MODERN TASARIMIN DNA’SI
Koleksiyon yapma tutkusunu ve mutluluğunu derinden deneyimleyen ve aynı zamanda da yeni jenerasyonu yakından takip eden bir yönetici Christoph Grainger- Herr. IWC CEO’suyla markanın köklü dünyasını ve bugünle nasıl uyumlandığını konuştuk.
BUGÜNLERDE KONUŞTUĞUMUZ VE AKLIMIZA GELEN EN GÜÇLÜ MODELLER GENELLİKLE GEÇMİŞTE TASARLANIP GELİŞTİRİLMİŞ OLANLAR Kİ BUNLARI SİZİN STANTLARINIZDA DA GÖREBILIYORUZ. PEKI BU DÜŞÜNCENİN, YANİ ESKİ MODELLERİ ÇAĞDAŞLAŞTIRMANIN NASIL İŞLEDİĞİNİZİ ANLATABİLİR MİSİNİZ?
Bu daha çok bir zamanlama meselesi sanıyorum, 2005’te IWC’yle çalışırken ilk tasarladığım şeylerden biri Ingenieur’ün tanıtıldığı müze duvarıydı. O kadran şablonlarından birini seçtim, çok güzel bir motif olduğunu düşünüyordum. Ve o sıralarda bana, “Hayır, bunu IWC için kullanamazsın,” dediler. Sadece Ingenieur’dü. Sadece bir ürün ailesiydi. Ama ben hep onun mimari bir gücü olduğunu düşündüm. Aynı zamanda IWC bünyesindeki doğal biçimde entegre çelik bileziği olan tek saatti. Çok renkli bir tarihi vardı. Pek çok yinelemeden geçmiş ama bence ürün ailesinin gerçek DNA’sını ve kimliğini tüm saflığıyla yansıtması bakımından önemli. Çünkü mesela Portugieser ile Pilot’s saatlerine baktığınızda da en başından bugüne uzanan çok tutarlı birer tasarım DNA’ları olduğunu görürsünüz. Dolasıyla Portugieser’in 1939’dan, 1990’lardan, 2000’lerden olması fark etmez, bugün de soyunu doğrudan devam ettirir, ürün ailesinin DNA’sıyla ilgili hiçbir sorun ortaya çıkmaz. Aynısı Pilot’s için de geçerli. Ama Ingenieur Acqua gibi serilere baktığınızda, tarih boyunca farklı tasarım yaklaşımlarının benimsendiği görülür. Ve sonra geleceğimizi düşündüğümde, tekrar bunları dayanak almanın ve ileri taşımak istediğimiz DNA’nın ne olduğunu sormanın önemli olduğunu görüyorum. Bir de bu koleksiyonun uzun vadeli kimliği olarak şimdi kurmayı gerçekten istediğimiz DNA’nın ne olduğunu… Bu yüzden, bu tasarım sürecinin yaklaşık ilk iki yılını Genta Ingenieur’ün özünü neyin oluşturduğunu, bunun sınırlarını nasıl zorlayacağımızı ve onu nasıl geliştireceğimizi anlamaya harcadık ve tabii hangi noktada olduğu hali bırakıp başka bir şeye dönüşeceğini… Tam bir sadık yeni-edisyon ile gelecek için yapmak istediğiniz daha ileri görüşlü modern bir tasarım için DNA’dan tamamen koptuğunuz şey arasındaki spektrumun neresinde olacağını belirlemek de önemli. Ve bu sırf 1932 senesindeki orijinalinin vingate bir yeni- edisyonu değil.
IWC MÜŞTERİLERİNİN ORTALAMA YAŞIYLA İLGİLİ BİRAZ BİLGİ VEREBİLİR MISINIZ?
