TOKYO’DAN SEVGİLER

  • 71 SHARES

Japon estetiği, modern tarzlar arayanları uzun zamandır cezbediyor. Uzak Doğu evrenine artık saat üreticilerinin de adım attığını gözlemliyoruz.

Yazı: Ming Liu

Ultra havalı marka iş birlikleri ve marka elçileri, yeni flagship mağazaları ve bölgelere göre tasarlanan etkinlikler: Saat üreticiliğinde ve hatta ötesinde, Japonya ve Japon olan her şey artık son derece popüler. “Bugün moda ve sanat alanında olup bitenlerin referansı Japonya. Genç nesil için bu ülke şimdi çok gözde,” diyor Hublot CEO’su Ricardo Guadalupe. Hublot bu yılın başlarında orijinal Kyoto şirketini yeni yerine taşıyıp renöve etti. Guadalupe daha fazla Japonya lokasyonunun olacağının da ipuçlarını veriyor. Varoluşu şirketin Art of Fusion sloganıyla özetlenen Hublot her zaman, fikirlerin ve disiplinlerin birbirini etkilediği bir pota olmuştur. “Mesele geçmiş ile gelecek, geleneksel zanaatkarlık ile pop kültürü arasındaki füzyonu yakalamak,” diye ekliyor Guadalupe. Bunu söylerken Hublot’nun sanatçı Takashi Murakami’yle iş birliğinin yanı sıra markanın yeni Kyoto butiğini de kastediyor. Bu butikte grinin hakim olduğu iç mekan, geleneksel bir Kyoto tekstili olan Nishijin brokarıyla, Japon alçı duvarlarla ve Gensho taşı zeminle buluşuyor.

Güçlü estetik cazibesi ve geniş koleksiyoner kitlesiyle bu saat markasının Japonya’ya yönelmesi şaşırtıcı değil. Patek Philippe 500 saatle şimdiye kadarki en büyük etkinlik olan Watch Art Grand Exhibition’ını düzenledi. Bu arada, Cartier bu yazıyı yazdığımız sırada Osaka’da merakla beklenen sergisini düzenliyor. Roger Dubuis’nin CEO’su Nicola Andreatta, “Japonya güçlü kültürel etkisi ve dinamik sanat ortamı olan bir ülke,” diyor. Avangart sanatçı Hajime Sorayama ile iş birliği, sanat üreticilerinin Japon isimlerle yaptığı çok sayıdaki iş birliklerine sadece bir örnek. “Seksi robotlar” serisiyle tanınan Sorayama ezber bozuculuğuyla ünlü. “Herkesin görmeyi bile reddettiği veya görmezden geldiği tabuların sınırlarını gözler önüne sermeye uğraşıyorum,” diyor. Bütün mesele statükoya karşı çıkmak. “İkimizin de hayranları aynı keşfetme, karşı çıkma ve öteye geçme arzusu taşıyor,” diyor Andreatta.

Altüst etmeye ilişkin Japon eğilimi Bulgari’ye de hitap ediyor, onun Japonya’ya bağlılığı sadece en büyük piyasalarından biri olmasından değil, aynı zamanda ilk sanatsal iş birliklerinin de on yıllar önce başlamış olmasından kaynaklanıyor. “Japon tasarımcıların bu altüst etme yaklaşımını benimseme eğilimi var,” diyor Bulgari’nin Saatler İdari Yöneticisi Antoine Pin. “Yaratıcılığı çok seviyorlar ve sanata, yaratıcılığa olağanüstü derecede duyarlılar.” Bulgari son yıllarda Tadao Ando ve Pritzker Prize Ödülü sahibi Kazuyo Sejima gibi efsanevi mimarlarla iş birliği yaptı, onların ikisi de Bulgari’nin baş tacı ultra- ince Octo Finissimo saatini tuvalleri olarak benimsediler.

