşünülemez bir kavramdır. Deneyimlerden, anılardan, duygulardan ve konuşmalardan ilham alıyorum. Farklı kültürlere seyahat ederek kendimi bu deneyimlere daldırarak ve yaratıcı pratiklerimi beslememde yardımcı oluyor. İnsanların nasıl yaşadıklarını gözlemlemek, onların gelenek ve göreneklerinden bir şeyler öğrenmek, tüm bunların hepsi ilham kaynaklarım arasında. Her sanatçının zaman zaman karşılaştığı ‘art block’ durumu benim için de geçerli olabiliyor. Ancak, bu engeli aşmada meditasyonun güçlü bir araç olduğunu keşfettim. Zihnimin sessizleşmesine izin verip, içsel yaratıcılığımı harekete geçirip ve yeni bakış açıları bulmama yardımcı oluyor. Ayrıca, tasarım alanının dışında kalarak, bir şeyler okumak, doğayı keşfetmek veya diğer sanatçılarla bağlantı kurmak gibi eylemlerde bulunmak, enerjimi yeniden doldurmamı sağlıyor ve yaratıcı enerjimi tekrardan alevlendiriyor.

QP: Üretiminizi gerçekleştirirken zanaatkarlarla çalışıyorsunuz, yüksek maliyetli tasarımlar yapıyorsunuz ve aynı zamanda sürdürülebilir olmayı tercih ediyorsunuz. Lüks algından bahseder misin?

NC: Benim için lüks, zamana eş değer. Nesnelerime zaman duygusu katmaya çalışıyorum, böylece bir hikâye anlatmış ve bir ruha sahip oluyorlar. Her parçayı titizlikle şekillendiriyorum ve yaratılış sürecinde harcanan zamanı ve uzmanlığı içinde barındırmış oluyor. Ancak, lüks bu yönüyle sınırlı değildir. Tasarımlarımın kullanıcılara ‘zaman’ hediye etmesini istiyorum. Objelerimle etkileşimde bulunduğunuzda, bir ritüele katılırsınız, anın tadını çıkarmak ve yavaşlamak için bir fırsattır. Ayrıca, kullanılan malzeme sayesinde zaman içinde dayanıklılığını sürdüren ve trendleri aşan ‘zamansız’ bir estetiğe sahip olan objeler yaratmayı hedefliyorum.

QP: Dyptique ile devam eden bir iş birliğiniz olduğunu biliyoruz. Bize bundan bahseder misiniz? Ayrıca “Alone Together” projeniz gerçekten ilham vericiydi. Yakın gelecekte yeni iş birlikleri var mı? Gelecek planlarınızı paylaşır mısınız?


NC: Dyptique ile gerçekleşen iş birliği, figüratif nesneler üretme konusunda büyüleyici bir yolculuk oldu. Yolculuğum, doğada bulunan nesneleri inceleyerek ve onlardan ilham alarak çizimler yapmamla başladı. Oradan aldığım referansla, mum modelleri oluşturmaya ve sonunda oluşturduklarımı metale dönüştürmeye geçtim. Başından sonuna kadar tüm aşamaları denetliyorum. Alone Together’dan bahsedecek olursam; bu proje İtalya’nın kapanma döneminde ortaya çıkan bir projedir. Partnerimle birlikte, Muisca yerlileri tarafından bir zamanlar yerleşilen Kolombiya’nın Ráquira kasabasında bulduk kendimizi. Bu topraklar, zaman içinde Kolombiya’nın başkenti haline gelen zengin bir seramik geleneğine sahiptir. Bu yerin kültürel zenginliğini fark ederek, insanları izolasyon zamanlarında bir araya getiren bir sanat ve heykel projesi başlattık. İnsanlığın en dikkat çekici yaratımlarının, bilinçli öz farkındalığı ve ilhamı teşvik eden bağlamlardan ortaya çıktığının farkındaydık. Gelecek içinse, “Invisible Collection” ve “The Oblist” e-ticaret platformunu içeren iş birlikleriyle globalleşmek için heyecanlıyım.

QP: Günlük ritüellerinizi sorsam? Zihinsel ve bedensel enerjinizi nasıl koruyorsunuz? Sonuçta yaratmak için dengede kalmak önemli…

NC: Sabah insanıyım ve sabahları yaptığım günlük ritüellerim benim için çok önemlidir. Bu zamanı kendime ayırmak, kendi tempomu belirlememe olanak tanıyor. Genellikle güne kahve veya çay ile başlarım, ardından canlandırıcı soğuk bir duş alırım. Fiziksel egzersiz de benim için çok önemlidir,
bu yüzden düzenli olarak spor salonuna gitmeye özen gösteriyorum.

QP: Kendi evinizde vazgeçemediğiniz başka sanatçılara ait bir objeniz var mı? Nasıl ve kimlerin işleri sizi heyecanlandırıyor?

NC: Şu anda lambalara ve özellikle de ışık aracılığıyla yaratılan farklı atmosferlere olan ilgim giderek artıyor, özellikle kadınsı dokunuşları olanlara… Son zamanlarda edindiğim ve değer verdiğim iki önemli parça, Oscar Piccolo’nun “Lampada Capello”su ve Sabine Marcelis’in IKEA için tasarladığı “Varmblixt”i. Her ikisinin çalışmaları da beni büyülüyor ve ilham veriyorlar.

QP: Milano’nun en canlı ve enerjik olduğu aylardayız. Haftaya ordayız diyelim! Ne yapmalı, nereye gitmeli? Bizimle kimsenin bilmediği ve size ilham veren favori yerlerinizi paylaşır mısınız?

NC: Wes Anderson dokunuşuyla bezeli bir öğleden sonra için “Fondazione Prada Cafe” idealdir. “Palinurobar”ı doğal şarapları için tercih edebilirsiniz. Çağdaş İtalyan mutfağının tadını çıkarabileceğiniz bir restoran arıyorsanız “Nebbia” doğru bir tercih olacaktır.