KARE COOL
Cartier’nin Santos ve Panthère modelleri, ilk başta birbirinin zıttı gibi. Biri ilk pilot saati; diğer ise mücevher saati. Santos, yüzyılın başındaki yaratıcı hareketlilikten doğarken, Panthère, ekonomik hırsın tavan yaptığı yılların zevkini yansıtıyor.
Yazı LAURA MCCREDDIE-DOAK
Saatler, yalnızca zamanı göstermez; tasarımları, doğduğu dönemi ve tasarımcısını da yansıtır. Mesela Louis Cartier, tıpkı Santos modeli gibi, kendi çağının bir ürünüdür. O zamanlarda Paris, Victor Hugo’nun Les Misérables’da tasvir ettiği karanlık, dolambaçlı ve sefalet dolu sokakların yerini düz çizgiler ve geniş bulvarlarla değiştiren Baron Haussmann’ın yeni kentsel tasarımları sayesinde yakın zamanda temizlenmişti. Gustave Eiffel kule projesini yeni tamamlamıştı ve Cartier’nin arkadaşı Alberto Santos-Dumont, 1901 yılında Paris semalarında, kendi tasarladığı zeplinle ilk uçuşunu gerçekleştirmişti. İşte Cartier’in Santos modeli, bu modern, hareketli ve sürekli değişen dünyada doğdu; pilotların cep saatlerini kullanmasının pratik olmaması nedeniyle Santos-Dumont için Cartier tarafından tasarlanan ilk pilot saatiydi.
“Tıpkı o dönemin bir mücevher şirketi olan Cartier’nin, insanların bileğinde zamanı tutmanın bir yolunu bulması gibi, Santos’un öne çıkan yanı lüks dünyasından değil, işlevsellikten geliyormuş gibi görünmesiydi,” diye açıklıyor mimarlık alanındaki hizmetlerinden ötürü OBE ödülü sahibi ve eski Tasarım Müzesi direktörü yazar ve yayıncı Deyan Sudjic. “Santos, süsten ziyade bilimsel aletlerin ve havacılık kontrol panellerinin dilini konuşuyordu. Doğal bir otoritesi vardı ve yeni bir türü, bilek saatini tanımlıyordu. Aynı zamanda erkeklere, işlevsel bir gerekçeyle mücevher takma izni veren bir anlayış sunuyordu.”
Bu saat, kendi zamanını temsil ediyordu. Bezeline yerleştirilmiş vidalar, Gustave Eiffel’in kulesini bir arada tutan perçinleri anımsatıyordu; kare şekli, Santos-Dumont’un zeplininden bakıldığında kulenin tabanını çağrıştırıyordu. Estetik sadeliği, Haussmann’ın temiz ve geniş caddelerinin yansımasıydı. Bir mücevher şirketi olarak Cartier, bu saati genellikle bu metal ile ilişkilendirilen elmaslar olmadan platinle yapma cesaretini göstermişti ki, bu da Jean-Pierre Blay’in Cartier in Motion kitabındaki makalesinde yazdığı gibi “hareketlilik ve zarafetin yeniden tanımlanmasının bir parçası” olmuştu. Louis Cartier, modern çizgiler ve stil ile kent yaşamını temsil eden bir görsel kimlik yaratmıştı. Lüks bir metal, işlevsel bir formun hizmetindeydi.
Peki, eğer Santos belirli bir döneme hitap ediyorsa, Panthère doğduğu zaman dilimi hakkında ne söylüyor? 1983, Soğuk Savaş nedeniyle küresel gerilimlerin yaşandığı bir dönemdi; ancak aynı zamanda yeniliklerin ve ihtişamın çağıydı. İnternetin doğuşuna tanıklık edildi ve Studio 54’ün etkisi,
içeri giremeyenler üzerinde bile hissediliyordu. New York Times, bu dönemin modasını incelerken Boy George’un kaşlarını kazıdığından ve ruj sürdüğünden; bir kadın kaynakçının profesyonel bir balerin olma arzusunu anlatan Flashdance filminden ve kadınları omuzlarını açıkta bırakmaya teşvik eden moda trendlerinden bahsediyordu. Issey Miyake, Yohji Yamamoto ve Rei Kawakubo gibi Japon tasarımcılar çok popülerdi ve Karl Lagerfeld, Chanel’de devrim yaratıyordu.
