JEAN-CHRISTOPHE BABIN
Octa Roma’nın yeni modelleri kısa süre önce tanıtıldı. Roma merkezli mücevher markasının CEO’sundan da son gelişmeleri öğrenmeli.
BUGÜNLERDE EN ÇOK KONUŞULANLAR, GEÇMIŞTE TASARLANIP GELIŞTIRILMIŞ MODELLER OLMAYA BAŞLADI GITTIKÇE. BU KONUDAKI DÜŞÜNCELERINIZI ÖĞRENEBILIR MIYIM?
Zaman zaman geçmişe saygı göstermek önemli bence, ayrıca her şeyi daha geniş kapsamlı, daha iyi anlamayı da sağlıyor. Tabii böyle demişken, yaratıcılık yoksunluğundan geçmişi bugüne aitmiş gibi kılmak da bir tehlike olarak görülmeli. Sırf geçmişin yinelenmesiyle değil, vizyon ve evrim sayesinde de saat üreticiliği dönüşüyor.
YENI OCTO ROMA MODELLERINDEN BAHSEDER MISINIZ?
Ultra-ince saatler bir piyasa oluşturuyor, ancak uzmanlaşılmış
bir piyasa bu. Finissimo’da pek çok şeye odaklandık ve sanırım bir hayli de başarılı olduk. Sadece rekorlar yüzünden değil, aynı zamanda çok güçlü bir kimlik oluşturmamızı sağlayan, peş peşe gelen yeniliklerle de başarımızı belirledik. Finissimo’nun yarattığını gerçekten güçlendirmenin vakti geldi. Octo’yu sadece ekstremden ziyade daha çok ana akım bir koleksiyon olarak konumlamak gerekiyor çünkü Finissimo’yla en uç uygulama yapıldı, öyle ince ki neredeyse yok gibi. Çekimini artırmak, her ortamda takılabilen konformist, çok yönlü bir saatle daha fazla müşteriye ulaşmak istedik.
SIZCE BIR INSANIN HAYATINDA ORTALAMA KAÇ SAATI OLMALI?
İnanmayacaksınız ama yılda 80.000- 200.000 Euro arasında kazanan çoğu insanın sadece bir saati var, hatta bazı durumlarda hiç lüks saati yok! Lüks saat sahibi olmak yaygın bir durum değil ve ihraç edilen 22 milyon İsviçre saatinden dört milyonunun beş bin Euro’nun üstünde satıldığını akıldan çıkarmamak gerek. Bu seviyede bir saate sahip olmak pek alışılageldik bir durum değil ve maddi olarak herhangi bir bariyeri olmayan insanlar bile hayatları boyunca en fazla üç tane edinebiliyor. Bir saatin Finissimo gibi sadece ekstrem, görkemli komplikasyonlarla sıra dışı olması değil, aynı zamanda çok yönlü ve zaman üstü olması bu yüzden önemli çünkü müşterilerin çoğu on veya on beş yılda bir böyle bir saat satın alıyor. Octo Roma çok rahat bir saat; bir kurul toplantısına katılıp ardından kauçuk kayışınızla tenis oynamaya gidebilir, sonra eve dönünce kayışınızı timsah kayışla değiştirebilirsiniz. Bu “her ortama
uyan tek saat” yaklaşımı, lüks saat piyasasının yüzde 90’ı için bir gereklilik. Bir de saatler konusunda daha tutkulu olan yüzde onluk bir kısım var. Yeni bir rekor kırıldığında bunu ilk gören olmayı seven insanlar; sınırlı sayıda üretilen en karmaşık saatlerin peşine düşen gerçek koleksiyonerler. Ancak saat markaları sadece bu iki hedefe bel bağlayamaz.
SAAT KOLEKSIYONLARINIZ ARASINDA KENDINIZI EKSIK HISSETTIĞINIZ BIR BAŞLIK VAR MI?