Küresel konuşacak olursak, ilk kez IWC alan gençlerden oluşan tutarlı bir kitlemiz var. Bildiğiniz üzere, çoğu müşterinin ilk mekanik saati IWC’dir. Dolayısıyla Çin’de yirmili yaşlarda, Avrupa ve Batı dünyasında otuzlarında müşteriler ya Pilot’s kronografla ya Portugieser kronografla ya da Çin’de Portofino’yla IWC satın almaya başlıyorlar. Ve bu bir tür küresel spektrumu yansıtıyor. Çinli müşterilerin mekanik saatleri Avrupa’ya kıyasla daha genç yaşta alma eğilimi olduğunu görüyoruz; Avrupa’da insanlar eğitime biraz daha fazla zaman harcıyor, sonra ilk işlerine girip ilk bonuslarını alıyorlar vs. Ve bu istikrarlı bir durum. Pandemiden beri daha genç müşterilere ulaşmak için de gerçek bir efor sarf ediyoruz, onlar için turneye çıkan müzisyenlerle formatlar hazırlıyoruz, pandemi sırasında düzenlediğimiz Clubhouse veya geçen yılki metaverse aktivasyonu gibi sosyal medya etkinlikleriyle yeni nesil müşterilere gerçek anlamda ilgi gösterdiğimizden emin oluyoruz.
OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE TASARIMCILAR GENELDE EN ÖN SIRALARDA YER ALIR. AMA BU DURUM SAAT SEKTÖRÜNDE NADİR BIR DURUM, ÖYLE DEĞIL MI? SİZ GENTA’DAN BAHSETTİNİZ VE TASARIMCILARI ÖNE ÇIKARAN ÇOK AZ MARKA VAR. BUNUN BELLİ BİR SEBEBİ VAR MI?
Burada rol oynayan birkaç faktör var. Ürünlerimizin tasarımlarından konuşma konusunda IWC’nin hayli önde geldiğini düşünüyorum. Ve Christian Knoop’u tanıtma ve ondan söz etme biçimimize baktığınızda, sadece saat üretimi, komplikasyon veya benzeri süreçlerden değil de tasarım sürecinden de sıklıkla bahsettiğimizi görebilirsiniz. Öte yandan, bu çelik spor saat tasarımlarını yapması için markaların Gerald Genta’ya görev verdiği zamanlara dönecek olursak, onun kim olduğu, kişiliği gibi konular pek bilinmiyordu. Bunlar daha sonra öğrenildi. Bugünse Gerald Genta, saat sektörüne kattığı değerin fark edildiği ünlü bir mimar gibi. Ve elbette bu da DNA’dan söz etmeyi gerçekten çok ama çok daha önemli kılıyor. Bazen yetmişlerden veya seksenlerden kalan arşivlerimize baktığımızda bile zaman zaman hangi tasarımcının hangi noktada tam olarak ne yaptığını anlamak zor. Bugünse böyle şeyler elbette titizlikle kaydediliyor. Ve her bir unsur, her bir saat için onu aslında kimin tasarladığını söyleyebilirim. Günümüzde, belki 1970’lerdekinden daha büyük bir farkındalık var. Ve bugün geldiğimiz yer burası. Insanlar pek çok üründe gerçekten farklılaşan kimlikler arıyor. Mesela spor ayakkabılarda olduğu gibi; ürünü yapan ve markayla birlikle anılan tasarımcı, ürünün kimliğini yaratmanın çok önemli bir parçası oluyor. O yüzden, anlaşan fikirlerin çok bilinçli işbirliğine doğru yönelmiş olan moda ve yaşam tarzı trendleri bugün markanın arkasındaki insanların kim olduğunu bilme konusunda daha büyük bir talep doğuruyor. Bu meselenin bir ayağı, kreatif ise öbür ayağı ve bunlar birlikte bir ürün ortaya çıkarıyor. Ve bence bu muhtemelen son beş-on yılın moda yaşam tarzlarındaki trendlerden kaynaklanan bir şey.
FUARDAKİ STANDIN YERİNİ KİM SEÇTİ? ÇÜNKÜ HEM SİZE PERSPEKTİF KAZANDIRMIŞ HEM DE BU ANLAMDA EN İYİ STANT.
