F1 MONACO
F1 yarış takviminin en prestijli pisti hafta sonunu bekliyor.
Şampiyonları Brezilya Grand Prix’si belirleyebilir, fakat unutulmaz performanslar çoğunlukla Monaco’da gerçekleşir; Senna, Schumacher ya da Lauda gibi. Paddock’da bulunan herkese “Kazanmak istediğiniz yarış?” hangisi diye sorun, eğer gerçek bir idealistle karşı karşıya değilseniz %90 gibi bir kesim Monaco cevabını verecektir. Doğal olan bu, gerek tarihi değeri gerekse de zorluğu sebebiyle pist, pilotların açıklarını bulmak konusunda başarılı. Monaco, dar şikanlar, sonu görünmeyen tünel düzlüğü ve start-finish aralığının dahi kıvrıma sahip olmasıyla özellikle bu yıl genişleyen otomobillere kötü sürprizler yapabilecek potansiyele sahip. Teknik olarak yarışı ele almak gerekirse hafta sonu öncesinde gerçekleşen antrenman turlarına ve otomobillerin pist üzerinde kendilerini nasıl konumlandırdıklarına bakmak lazım, zira antrenman turları bariyerlerle temasta bulunan ya da Ascari şikanında havalanan araçlar gördü; Lance Stroll’ün kırmızı bayrak çıkartması bunlardan biriydi. İlk antrenman bölümünde Lewis Hamilton en iyi zamanın yakalarken Sebastian Vettel hemen arkasındaydı. İkinci bölümde Sebastian Vettle Mercedes’lere 1.1, en yakın takipçisi Daniel Ricciardo’ya ise yarım saniye fark atarak şimdiye kadarki en hızlı pilot oldu. Fakat Mercedes’lerin cumartesi gününe hazır olacakları aşikar, her seferinde cumartesilere hazır olmayı başardılar. Bu kez yapamazlarsa bu kadar geniş otomobillerin yer aldığı bir gridde geçiş yapmak onlara pahalıya patlayabilir. Ferrari şimdilik hafta sonununavantajlı tarafı; hem en hızlı zamanı yakalamış olması hem de otomobilin sahip olduğu kısa aks mesafesi takımı dar pistte daha kullanılabilir bir araç sahibi yapıyor. Fakat parametrelerin bu kadar belirsiz olduğu Monaco’da bir favori belirlemek hiçbir zaman kolay değildir, tek bir güvenlik aracı her şeyi değiştirebilir.