FİZİKSEL KRONOGRAF

  • 230 SHARES

Kronolojik ile biyolojik yaşının arasını olabildiğince açmak isteyenler için rota yeniden oluşturuluyor.

Kişisel tarihçesinde doğum tarihinin etkisiz olmasını kim istemez? Yaş almak ve beraberinde getirdiği tüm aydınlanma bir yana, bir “yaş”tan sonra çok az kişi kronolojik kayıtları ile barışık bir şekilde ömrünü sürdürebiliyor. Zamanı durdurmak kisvesi altında durmadan şişirilen kozmetik ve estetik sektörü de bu konuda hiç yardımcı olmuyor. Sosyal medyanın yarattığı algı oyunları yoluyla gelinen durumun reel olmadığının ayrımına varmak ise gün geçtikçe zorlaşıyor. Fotoğraflarda kullanılan filtrelerle, değil kişinin yaşını, kimliğini bile belirlemek gün geçtikçe uzak bir ihtimale dönüşüyor.

Ama bütün bu algı operasyonunu bir kenara bırakıp rasyonel düşünerek işin içinden çıkmak mümkün. Doğum saatimizden bu yana hiç durmadan kayıtlara işlenen kronolojik yaşımız ile bedenimizin yaşı senkronize ilerlemeyebiliyor. Buna erişmek için tabii ki bazı formüller var. Bu konudaki araştırmaların gün geçtikçe artması ile elde edilen güncel sonuçlar artık çok daha tatmin edici. Kronolojik ve biyolojik yaş arasındaki fark “fizyolojik yıpranma payı” olarak ifade ediliyor. Burada kastedilen büyük ölçüde fiziksel yıpranma, çünkü kronolojik yaşı durdurmak mümkün olmasa da biyolojik yaşı kontrol altına almak için bazı temel sağlık ön koşullarını yerine getirmek gerekiyor. Biyolojik yaşı belirlerken kullanılan parametrelerde genetik, yaşanılan coğrafya, diyet ve uyku düzeyi en üst sırada. Bunu egzersiz alışkınlıkları, sigara ve alkol tüketimi takip ediyor. Psikolojik etkenlerin de biyolojik yaşı belirlemede ciddi bir rolü var. Stres ve anksiyete fiziksel olarak da yıpranmaya, uyku düzeninin bozulmasına ve akabinde biyolojik yaşın ilerlemesine sebebiyet verebiliyor.

Yazının devamını QP No:45’te 32. sayfadan itibaren okuyabilirsiniz. Dergiye abone olmak için ise info@qpmagtr.com’a e-mail atarak iletişime geçebilirsiniz.