Watches & Wonders’a on yedi yıldır katılıyorum. Bu sayede ortamını da biraz tanımış oldum. Ve açıkçası Watches & Wonders’ın büyük duvarlar ile resepsiyon masası arasında hayli kapalı kaldığı zamanlarda gayet hoş deneyimler yaşasak da mekanın açılması gerektiği konusunda yıllar boyunca hayli konuştum ve girişimlerde bulundum. Erişilebilir ve açık, etkileşim kurmayı seven bir marka olduğumuzu görmeleri için insanları davet etmeye inandık hep. Insanlarla buluşmayı, onları misafirimiz olarak ağırlamayı seviyoruz. Yani zamanla olmak istediğiniz yeri
ve yaratacağınız etkiyi biliyorsunuz. Bu lokasyonu alma fırsatı karşımıza çıkınca hayır demedim. Tamam dedikten sonra da ortadan erişilen bir perspektif yaratalım istedik.
GERÇEKTEN DE ÖYLE. INGENIEUR DIREKTÖRÜ DOĞRUDAN STANT DIREKTÖRÜYLE GÖZ TEMASI KURABİLİYOR.
Bunu söylemeniz ilginç, çünkü IWC’de bir tasarım yaptığımızda onu insanlara doğru bir perspektifte sunma konusunda çok titiz davranıyorum. Çünkü size bir şeylerin gerçekçi olmayan açılarını gösteren pek çok aracı ve tasarımcı, “haydi buna gerçek seyir açısından bakalım,” diyebilir. Bunu mağazalar, sergiler için yapıyoruz, çünkü gerçekçi olmayan bir helikopterden bakmanın hiçbir manası yok. Kentsel mekanların planlı manzaralarına bakarken mimarların böyle yapmasından nefret ediyorum. Çünkü bir helikopterde oturmadığınız sürece kendi başınıza asla onu böyle göremeyeceksiniz. Bir şeyi göz hizası yükseklikten deneyimlersiniz. Jürilerinden biri olduğum bir yarışmaya katıldık ve herkes tasarımlarının planlı görünümleriyle geldi. Bu bir grafik tasarım çalışması değil dedim. Insanlar burada duracak ve şu tarafa bakacak. Kimse helikopterden aşağı bakmayacak. Yani, Watches & Wonders için de bunu yapıyoruz. Etkinlikler için bunu yapıyoruz. Geçen yıl Miami’de de böyle yaptık. Kameranın görüş açısından tasarlandığında görüntü kompozisyonunun doğru olması temin edilmelidir. Ve aynısını burada yaptık. Oradaki bütün kamera açılarını uyguladık.
BİR RÖPORTAJINIZDA COMME DES GARÇONS BUTİKLERINDEN ÇOK ETKİLENDİĞİNİZİ SÖYLEMİŞTİNİZ. YENİ AÇILAN MAĞAZALARDAN HANGİLERİNİ BEĞENIYORSUNUZ?
Jacquemus’ün Montaigne Bulvarı’ndaki yeni Paris mağazasına bayılıyorum. Courchevel’de açılan pop-up mağazada Nike ile yaptıkları da çok hoşuma gidiyor. Benim tarzım değil ama son derece yaratıcı buluyorum ve mağaza tasarımına, 3D ortama gerçekten
yenilik kattıklarını düşünüyorum. Ayrıca Asya turundan yeni döndüm, oralarda Çengdu gibi yerlerde ortaya çıkan bol bol yerel konsept gördüm. Gördüğüm en etkileyici şey, Escape 2 departman mağazalarıydı. Uzaya seyahat temasıyla yapılmış alışveriş merkezleri var; animatronik uzay maymunlarıyla büyük başarı yakalamışlar. Bir de bunun içinde konseptin dört ayda bir değiştiği amiral mağaza alanları yaratmışlar. Yani, gördüğünüz üzere büyük markalar kendi mağazalarını birkaç ayda bir yeniden tasarlıyorlar ve bu da yepyeni bir dinamik kazandırıyor.
