Zenith’in CEO’su Aldo Magada
Zenith CEO’su markanın pazarlama stratejileri üzerine açıklamalar yaparak Zenith’in değer yargılarının hangi bağlamda şekillendiğinden bahsetti.
Zenith’i, Türkiye pazarında ve genel olarak düşünürsek globalde ön plana çıkaran etmenler nelerdir?
Aslında diğer markalarla paralel avantajlarımız var. Ancak Zenith bazı alanlarda tek başına hareket ediyor. Zenith’in maddi anlamda değerli saatler ürettiği herkesçe biliniyor, fakat 150 yıllık bir manüfaktürseniz ve son derece hassas kalibreler üretiyorsanız bu maddi değer bir anlamda nötrleniyor. Gösterişten uzak ve abartısız bir çizgimiz var, bu bizi yüksek saatçiliğe fazla merakı olmayan insanlar nezdinde daha gizemli kılıyor, sektördeki herkes Zenith’den haberdar, fakat yeni adım atmak isteyenler için biz gizli bir hazine gibiyiz. Tabii marka bilinirliğini artırmamız gerektiğinin de farkındayız.
Yıllık pazarlama stratejinizi tek bir market üzerinden mi kurguluyorsunuz, yoksa küresel planlamalar mı yapıyorsunuz?
Global planlamalar yapıyoruz, aslında çalışma şeklimizi anlatırsam bu sistem daha kolay anlaşılabilir. Eğer Zenith olarak marka bilinirliğini artırmak istiyorsak, insanların bizi anlamasını sağlıyoruz. Artık farklı bir ekonomi var, reklamları ve tanıtımları herkes yapıyor. Önemli olan potansiyel müşterilerle birebir ilişki kurabilmek ve onlara markanızı anlatabilmek. Bundan sonrası yine kişinin kendi seçimi olacaktır. Planımız temelde üç aşamadan oluşuyor: Açıklık getirmek, sadeleştirmek ve bu iki hamleyi de modeller üzerinden yapmak. Bu sayede vizyonumuzu daha kesin bir şekilde anlatabiliriz. Bir butiğin vitrinine kimliği olmayan onlarca saat yerleştirmekle kendini anlatan birkaç saat yerleştirmek arasında büyük farklar var.
Çok fazla komplikasyona sahip saatler ürettiğiniz gibi gayet sade modeller de üretiyorsunuz. Bu yüzden ortaya çıkan geniş fiyat aralığının marka ve tüketiciler üzerindeki etkisi nasıl oluyor?
Bu da işin bir parçası diyebiliriz. Mühendislik açısından daha az mesai gerektiren Zenith modellerine yönelen müşterilerimiz markaya duydukları güven sebebiyle Zenith’i tercih ediyor. Yalın bir tasarım ve ulaşılabilir fiyat etiketleri yanında kaliteli bir markaya sahip oluyorlar. El Primero tercih eden kesim ise bizim asıl hedef kitlemiz. Kalibrelere, kronograflara, fiyat politikasına ve genel olarak saatlere merakı olan kişiler bu grupta yer alıyor. Son basamakta ise bir modelimize 300 bin CHF verebilen tüketicilerimiz var. Çok küçük bir kesim ve gerçekten büyük fiyat farklarının neden doğduğunu bilen bir kesim. Ama temelde baktığımızda bütün fiyat aralıklarında aynı felsefeyi ve vizyonu modellerimize yansıtıyoruz.
Marka mirasıyla yaratılan Zenith Heritage Pilot Café Racer
Zenith’in hedef kitlesinde kimler yer alıyor? Daha genç kuşağa ulaşmaya mı çalışıyorsunuz ya da koleksiyoner potansiyeli olan kişileri mi hedefliyorsunuz?
Burada demografik bir şey söylemek çok zor. Önemli olan model üzerine yüklediğimiz değeri müşteri kitlemize hissettirebilmek. Genç yaşta bunu hissedebilmeniz kolay değil. Bu olgunlaştıkça anlayabileceğiniz bir değer. Ikea’dan aldığınız bir sandalyeyle özel tasarım bir mobilyanın farkını ancak özel tasarım bir mobilyaya sahip olduğunuzda anlarsınız. O değerin arkasında bir kültür ve tutum vardır. İnsanlar bunu anladığı zaman bir Zenith müşterisi olabilir. Dediğim gibi Zenit çok abartılı bir marka değil. Eğer yüksek saatçiliğe yabancıysanız ve mekanik bir saat istiyorsanız Zenith’ten önce yönelebileceğiniz, bilinirliği yüksek birçok marka var. Bizim hedeflediğimiz insanlar bu değer yargılarına sahip olabilmeli, aldığı ürünün gerçek kıymetini anlayabilmeli.
Türkiye’deki marka bilinirliğiniz ve müşteri profiliniz hakkında neler söylemek istersiniz?
Türkiye’dekiler az önce bahsettiğim değer yargılarına sahip olma konusunda oldukça başarılı. Ülkeyi Asya pazarında düşünürsek kıtanın geri kalanına oranla yaşça daha büyük bir tüketici grubunun dikkatini çektiğimizi söyleyebilirim. Bazı insanlar için altının önemini koruduğunu ve Türkiye’dekilerinde bu gruba dahil olduğunu söylemem gerek.