TAKIM ELBİSE REPÜTASYONU
Üç parçalı, İtalyan, Amerikan, İngiliz, blazer, kruvaze ve daha pek çok sözcüğün moda endeksinde anlam bulmasını sağlayan takım elbiselerin incelemesi.
19’uncu yüzyılın sonlarına doğru bir araya gelen ve Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Birmingham sokaklarında, ekonomik bunalımın yarattığı gerginliği şiddet üzerinden pratiğe döken bir grup sabıkalı genç, belirledikleri kendilerine has stille, üyelerinin sokakta fark edilmelerini sağlıyordu. Peaky Blinders adındaki bu illegal çete, üstlerine özel dikilmiş düğmeli yeleklerin üzerine, aynı şekilde vücuda tam oturan takım elbiseler, paltolar, İspanyol paçalı pantolonlar, ipek fularlar ve gruba ismini veren kasketler giyiyorlardı. Bu, hem onları sokaktaki diğer orta-alt sınıfa mensup İngilizlerden ayırıyordu, hem de ekonomik bunalımdan ötürü sahip olamadıkları sınıf farkını, illegal ama stil sahibi bir yoldan sağlıyordu.
Yukarıdaki satırlardan ve günlük hayatınızdaki deneyimlerinizden de tahmin edeceğiniz üzere, takım elbiseler, ilk ortaya çıkışlarından itibaren, erkeklerin mensup olduğu sınıfı sembolize eden giysiler olarak kabul gördü. Takım elbise algısının değişime uğraması, George Bryan Beau Brummell’in 19’uncu yüzyıl başlarında, İngiltere’de mahkemelerde giyilen kıyafetler için yeni bir tasarım dili yaratmasıyla başladı. Brummell beyaz perukların, abartılı renklerin, kısa ceketlerin ve kısa paçalı pantolonların yerine, bugün aşina olduğumuz kesimlerin gelmesine ön ayak oldu. Her ne kadar farklı zaman dilimleri içerisinde kesimleri ve kullanım alanları değişmiş olsa da, takım elbiseler misyon edindikleri sınıflara işaret etme gayesinden hiç vazgeçmedi.
Viktoryen dönemin başlangıcıyla birlikte frak ceketli takım elbiseler önce İngiltere’de ardından farklı coğrafyalarda ün salarken, Kral Edward döneminde jaketatay adı verilen; resmi ziyaret ve davetlerde giyilen, arkası yırtmaçlı, etekleri uzun ve köşeleri yuvarlak bir şekilde kesilmiş ceketler erkekler arasında deyim yerindeyse üniforma görevi görmeye başladı. Benzeri değişimler Birinci ve İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında da yaşandı. Ancak farklı coğrafyalarda yükselen üç farklı tasarım anlayışı, takım elbise külliyatını derinden etkiledi ve 90’lı yıllara doğru yaklaşırken, moda sektörünü jeopolitik olarak sınıflandırmamıza sebep oldu. İngiliz, Amerikan ve İtalyan kesimlerle, farklı tipte takım elbiseler piyasaya çıktı.
Bu ayrımın ilk adımını, önceki satırlarda adından söz ettiğimiz George Bryan Beau Brummell attı. Kendisi, modern takım elbise olarak nitelenebilecek klasik kesimin fikir babası olarak biliniyor. Brummell, bu modern bakış açısının ilham kaynağını askeri üniformalarda buldu ve İngiliz kesim takım elbiseler bu çerçevede şekillendi. Üniformaları giyen askerlerin güçlü yapıları ve geniş omuzlarından hareketle İngiliz kesim takım elbiselerin omuzlarında vatka desteği yer alıyordu ve bel kısmı vücuda oturuyordu. Kabul gören bu yeni tasarım anlayışı, sınıf ayrımı fark etmeksizin bugün her İngilizin kullanabileceği bir formata sahip. Bu yüzden, sıradan bir iş yerinde benzer takım elbiseler giyen bir yönetici ve bir asistan görme ihtimaliniz oldukça yüksek. Bu kesimi ilgi çekici kılan bir diğer nokta ise, omuzlardaki destekten dolayı, zayıf bir bedende, takım elbisenin iyi görünme ihtimalinin daha yüksek olması.