ÇİPLER VE BAŞKA ŞEYLER BAKIMINDAN, TEKNOLOJI ALANINDA BÜYÜK BİR TEDARIK ZİNCİRİ SORUNU YAŞANDIĞINI BİLİYORUM. IWC’NIN GELECEKTE BU TÜR TEDARİK SORUNLARI YAŞAMA KONUSUNDA ENDİŞESI VAR MI?
Biz çiplerle çok çalışmıyoruz, dolayısıyla o bakımdan rahatız. Biliyorsunuz, küresel olarak bütün piyasa tedarik zinciri dinamiği herkesin sürekli başa çıkması gereken daimi bir zorluktur. 156 yıl önce kurulduğu Schaffhausen’daki aynı yerinde ürünlerini hala üreten bir şirketin çok iyi olduğu güçlü yanlardan biri bu. Iyi entegre olmuş bir üretici olmak süreçlere, malzeme kontrolüne olabildiğince hakim olmayı mümkün kılıyor. Bu da size esneklik, çeviklik kazandırıyor.
BAZI ARAŞTIRMALAR, NİŞ BIR ALANA GİREN ÜRÜNLERİN SOSYAL MEDYADA AŞIRI GÖRÜNÜRLÜĞÜNÜN ARTIK POZİTİFTEN ÇOK NEGATİF BİR ALGI YARATTIĞINI ORTAYA KOYUYOR. YÜKSEK SAATÇILIK ALANINDAKI MARKALARIN GELECEKTE BUNDAN ETKİLENME İHTIMALİ VAR MI? VEYA BUNA KATILIYOR MUSUNUZ?
Buna kesinlikle katılmıyorum. Son zamanlarda gözlemlediğim şey bu değil ve sadece benim gözlemim de değil. Günümüzde sosyal ve dijital medyada lüks ürünlerin sergilenmesini ve görünürlüğünü düşündüğünüzde, eskisinden çok daha fazla korunmasız biçimde buralarda yer alıyorlar. Babam ilk Patek Philippe Nautilus’unu aldığında belli bir çevreden olmayan, başkalarına “Bunun lüks bir saat olduğunu biliyorum,” diyen belli arkadaşları olmayan biriyseniz onun ne olduğunu bilmezdiniz. Kesinlikle hiçbir anlam ifade etmezdi. Bugün soracak olsanız, muhtemelen pek çok insan bu ikonik tasarımları bilecektir. Ne olduğunun, neyi temsil ettiğinin, ne anlama geldiğinin bilincinde olacaklardır. O yüzden bence bugün lüks ürünler çok ama çok daha fazla sergileniyor. Ve görünüşe göre, bir gün böyle bir ürüne sahip olma konusunda daha büyük bir ilgi yaratıyorlar. Organik içerik ile jenerik içerik arasında çok büyük bir fark var bence. Aşırı reklam yaparsanız, evet, bir lüks ürün için gereğinden fazla reklam yapmış olursunuz kesinlikle. Ama bugünkü hip kültürünü, şöhretli insanlar kültürünü düşününce, her NBA basketbol maçında, her defilede, her sosyal etkinlikte kimin neyi, ne zaman ve nasıl taktığı çok konuşulan bir konu. Belli markaların farklı kategorilerdeki teşhirlerine bakınca da bunların şu anda negatif algılandığını düşünmüyorum. Bence sadece bu ürünlere karşı farkındalığı ve bunların arzulanmasını artırıyor.
LONDRA’DAKI SUNUMDA DUVARLARDA ÖZEL TASARLANMIŞ AFİŞLER GÖRDÜM. PAZARLAMA KAMPANYASINI BASILI ARAÇLARLA MI YAPACAKSINIZ?
