YENİ BİR ALTIN STANDART
Audemars Piguet lüks saatlerin inceliği ve paslanmaz çeliğin uzun ömürlü kullanımını cesurca buluşturan Royal Oak’u piyasaya sürerek sansasyon yarattı.
Yazı: Kim Parker
Audemars Piguet şöhretini kendi ritmiyle dans etmesine borçlu bir marka. 1970’lerde, haute horlogerie tümüyle soylu, çok arzulanan ve –altın standardının sonunun gelmesi ve ateşli bir ekonomik iklim kombinasyonu sayesinde– son derece pahalı altınla ilişkiliyken, bu saat üreticisi lüks saatlerin inceliği ve paslanmaz çeliğin uzun ömürlü kullanımını cesurca buluşturan yeni bir spor saat piyasaya sürerek sansasyon yarattı: Bu saat Royal Oak’tu.
“Dünyanın en pahalı çelik saati” iddiasını dile getiren cesur bir reklam kampanyasıyla, 1972’de Basel’deki Swiss Watch Show’da ilk kez tanıtılan Royal Oak, büyük bir ilgiyle ve hayli şaşkınlıkla karşılandı. Bu ne de olsa ucuz, üretimi kolay, quartz-sistem saatlerin pek çok İsviçreli mekanik saat üreticisinin kepenk indirmesine yol açtığı, sektördeki büyük bir değişiklik dönemine denk gelmişti.
Gérald Genta’nın, markanın idari direktörü Georges Golay’ın meydan okuması üstüne bir gecede tasarladığı Royal Oak, oval biçimli kasası, görünür bezel vidaları, entegre kayışı ile yüksek saatçilik geleneklerine kafa tutuyor ve sadece materyalinin kıymetinden çok zanaatkarlığın önemine vurgu yapıyordu. Royal Oak, başta altınla üretilen bir saat koleksiyonunun devamı olarak ortaya çıkmak yerine, çeliği tasarımının temel bir parçası kıldı – ayrıca gururunun önemli bir noktası.
Bu, altının konuya asla dahil olmadığı anlamına gelmiyor. Gérald Genta’nın saatin kasa üreticisi Favre
& Perret’e 1970’te verdiği ilk sipariş, 1000 adet paslanmaz çelik modelin yanı sıra dört beyaz altın Royal Oak prototipinin istendiğini gösteriyor. Bunun nedeni, üreticinin çelikten çok kıymetli metallerle çalışma konusunda uzman olması ve altın prototiplerin, çok daha sert alaşımlara geçmeden önce tasarımın son aşamalarında değişiklik yapmaya izin vermesiydi. “Saat yapımında altın harika bir materyal,” diye açıklıyor Audemars Piguet’nin Araştırma ve Geliştirme Direktörü Lucas Raggi. “Yumuşaklığı dolayısıyla altın şekillendirilebilir bir malzeme ve bu özellik, bizlerin son aşamalarda yeni teknikler keşfetmesine olanak tanıyor.” Gerçekten de bu prototiplerden sadece bir tanesi süreci başarıyla tamamlamış görünüyor (ona da bir mekanizma yerleştirilmiş ve daha sonra İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi’ye satılmış).
1977’de, Audemars Piguet kendi koyduğu kuralları yıkıp sonunda piyasa baskısına boyun eğdi ve Royal Oak’un, Jaqueline Dimier’in tasarladığı 29 mm 8638 kadın modelini tanıttı. Hem kasada hem kayışta çeliği sarı altınla birleştiren iki-metalli bu tasarımı kısa süre sonra tamamen sarı altın bir tasarım ile 1978’de bir beyaz altın versiyon
takip etti. O zamandan itibaren, altın Royal Oak koleksiyonunun temel bir parçası oldu (1979’dan itibaren, Royal Oak saatlerinin neredeyse dörtte üçü kısmen veya tamamen bu metalden yapıldı) ve renkli kadranların, pırlantalı varyasyonların önünü açarak dayanıklı spor saatler için göz alıcı yeni bir alan yarattı.
Audemars Piguet, 2016 yılında ilk kadın Royal Oak’un 40. yıl dönümünü kutlamak için dördüncü nesil İtalyan mücevher evi Carolina Bucci ile sınırlı sayıda üretilen “Frosted Gold” Royal Oak için iş birliği yaptığında, bu durum göz kamaştırıcı bir etkiyle gözler önüne serildi. Bu yenilikçi saat, Bucci’nin imzası niteliğindeki “Florentine” perdaha (ışıltılı bir doku elde etmek için altının elmas uçlu aletlerle dövülmesiyle yapılır) sahip ilk parçaydı ve mücevher evi tarafından “muazzam bir bulmaca” olarak tanımlanan, “hassasiyet ve mekanik gibi zıt kavramları mükemmel derecede namükemmel bir perdah ile birleştiren” teknik bir başarıydı. İki yıl sonra bu saati, üretimi daha da zor olan, hem kasası ve kayışı boyunca Florentine perdahı hem de Royal Oak’un fenomen Tapisserie deseninin yerinde aynalı
bir kadran bulunduran, sınırlı sayıda üretilen başka bir saat izledi. Bucci o zaman, “Her ikisinin de amacı ilginç ve öngörülemez bir şey yaratmak,” demişti. “Ayna, giydiklerinize göre sürekli değişir, çevresiyle etkileşim halindedir.” Yine satış başarısı yakalayan bu saat, muhtemelen Instagram’ınızın her yerinde gördüğünüz gibi, “kayış istiflemeye” (kayış ve bileklik karışımıyla katmanlama) uygun daha benzersiz görünümlü altın saatler için muhtemelen mevcut modayı başlatmış oldu.
Audemars Piguet, fenomen Royal Oak’un 50. yaşını kutladıktan sonra, “sand gold” adı verilen 18 ayar alaşımla üretilen ilk saati, 41 mm. 41mm Royal Oak Self-winding Flying Tourbillon Openworked’ü tanıtarak mevcut durumu bir kez daha değiştirmeye hazırlanıyor. Lucas Raggi, parlayan değerli metal için, “Her zaman bu sanatın ötesine geçmek ve müşterilerimize yeni malzemeler sunmak için çalışıyoruz,” diyor ve bu saatin hem adını hem de ilhamını “renkleri ışıkla sürekli değişen kum tepelerinden” aldığını ekliyor. La Chaux- de-Fonds merkezli bir İsviçre metal işleme firması olan PX Précinox SA ile ortak geliştirilen kum altın, altını bakır ve paladyum ile birleştirerek “beyaz ve pembe altın arasında geziniyor” ve modelin kasası ile kayışındaki hem zarif, satenimsi bir yüzey hem de aşınma ve renk bozulmasına karşı direnç sağlıyor. Paslanmaz çelik spor saatler pazarının kuşkusuz güçlü olduğu bir dönemde,
bu yeni saat her iki dünyanın da en iyisini sunuyor gibi görünüyor: Altının tüm zarafeti, enderliği ve inceliği, yeni bir alaşımın dayanıklılığı ile bir araya geliyor. Sektörde öncü olan üreticisi gibi bu da bir yanıyla şık, bir yanıyla şaşırtıcı bir fikir.