Bulgari saatlerini düşündüğünüzde, üretim bakımından sadece en bütünleşmiş marka olmakla kalmıyoruz, aynı zamanda bütün piyasayı kapsayan tek markayız. Normal kadın saatlerinde Bulgari ‘Bulgari’, Lucia, Serpenti gibi modeller, normal erkek saatlerinde Roma tipik birer örnek, ancak Bulgari Aluminium veya Bulgari ‘Bulgari’den konuşabiliriz. Ayrıca giriş düzeyi mücevher saatlerimiz, giriş düzeyi komplikasyonlarımız var; pek çok komplikasyonumuz olduğu gibi nadir mücevher saatleri de sunuyoruz. Bu kadar çok alanı kapsayan başka bir marka bulamazsınız.
SOSYAL MEDYA PLATFORMLARINDA AKTIF OLMAK BULGARI IÇIN NE KADAR ÖNEMLI?
Çok ve hem de hayati önemde. Sosyal medya potansiyel müşterilere sahne gerisinden pek çok iç görü kazandırmak ve saatlere dair anlayışlarını, bilgilerini artırmak için kullanılabilir. Ayrıca saat, akla gelen ilk lüks kategorisi değil. Demek istediğim lüksü düşündüğünüzde zihnimizde önce moda canlanır ve belki kokular, kozmetikler. Mücevher bile saatlerden önce gelir. Cenevre’de yeni gerçekleştirdiğimiz gibi kolektif zamanlar yaşamak bu yüzden gerçekten çok önemli. Dijital imkanlar etkinlikleri dünyanın geri kalanına, Cenevre’ye gelemeyenlere iletmemizi sağlıyor. Ve e-ticaret piyasayı büyütüyor çünkü herhangi bir ürünü tam istediğiniz an satın alma imkanı sunuyor. Gerçi bir saati gerçekten denemeden satın almak zordur. Bu yüzden çoğunlukla butiklerden satın alma eğilimi var.
BULGARI’NIN SANAT DÜNYASIYLA YAKIN BIR ILIŞKISI VAR. SIZIN BU KONUDA ŞAHSI BIR ILGINIZ VAR MI? Sanat dünyasına sadece yakın değiliz, aynı zamanda pek çok projeye fon sağlıyoruz; örneğin eski anıtları, heykelleri restore edip eski görkemine kavuşturuyoruz. Buna en son örnek, halihazırda Roma ve Milano’da sergilenen ve önümüzdeki yıl yurt dışında sergilenecek olan Torlonia Imperial mermerleri. Milli hazine olduğu için İtalyan hükümeti mermerlerin dolaştırılması konusunda çok çekimser ama hayata geçecek. Bulgari ayrıca iki yılda bir dijital
sanat, video enstalasyonu ve heykel gibi herhangi bir yenilikçi alandan genç sanatçılara ödüller veriyor. Müşterilerimiz genellikle sanatsever varlıklı insanlar, sanatçılarla iş birlikleri yapmak bu yüzden mantıklı. Yakın zamanda Refik Anadol’la geniş çapta bir çalışmamız oldu çünkü o Bulgari ruhunu mükemmel biçimde anlıyor.
DÜNYANIN HER YANINDA BULGARI RESORT’LARI VE OTELLERI VAR. SIZCE EN EŞSIZI HANGISI?
Zor bir seçim, ama muhtemelen Bali. Konumu adanın geri kalanından tamamen ayrılmış durumda; denizin üstüne uzanan bir ada falezinin güney ucunda yer alıyor. Hatta plaja bile asansörle inmeniz gerekiyor.
Dört bir yanı çok etkileyici ve güzel bir manzarayla çevrili ama dikkat etmezseniz odalara maymunlar girip muzları çalıyor. Kesinlikle pek çok duyuya hitap eden, eşsiz bir deneyim.
HOBILERINIZE GELECEK OLURSAK, KÜÇÜK ÖLÇEKLI ARABA KOLEKSIYONU YAPTIĞINIZI DUYDUM…
Birkaçı da büyük ölçekli! Markanın kendisi beni pek ilgilendirmiyor ama detaylardaki inceliği çok önemsiyorum. Onlara bayılıyorum, ama biraz yer sıkıntımız var ve karım nereye baksa hep onları görüyor…