KEDİYİ MERAK ÖLDÜRÜR, İNSANLIĞI MERAK YAŞATIR
Merak, insanoğlunun evrim sürecinde geldiği noktayı belirleyen dürtülerin başında gelir. İnsanlığın gelişiminde büyük rol oynayan bu hissi tatmin etmenin yolları, araştırmak ve biriktirmekten geçer.
Yazı: İdil Deniz Türkmen
Modern müzenin atası sayılan ve Türkçe’ye “nadire kabineleri” olarak geçen “cabinet of curiosities” ya da Almanca ismiyle “wunderkammer” başlangıçta insanın merakını celbeden objelerin sergilenmesi amacıyla üretilen çekmeceli basit sistemlerdi. 16’ncı yüzyılda koleksiyon sergilemenin ortak yolu olarak kanıksanan bu sözcük, ilk olarak dönemin soylu ailelerinden Zimmern’leri kaleme alan Johannes Müller ve Count Froben Christoph tarafından kullanılır. Aynı dönemlerde Samuel Van Quiccheberg 1565’te yayımlanan kitabında bu kelimeye yer verir. Quiccheberg’e göre nadire kabineleri ya da diğer adıyla “wunderkammer” kendi içinde beş bölümden oluşur. “Artificialia” el yapımı ilk çağ ürünleriyle sanat eserlerini, “naturalia” bitkiler, hayvanlar
ve doğadan gelen objeleri, “scientifica” bilimsel materyalleri, “exotic” uzak ülkelerden getirilenleri, “mirabilia” ise mucizevi şeyleri içeren bölümlere verilen adlardır. Özellikle dönemin aristokratlarının ilgisini çeken nadire kabineleri, dünyanın dört bir yanından derlenen objelerin sergilenmesiyle oluşturulan bir nevi prestij dolapları vazifesi görür. Bulunduğu dönem için, bir çeşit evrenin tüm bilgilerini saklayan raflar olarak tanımlanabilecek bu dolapların kimi vitrin kadar küçükken kimisi de labirentlerle dolu bir oda kadar geniştir.
Rönesans’la birlikte yaygınlık kazanan nadire kabineleri, dünyanın bütün ‘acayipliklerinin’ saklandığı, sahibi olan kişinin kendi iç dünyasını ve kişisel beğenilerini de sergileyebildiği mini müzelerdir. Bu odacıkların sahibi olan kişi o koleksiyonun sergilenmesinde, düzenlenmesinde hem tek söz sahibidir; hem de kendi koleksiyonunun küratörüdür aynı zamanda. Kişi, nadire kabinesindeki bilgiyi kendi avucunun içinde tutar ve onu yakınlarına gösterebileceği bir güç kaynağı olarak kodlar. Koleksiyonunu genişletmek için zorlu ve uzun arayışlara girer, dizginlenemez bir tutkuyla koleksiyonunu genişletmeyi amaçlar.
Nadire kabinelerinin en detaylı örneklerinden biri Danimarkalı doktor, dilbilimci ve filozof olan Ole Worm’un 17’nci yüzyılda bir araya getirdiği, “The Museum Wormianum” olarak adlandırdığı eviydi. Bu kişisel müzede tavanlar dahil var olan bütün yüzeyleri dolduran eşyalar, karışık bir kurgu arz ediyordu. Güncel müze anlayışına benzemeyen bu sistemde ziyaretçiler nadir objeleri dolaptan çıkarıp ele alma özgürlüğüne de sahiptiler.
Yazının devamını QP Women No:4’de 134. sayfadan itibaren okuyabilirsiniz.