Panthère, esnek ve duyusal bilezik tasarımı ve Santos’a gönderme yapan ancak formunu kadınsı bir perspektifle filtreleyen kasa tasarımıyla hem
erkeklere hem de kadınlara hitap eden bir saatti. Pierce Brosnan ve Keith Richards’ın bu saati takarken fotoğrafları çekilmiş, Madonna ve Jane Fonda gibi isimler de kadın hayranları arasında yer almıştı. “Panthère, çok farklı ve çok daha az masum bir döneme ait,” diyor Sudjic. “Cartier’ye 20. yüzyılın başında benzersiz kimliğini kazandıran tasarım dilinin sofistike bir gelişimidir. Orijinalin gücü, hâlâ çağdaş bir alaka düzeyine sahip olmasıyla kendini gösteriyor.” Baştan çıkarıcı aurasına rağmen, Panthère, ödün vermeyen kadınların aksesuarı haline geldi; bu durum modern dönemde de devam etti, özellikle ekranlarda, Succession dizisinde Shiv Roy’un Panthère taktığı sahnelerde görüldüğü gibi. Bu dizide hiçbir saat rastgele seçilmez; her bilek karesi, karakterlerin psikolojik analizinin yapılmasına bir fırsat sunar.
Her iki tasarım da aralarında neredeyse 80 yıl olmasına rağmen, Cartier’yi, Tank modelinin tam anlamıyla yapamadığı bir şekilde tanımlamayı başardı. Bu, Tank’in popüler olmadığı anlamına gelmiyor; ancak Santos ve Panthère’in, özellikle Panthère’in moda dünyasının ünlü isimleri
arasında büyük bir hayran kitlesi kazanması gibi, yeni bir saat kullanıcı neslini aynı şekilde yakalayamadığı
bir gerçek. Girlsoclock platformunun
kurucusu ve kadın saatlerini yeni bir bakış açısıyla keşfetmeye adanmış bir uzman olan Trang Trinh, “Panthère’in, 2017’deki yeniden piyasaya sürülmesine kadar [Panthère, 2004 yılında büyük boy saatlerin popüler hale gelmesiyle üretimden kaldırılmıştı], kırk yılı aşkın bir süredir kanıtlanmış bir klasik olduğunu düşünüyorum,” diyor. “Tam da bu neslin çoğunun profesyonel olarak kendi hızını yakaladığı ve yeni kazandıkları istikrarı temsil edebilecek bir saat arayışında olduğu bir dönemde geri döndü. Kadınların saat dünyasına adım atarken tercih edebileceği güvenli bir seçim, ancak asla sıkıcı değil. Çekiciliği belki de nostaljik olabilir – geçmiş on yıllarda annelerinin taktığı bir parça gibi mesela. Kalıcı bir şıklığa, çok yönlülüğe sahip ve neslin, özenle seçilmiş, niyetli ancak abartısız şeylere duyduğu tercih ile uyumlu.”
Panthère, ilk piyasaya çıktığı dönemde olduğu gibi, yalnızca kadınlara hitap etmekle kalmıyor; Timothée Chalamet gibi isimlerin 23mm’lik küçük bir versiyonunu takmasıyla erkekler de bu akıma katılıyor. Santos da ortadan kaybolmuş değil. Tıpkı Panthère gibi, cinsiyetler arası bir çekiciliğe sahip;
Tom Cruise’dan Rihanna’ya kadar herkes tarafından takılıyor. Bu arada Rihanna’nın aynı zamanda bir Panthère kullanıcısı olduğunu belirtmek gerek.
Bu akışkanlık, Cartier’nin Panthère’i büyütme ve Santos’u küçültme kararı almasının arkasındaki neden olabilir ve bu süreçte, herkese her şeyi sunma gibi neredeyse imkânsız bir başarıyı gerçekleştirmeyi başardılar.
Panthère, orijinal Dame à la Panthère’den, yani Maison’un mücevher direktörü ve Louis Cartier’nin sevgilisi Jean Toussaint’den ilham almış olabilir, ancak estetik kökleri, Santos’un köşeleri yuvarlatılmış kare tasarımında yatıyor, yani adeta onun yin-yang dengesi. Ancak tarih boyunca, her iki model de cinsiyet çizgisini ileri geri geçmiştir. Bu özellik, Santos ve Panthère’in Z Kuşağı saat koleksiyoncuları arasında yeniden arzu edilmesinin ardındaki neden olabilir.
İkinci el saat platformu Watchfinder’ın bu yıl yaptığı bir ankette bu neslin satın alma alışkanlıklarında Cartier’nin yükselişte olduğu görülüyor. Rolex, hala saat dünyasında en popüler marka olarak zirvede yer alıyor; Z Kuşağı’nın %58’i bu markayı sahip olmak istedikleri lüks saat markası olarak görüyor. Ancak %29’u Cartier’ye büyük bir ilgi gösteriyor ki, raporun da belirttiği gibi, bu durum Dune’un Timothée Chalamet’si, Saltburn’ün Jacob Elordi’si ve Mr. and Mrs. Smith’in Donald Glover’ı gibi ünlü isimlerin kırmızı halıda küçük ve zarif Cartier modelleri takmasıyla açıklanabilir. Ayrıca site, Cartier’nin Santos de Cartier modelinin satışlarında %233’lük bir artış bildirdi. Bu trend, veri odaklı ikinci el saat platformu ve piyasa analiz aracı olan Subdial’ın kurucu ortaklarından Christy Davis tarafından da gözlemleniyor. “Subdial olarak bu yıl başlattığımız 2024 Büyük Saat Anketi’nin sonuçlarını açıklamak üzereyiz ve ilginç bulgulardan biri, son on iki ayda Cartier’nin, Bremont, TAG Heuer ve Breitling gibi daha ‘değer odaklı’ markalardan koleksiyonerleri çekmeye başladığını göstermesi,” diyor Davis. “Bu durum, markanın saat koleksiyonculuğunun üst seviyelerinin ötesine geçtiğini ve çelik Santos gibi Cartier’nin daha büyük üretim modellerine ilgi duyan, daha sıradan alıcıları da cezbettiğini ortaya koyuyor.”
