LONDRA’DA İADE-İ ZİYARET
Şu an üstünüzde ne var? Eğer cevabınız bir mini etekse Mary Quant’a bir teşekkürü borç bilmeli, akabinde de Londra’da kendisine adanan sergiye bir bilet almalısınız.
Yukarıdaki cümledeki aksiyonları gerçekleştirme sırası ise size kalmış. Dilerseniz, Londra Victoria & Albert Müzesi’nde Mary Quant’a adanmış 400’den fazla tasarımının sergilendiği retrospektifte, bu seçkiyle yüz yüzeyken de teşekkürlerinizi sunabilirsiniz. Zira bugün günlük giyim kodlarında yer etmiş, 60’larda kadınlara ve aynı zamanda bacaklarına özgürlük tanıyan mini eteğin yaratıcısı Mary Quant, bir tasarımı moda ekseninden çıkarıp politik bir imaja dönüştürmeyi başarmış ender kadın tasarımcılarından. Anlayacağınız tam da derginin açılış haberini yapmak isteyeceğimiz bir kişilik.
Bir dönemin dress code’unu belirlemek, Londra’yı modayla ilişkilendirmek, Swinging Sixties döneminin ikonlarından biri haline gelmek; bunlar Quant’ın 1955’te King’s Road’da “Bazaar” adlı butiğini açarken kafasındaki gelecek planlamalarında yer alıyor muydu bilemiyoruz. Ancak sergiyi gezmek bir konuda hemfikir olmayı sağlıyor: Mary Quant, kıyafet tasarlamanın ötesinde bir değişim yaratmak istiyor. Ve bunu döneminde ender rastlanan bir cesaret ile sürdürüyor. “Kadınlar dizleri kadar gençtir” sözüyle, kalıplaşmış normları yıkmanın yolunun tasarlamaktan geçtiğini hatırlatıyor. “Kurallar, kendileri düşünme kabiliyeti olmayan tembel insanlar içindir” diyor. Nedense bu düşünce sistemi bize de çok yakın geliyor.