ELLE TUTULUR BİR FENOMEN
Place Vendôme’un kimi zaman gözden kaçan bir markasını ıskalamamak gerek. Repossi CEO’su Anne de Vergeron, sanatsal bakış açısı modasının asla geçmeyeceğini söylüyor.
Yazı MILENA LAZAZZERA
Lüks ürünlerin yaratımında sıklıkla sanata başvuruluyor olması, evrensel düzeyde kabul gören bir gerçek. Yakın tarihte de mevcut tasarımları yeniden yorumlamaları için sanatçıların görevlendirilmesiyle birlikte sınırlı- edisyon silsileleri ortaya çıkmıştır.
Öte yandan Rapossi –Place Vendôme’da, mücevher alanına büyük etkisi olan küçük bir marka ve eğer işleri biraz daha farklı biçimde yapmamış olsa, Repossi olamazdı.
1950’lerde İtalya’da kurulmuş olan bu mücevher markasının on yıl önce, şık dairesel formdan şaşırtıcı biçimde yükselen tepe noktaları olan Antifer yüzüğü ile mücevher yaratım geleneklerine kelimenin tam anlamıyla ve hınzırca damgasını vurdu. Binlerce yıldır var olan geleneksel ve mükemmel dairesel alyansın yeniden icadı olarak tasarlanan Antifer, çıkıntılı bir noktayı tasarıma dahil etti. Bu yenilikçi ayrıntı, adını aldığı Normandiya bölgesinin sivri kayalıklarına görsel bir referans oluştururken, aynı zamanda her evlilik için uygun bir metaforu da temsil eder: Her çiftin yaşadığı kaçınılmaz iniş çıkışları simgeler.
Repossi bu sene fenomenin yıl dönümünü kutlamak için farklı disiplinlerden sanatçıları, Antifer’den ilham alarak kendi alanlarında özgün, yeni bir eser ortaya koymaya davet etti. Repossi’yle birlikte, bu proje için seçilen altı sanatçıya tam yetki veren Parisli galerici Amélie du Chalard, “Antifer bir yaprak, bir damla, bir dağ gibi bir şey. Çoğaldığında insan yapımı bir esere, hassas bir mekanizmaya dönüşüyor. Bu mücevher kendi birikimi içinde ortaya çıkıyor,” diyor.
Üç erkek ve üç kadının seçildiği projede yer alan her bir eser, Antifer’in ayırt edici bir özelliğinin abartılı boyutta bir projeksiyonunu sunuyor. Bu, Repossi’nin sanat dünyasındaki derin köklerini ön plana çıkarma vaadi taşıyan, antropolojik referanslarla bezeli bir sunum. Sanatçı Florence Grundeler’in yorumladığı Antifer motifine gönderme yapan şablonla çizilip üst üste bindirilmiş pek çok çizgide, yüzüklerin koral özü, birlikte takıldıklarında bir kabileye ait, folklorik bir ilahi gibi yankılanıyor. Öte yandan, fotoğrafçı François Kenesi o ayrıksı noktayı odağına alırken, heykeltıraş Victoire d’Harcourt’un iç içe geçmiş iki metal Antifer parçasını büyük boyutta göstermesi, Repossi’nin Alexander Calder ya da Richard Serra’nın çalışmalarını akla getiren akıcı tasarımının hükmedici varlığını vurguluyor. Bu arada, Londra’da yaşayan sanatçı Martha Freud, Antifer motifinin porselen ve ışıkla etkileşime girmesine izin vererek, mücevher kreasyonlarında parlaklığın öneminin altını çiziyor. Sergilenen bu sanat eserleri, Repossi tasarımının gücü ve özgünlüğüne değiniyor: Sadece Antifer için değil, markanın imajının granit kadar sağlam sütunlarını oluşturan Berbere, Blast, Serti Inversé ve Serti sur Vide için de geçerli bu. Yirmi yıldan kısa bir sürede, üçüncü kuşaktan Gaia Repossi’nin yaratıcı yol göstericiliyle bu mücevher evi aynı anda hem geçmişle bağlarını koparan hem de ünlü Place Vendôme’daki bütün ünlü komşularıyla tam bir tezat oluşturan radikal bir dönüşüm geçirdi.