Hayır. Aslında burada yaptığımız ürünün ilk çıktığı zamanki ortamı yeniden yaratmaya çalışmak. Çünkü 1970’lerde tasarımda, endüstriyel tasarımda ve mühendislik düşüncesinde, klasik ayrıntılandırma ve tasarımdan ileri görüşlülük, optimist dinamik, teknolojik ilhamlı fonksiyonal tasarım yönünde dönüşümsel değişimler vardı, biz de onu göstermek istedik. Gerald Genta bu ürünü ilk düşünüp tasarladığında kafasındaki düşüncelerin arka planında yatan aslında bunlardı. Ve insanları 1970’lerin mühendislerinin zevklerine geri götürmek o çıkış anının manzarasını oluşturmanın bir parçası. Ama bu yalnızca Watches & Wonders’ta yaptığımız ve Watches & Wonders etrafında biçimlendirdiğimiz bir halkla ilişkiler sunumu. Ingenieur için yaptığımız kampanyaya gelince, o bizim rutin reklam kampanyamız olacak. Bunu daha ileri taşımayacağız. Ama konuyu bağlamak için söylemek isterim, belki bütün dünyada yaptığımız kampanyayı da görmüşsünüzdür. Teaser aşamasıyla başladık ve dün ilk herkese açık afişlerimizi çıkardık. Bunların hepsi aslında yapay zekayla üretilmiş içerikler. Yani, pratikte bunu ilk kez kullandık. Görsel yapay zekayı yani. Hepsi fotoğraf çekimi ve imaj kreasyonu olsaydı yapılamazdı, aylar sürerdi. Ama bu çok kısa bir zaman diliminde üretildi. Üstelik böyle bir kampanyada yapay zeka ile görsel oluşturmanın ne kadar güçlü olduğunu, günümüzde neler yapabileceğimizi de gösterdi. Yani, bu araçların gelecekte harika pazarlama kampanyalarını mümkün kılacağını gayet güzel biçimde gösterdi.
SİZCE ORTALAMA BİR ÖMÜRDE İNSANLARIN KAÇ TANE SAATI OLMALI? BU KONUDA HERHANGİ BİR ARAŞTIRMANIZ VAR MI?
Sektörümüzü harika biçimde farklılaştıran şey, temelde sadece bir taneye sahip olmanızın gerekmemesi, öyle değil mi? Eğer kendinizin ve çocuklarınızın 250 yıl boyunca kullanacağı mekanik bir saatiniz olsun istiyorsanız, bir taneye ihtiyacınız vardır. Bu da harika bir başlangıç noktası. Çünkü bu sektör demode olmak gibi bir unsur barındırmıyor. Başka ürünler gibi bir ömür süresi yok. Ve bugün satın aldığımız pek çok cihazın iki yıl, üç yıl, beş yıl kullanılıp sonunda bozulacağını bilmeyi gayet ürkütücü buluyorum. Mekanik saatlerde bu yok. Bir IWC Perpetual Calendar satın alırsanız sonsuza dek servis hizmeti alabilirsiniz. Onu çocuklarınıza verebilirsiniz. Saati kurmak için bir damla yağa, parmaklarınıza ve bileğinize ihtiyaç vardır, o yüzden başka bir tane satın almanız gerekmez. Bunun ötesindeki her şey de koleksiyon yapma tutkusu ve mutluluğudur; bu her zaman neşeli, keyifli, eğlenceli bir şey olacak. Saatler ile onların yeniden satış fiyatlarıyla ilgili dönen her türlü spekülasyona bakınca, bunun nihayetinde mutluluk getirmesi gereken duygusal bir ürün olduğunu akıldan çıkarmamanın önemli olduğunu düşünürüm hep. Koleksiyon yapmamızın bütün meselesi de budur. Ben bir koleksiyonerim ve hep böyleydim. Deli gibi fiyatlara takılıp da şunu tekrar kaça satabilirim diye düşünmüyorum. Spekülatif bir şey değil bu. Sonuçta, koleksiyonunuzun değerli olduğunu bilmek güzel ama bunu asıl yapma sebebiniz size mutluluk vermesidir. Ve bir hanımefendinin ya da beyefendinin koleksiyonunda kaç tane saate ihtiyacı olduğunu nihayetinde belirleyen şey de bu bence.
1:64 ÖLÇEKLI MODEL ARABA KOLEKSIYONUNUZA HALA DEVAM EDIYOR MUSUNUZ? ÇÜNKÜ BEN DE BIR KOLEKSIYONERIM. ÇOK İLGİNÇ ŞEYLER TOPLUYORUM.