Bulgari’nin saat tasarımı müdürü Fabrizio Buonamassa Stigliani, Japon sanatına ve kültürüne olan aşkının ilk olarak 1970’lerde İtalya, Napoli’de geçen çocukluğunda başladığını söylüyor; Japon Manga karakterlerinden orada büyülenmiş. Daha yakın zamanda Ando ve Sejima’yla birlikte çalışmak, Japon mimarisinin, kendi deyişiyle neden “estetiğin şahı” olduğunu daha iyi anlamasını sağlamış (aynı şekilde, Japonya’da geçirdiği son Noel tatili de öyle olmuş). “Japonlarla İtalyanların bu kadar benzer olması hoşuma gidiyor,” diyor Buonamassa Stigliani. “Tamamen farklı bir biçimde güzellik yaratmaya doğal bir istidatları var. Detaya ve mükemmelliğe takıntılılar ama bu doğadan geliyor. Doğaya aşıklar – Japonlar için Tanrı o.” Doğanın geçici, süreksiz güzelliği muhtemelen Japon kültürünün zamanla olan ilişkisini de açıklıyor; bu da bir saat tasarımcısının yüreğine hitap eden bir mesele elbette. Ando’nun tam da sadeliği dolayısıyla çok güzel olan ikinci Bulgari Octo Finissimo’su buna örnek: Koyu mavi lake kadran hafif bir spiral deseni ve yeni ayın ilk habercisi incecik sarı bir hilal haricinde süslemeden tamamen azade. “Bu spiral karadelik fikrini temsil ediyor. Ne zaman, ne hayat, ne de ışık var demek,” diyor Buonamassa Stigliani.

Czapek’te Japon etkisi daha çok bir aile meselesi. Yeni 38,5 mm Antarctique S’nin, adını Japon işleme tekniği adaşından alan bir Sashiko kadranı var ve Czapek’in CEO’sunun eşi Marie-Alix de Roquemarel’in seçtiği bir çiçekten ilhamla tasarlanmış. Tekrarlayan karelerin olduğu geometrik desen 45 derecelik dik bir açıyla oluşturulmuş, her birinin altı yüzeyi var, kadran boyunca canlı pembe veya mavi tonlarında çok hoş bir ışık oyunu sunuyor.

Ve Japon saat üreticilerinin kendileri de ülkelerinde buldukları güzellikten ilham alıyorlar. Grand Seiko’nun Micro Artist Studio’su, Shiojiri, Shinshu’da bulunuyor; buranın çarpıcı, atmosferik manzarası maison için daimi bir ilhamı perisi. Yeni Spring Drive 8 Days mücevher saati, bölgede ağaçların çevrelediği berrak ve sakin suya gölgelerinin düştüğü Mishaka Göleti’ni canlandıran büyüleyici yeşil sedef bir kadranla eşleşen pırlantalarla çevrelenmiş olarak, yeşil garnet saat imleriyle sunuluyor.

Geçen ekim ayında TAG Heuer nihayet Nintendo Mario Kart Formula 1 kronografını ve kronograf tourbillon’u piyasaya çıkardı; bunlarda Super Mario karakteri sırayla bir alt kadranı ve tourbillon’u şereflendirdi. Bununla birlikte, saat üreticisi şimdiye kadarki en genç elçisini de bünyesine kattı: İngiliz-Japon kaykaycı, 14 yaşındaki Sky Brown, kısa süre önce Birleşik Arap Emirlikleri’nde altın madalya kazanıp dünya şampiyonu oldu. Brown’un kusursuz sokak tarzına, kaykaycılığına ve kendisi gibi kaykaycı olan kardeşi Ocean’la ara sıra yayınladıkları dans videolarına bayılan 2 milyondan fazla TikTok takipçisi var. Bu genç adamın tarzı daha gelenekçi saat koleksiyonerlerine hitap etmeyebilir kuşkusuz, ancak onunla anlaşma yapmak TAG Heuer tarafında kesinlikle başarı olarak görüldü. Marka gittikçe,
Z kuşağının nabzını tutan bir saat üreticisine dönüşüyor ve bunun sebebi büyük oranda 20’li yaşlarındaki CEO’su Frédéric Arnault. O sonraki neslin ne istediği konusunda muhakkak bir şeyler biliyor ve bunlar arasında Japonya’ya ait olanlar kesinlikle listenin en tepesinde.