Markanın daha önceki gösterişli, elmas bezeli, Rönesans esinli parçalara odaklanan çizgisi bir kenara bırakıldı ve Gaia’nın resim, arkeoloji, sosyal antropoloji çalışmalarının etkisini taşıyan, daha grafik bir estetik benimsendi. Kuruluşundan bu yana markaya sadık olan İtalya’daki güvenilir atölyeler, yeni tasarımın getirdiği zorlukları benimseyerek işçiliklerinin ve becerilerinin sarsılmaz mükemmelliğini yeniden tasdik ettiler.
Juergen Teller ve Viviane Sassen’le kurulan ilk sanatsal iş birliklerinin yanı sıra bu dönüşüm, LVMH yöneticisi ve aynı zamanda 2020’den bu yana Repossi’nin CEO’su olan Anne de Vergeron’un dikkatini çekti. Repossi’nin 2015’teki satın alınması sırasında markayı yöneten de Vergeron,
önce azınlık hissesinin, ardından da çoğunluk hissesinin sahibi oldu. “LVMH grubuna katılacak yeni markalar araştırdığımızda, güçlü bir DNA’ya sahip, aynı zamanda köklü bir geçmişi olan markalar arıyoruz. Yaratıcılığı ve üstün bilgi birikimini çok önemsiyoruz. Bu anlamda Repossi bütün bu kriterlere uyuyor,” diyor Bayan de Vergeron ve ekliyor: “Ama aynı zamanda markaların büyüme potansiyeline sahip olduğunu ve gelişimlerinde onlara yardımcı olabileceğimizi de hissetmemiz gerekiyor.”
Markanın geri dönüşü, 4 hanenin biraz altından altı haneli parçalara kadar değişen farklı fiyat noktalarında ayırt edilebilir tasarımlar oluşturmaya odaklanırken, de Vergeron halihazırda Repossi’nin yüksek mücevher seçkisini güçlendirmekle meşgul. “Fenomenlerimiz işimizin yaklaşık yüzde 90’ını temsil ediyor, ancak Repossi geleneksel olarak yüksek mücevherleriyle tanınan bir dev olmuştur. Repossi 70’, 80’ ve 90’larda esasen yüksek mücevher parçalarından ibaretti, şimdiyse Repossi’nin bu alandaki mirasını geri kazanmasının vakti geldi.” De Vergeron, Repossi’nin en yüksek kaliteyi odağına alarak şekillendirmeyi planladığı koleksiyonlarından bahsederek konuşmasına devam ediyor: Bunlar, Serti sur Vide, Brevis ve Blast.
Başka mücevher firmalarının tam aksine, Repossi’nin yüksek mücevher yelpazesi, aynı isimleri taşıyan stillerle, mevcut ince mücevher koleksiyonlarıyla sorunsuz bir uyum içinde. Misal, İngilizceye çarpıcı biçimde “boşluğa yerleştirilmiş” olarak çevrilen Serti sur Vide’nin mimari ve aerodinamik dili korunup yalnızca önemli elmas ve zümrütlerin kullanımıyla yükseltilmiştir. Blast örneğinde de benzer şekilde, Afrika kabilelerini anımsatan istiflenmiş altın bileziklerden esinlenen çarpıcı tasarım hala mükemmel bir şekilde kimliğini korur – ancak şimdi, stili öne çıkaran daha büyük elmaslar zarifçe serpiştirilmiştir.
Gerçekten de Repossi’nin kendine özgü yaratıcı duruşundan tek sapması, 2021’de Robert Mapplethorpe Vakfı ile ortaklaşa piyasaya sürülen ve sanatçının fotoğrafçı olarak ün kazanmadan önce mücevherlerle yaptığı deneyleri yeniden yorumlayan sekiz parçalık, limitli edisyon Repossi/Robert Mapplethorpe iş birliği için oldu.