Kontrolden çıkmış değil ama o tarafa doğru gidiyor gibi diyebilirim.
ONLARI NEREDE SAKLIYORSUNUZ?
KOLEKSİYONUNUZUN KAÇ PARÇADAN OLUŞTUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ?
Bodrum katımızda birkaç oda var ama koleksiyon gerçekten gitgide büyüyor. Yakın zamanda o alanı genişletmemiz gerekecek. Kaç parça olduğu konusundaysa artık tahmin yürütmem gerekiyor. Yakın zamanda saymadım ama koleksiyonun görülebilen kısmı muhtemelen beş bin ila altı bin arasında olmalı. Gerisi ise depoda. Öyle bir şey. Ama beni mutlu ediyor ve biraz görsel mağazacılık pratiği kazandırdığı için de harika. Bütün günü saatlerle geçirmeyi dengeleyen harika bir şey.
LEGO’YLA DA İLGİLİ MİSİNİZ? SPEED CHAMPIONS IÇIN IKI KÜÇÜK HAMILTON FIGÜRÜ YARATTIĞINIZI HATIRLIYORUM.
Lego’yla da ilgileniyorum ama çok fazla değil. Ve hayır, Hamilton figürünü yapan Mercedes’ti. Lego’yla aktif bir ilişkimiz yok ama hep olsun istedim. Gelecekte Lego’yla çalışmayı çok isterdim. Lego tekniğiyle perpetual takvimler ve bu tür şeyler yapmak isterdim.
ASLINDA SORULARIM BİTTİ. ATLADIĞIM BİR ŞEY VAR MI, YA DA SİZİN EKLEMEK ISTEDIĞINIZ BIR ŞEY?
Bir tek şunu eklemek isterim: Böyle fonksiyonel, saygın ve minimize edilmiş bir tasarımın halihazırda IWC’nin mühendislik ruhunda, düşünme biçimimizde bulunduğunu ve bu kategorilerle böylesi yakından ilişkilendiğini görmek bizim için
çok ilginç. Vaktiyle Mercedes’in performans, fonksiyonellik ifadesi olan, dürüst tasarım örneği özlü ve saf bir formu oluşturmak için gerçekten çabalaması gibi. Ingenieur’daki yaklaşımımız da gerçekten buna odaklandı. Çünkü bu ürünün herhangi bir ifadesi yok henüz. Özünü yakalamayı gerçekten deneyebiliriz. Aslında bundan keyif alıyorum ama diğer bütün parametreleri düşünmemize gerek yok. Gerçekten uğraşıp bunu nasıl yeni koleksiyon için sağlam bir başlangıç noktası kılar ve oradan devam ederiz diye düşünüyoruz. Ilk düşüncemizde otomatik bir modele odaklanmayı seçmemizin, doğru bir başlangıçla oradan devam etmemizin sebebi de muhtemelen bu.
DIETER RAMS’TAN BAHSEDİYORDUNUZ. RAF SİSTEMLERİNİ DE DEĞIŞTIRMEK İSTİYOR MUSUNUZ?
Evet. Genel olarak mobilya tasarımını çok seviyorum. Kanepelere, ortak alanlara bayılıyorum. Ve açıkçası çocukken etrafımda hep onun ürünlerinin olduğunu fark ettim. O zamanlar bunların ne olduğunu, onun kim olduğunu hiç bilmiyordum. Ama elbette o kahverengi isim ve büyürken çevremdeki bütün o objeler… Eski anıları canlandırıyor kesinlikle.
PEKİ SON OLARAK, DÖRT INGENIEUR ARASINDAN SİZİN FAVORINIZ HANGİSİ?
Denedim ama seçim yapamıyorum. O yüzden siyah ile deniz mavisi olanı takıyorum en çok. Sadece sınırlı sayıda olduğu için bir titanyum takamamamla büyük ilgisi var bunun. Muhtemelen ileride en çok siyah ile titanyum olacak. En azından benim için.