Bu, Cartier’nin cazibesinin kalbindeki çelişki gibi görünüyor. Hem çok tanınan bir marka hem de göze çarpmayan bir niteliğe sahip. Tyler The Creator’ın, Robb Report ile yaptığı bir röportajda
“bana mutluluk veriyor” dediği Cartier koleksiyonunun haber değeri taşımasının nedeni, olağanüstü nadir parçalara sahip olması değil. Bunun nedeni, Cartier’nin bir Royal Oak ya da Rolex olmaması. Hip-hop şarkılarında milyon kez adından bahsedilmiyor ve marka olarak hem ürkütmeyen hem de seçici bir yanı var. “Bu saat, ortaya çıktığı ilk günden itibaren bir zarafet, güç ve çok yönlülük sembolü olmuştur ve tam da bu nedenle etiketlerin, cinsiyetlerin ve yılların trendlerinin ötesine geçmiştir,” diyor Trinh, özellikle Panthère hakkında konuşurken, ancak bu duygu rahatlıkla Santos’a da uyarlanabilir. “Popülaritesi tartışılmaz ve iyi bir nedenledir bu. Herkesin bir Rolex Datejust’ı bildiği gibi, Cartier’nin geniş kitlelere hitap etmesi onun arzu edilen niteliğini azaltmıyor.”
Bu tasarımlar aynı zamanda, dönemin ruhuna hitap edecek şekilde yeniden tasarlanıyor. 1980’lerde
Santos, sağlam bir erkeklik göstergesi olarak pazarlanıyordu. 1978’de yeniden tasarlanmıştı; bir bilezik, bezeline vidalar ve bileziğe altın vidalar gibi alışılmadık detaylar eklenmişti ve bu değişiklikler, Japon kuvars saatlerin piyasayı doldurmasının ardından İsviçre saat endüstrisinin benimsediği “uyum sağla ya da yok ol” mantalitesine bir yanıt niteliğindeydi. Santos, Wall Street filminde, dönemin açgözlü kapitalizmini simgeleyen borsa komisyoncusu Gordon Gekko tarafından takılan saat olarak tanındı.
40 yıl ileri sarıldığında, kasa tasarımına bilekte daha iyi oturması için bir kavis eklenmesi, bezelin artık bileziğe kusursuz bir şekilde geçiş yapacak şekilde lüplere uzanması gibi birkaç tasarım değişikliği sayesinde, 1980’lerin köşeli maskülenliği yumuşatıldı: Artık
daha “cinsiyet nötr” bir çekiciliğe sahip. Aynı durum, tam tersi bir şekilde, Panthère için de geçerli. Başlangıçta açıkça feminen bir saat olarak tasarlanan Panthère, maskülenliğini 45 mm’lik iri kasalarla sergilemek zorunda olmayan, saatlerini mücevher olarak gören ve geçmişte Santos kullanıcılarını cezbeden “işlevsel bir gerekçe”ye ihtiyaç duymayan bir erkek nesli tarafından benimsendi. Davis’in dediği gibi: “Cartier’nin daha küçük saatleri kesinlikle bir dönemin parçası haline geldi hem saat koleksiyonerleri hem de ünlü kültürünün etkisiyle. Panthère, Cartier’nin ilk günlerine nostaljik bir tasarımla dönüş yapıyor; temel şekli ve yapısıyla, halk pazarı için üretilen ilk bilek saati olan Cartier Santos-Dumont’u yansıtıyor.”
Peki, her iki markanın da devam eden çekiciliğinin nedeni nostalji
mi, yoksa bundan daha fazlası mı? Sudjic’e göre, bunun nedeni basitçe, “sahiplik değişimlerinden geçmiş olmasına rağmen Cartier’nin her zaman şirket kimliğinin özünü anlayan zeki bir kurumsal anlayış tarafından yönlendirilmiş olması.” Belki de haklıdır. Trendler ve dönemlerden ne kadar bahsedilirse bahsedilsin, bu ikonik saatlerin süregelen cazibesi, Cartier’nin kimliğini içgüdüsel bir şekilde anlamasında yatıyor olabilir.
Fotoğraf MARIYA PEPELANOVA
Saat ve mücevher MÜJDE METİN
Moda WIL ARIYAMETHE