De Vergeron’un dikkatini verdiği bir diğer nokta da Repossi’nin uluslararası genişlemesi ve bunun için LVMH’nin sonuçlarını en üst düzeye çıkaracak yerleşik ve değerli bir iletişim ağının sunulması. “On yılı aşkın bir süredir Japonya’dayız ve orada güçlü bir varlık oluşturduk, ancak bir sonraki önemli hamlemiz Kore pazarına yönelik olacak,” diyen Vergeron, bu yazı kaleme alındığı sırada, Güney Kore’deki açılışın kasım ayında gerçekleşeceğini belirtti. De Vergeron, markanın Çinli müşterileri olmasına rağmen o ülkede fiziksel bir varlığı bulunmadığını; bu yıl Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde bir butik açmayı ve halihazırda Dubai’de bulunan bir butik bulunsa da Orta Doğu’daki varlığını daha da genişletmeyi planladıklarını sözlerine ekledi.
Repossi tarihsel olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde sağlam bir yere sahip olmuştur. Markanın Saks ile bir ortaklığı var ve bağımsız toptancılar aracılığıyla da satılıyor. En önemlisi de Repossi’nin kendisini Amerikan kültürünün dokusuna işlemiş olması. “Repossi üç yıl önce New York
MoMA’daki Donald Judd sergisinin ana sponsoruydu ve oğlu Flavin 2021’de Repossi’nin Monako’daki tarihi butiğinin tasarımını yeniden yaptı. Donald Judd markamızın yaratıcı ifadesinde önemli bir referans,” diyor de Vergeron. Gaia’nın babası Alberto Repossi tarafından 1970’lerde Monako’da açılan ilk butiğe atıfta bulunuyor. Baba Repossi, aşırı sol silahlı grup Kızıl Tugayların teröründen kaçmak ve jet- set’den müşterilerini takip etmek için babası Costantino’nun kurduğu aile şirketini devretmeye karar vermişti. 2016’ya gelindiğinde, Repossi’nin Paris’teki Place Vendôme’da yer alan amiral butiği Hollandalı mimar Rem Koolhaas tarafından yeni baştan tasarlandı ve alüminyum panelli duvarları, çarpıcı cam korkulukları olan merdiveni ve Donald Judd imzalı çağdaş mobilyalarıyla mücevher dünyasına parmak ısırtıyordu.
Repossi, özel bir yüksek mücevher seti ve her sırası fenomen modelin bir yılını temsil eden on sıralı bir yüzük içeren beş yeni parça ile Antifer’i kutlamaya devam ederken, marka aynı zamanda Serti sur Vide’nin onuncu yıl dönümü kutlamalarına da hazırlanıyor.
Bu noktada, de Vergeron çekingen davranıyor. Yine de Serti sur Vide serisi yüksek mücevherli bir seri olarak başladığı için Repossi’nin ocak ayında Paris’teki haute couture sezonunda koleksiyona ışıltılı yeni eklemeler yapacağını belirtiyor. Ve evet: Repossi, markanın kimliğinin bu önemli bileşenine olan bağlılığını bir kez daha teyit ederek, sanatçılarla daha fazla iş birliği yapılmasının beklendiğini de kabul ediyor. “Ancak sanatçı ortaklıklarını sırf yapmış olmak için yapmayacağız asla – tıpkı marka olarak bizim için bir anlam ifade etmeyen herhangi bir mücevheri üretmediğimiz gibi,” diye ekliyor. Bir marka ne yaptığı kadar ne yapmadığıyla da tanımlanır: Repossi’yi kült markalar arasına sokan ve orada kalmasını sağlayan da tamamen farklı bir imajı korumaya olan kararlı bağlılığı. “Place Vendôme’daki en küçük firma biziz ve bir start-up olarak faaliyet gösteriyoruz, ancak yine de altmış yılı aşkın bir geçmişimiz var,” diyor de Vergeron ve ekliyor, “biz altmış yıllık bir start-up’ız.”