EN ETKİLİ HİZMET
Zenith, Chronomaster Sport Titanium modeli ile kortlara geri dönüyor.
Hırs. İnanılmaz bir hırs. Ünlü tenis koçu Patrick Mouratoglou’ya göre bu, üst düzey bir tenis oyuncusunun birincil özelliğidir. İkinci özellik ise inanç: En tepede olmaya ve kaderinizin oraya ulaşmak olduğuna inanmak. Kulağa basit gelse de bu zihniyete aslında oldukça nadir rastlanır. Sıklıkla karizma sergileyen ve kendilerini yenilmez olarak sunan tenisçiler görürüz, ancak sadece birkaçı iç dünyasında “kimse benden iyi değil” inancına sahiptir. Mouratoglou ile konuşurken, onun bu öz güveni öğretilerine de yansıttığını hissedebilirsiniz. Mouratoglou, tenisin içinde ve tenis için çalışan, kendi kendini yetiştirmiş tam bir tenis koçu: Serena Williams’ın Grand Slam’lerinin arkasındaki koç ve Instagram’ın bir koçluk platformu olarak kullanılmasının öncüsü. Ancak bu yolculuk kolay olmamış – şaşırtıcı şekilde, çok utangaç bir çocuk olduğunu itiraf ediyor.
Oslo’daki Ultimate Tennis Showdown (UTS) etkinliğinde buluştuğumuzda, “17’den 27 yaşıma dek, birinin benimle konuşacağı düşüncesi panik yaşamama sebep olurdu,” diyor. “Kendime hiç güvenim yoktu. Sonra tenis beni kurtardı çünkü bir konuda iyi olduğumu hissettiğim tek yer orasıydı. Tenis kortundayken insanlar bana saygı duyuyordu çünkü oldukça iyiydim. Eğer bu olmasaydı bana ne olurdu bilmiyorum.”
Başta, antrenör olacağını hiç düşünmemiş. Amacı bir tenis akademisi kurmak ve genç oyunculara, hayallerine ulaşmaları için alan açmakmış çünkü bu onun gençliğinde hiç sahip olmadığı bir fırsatmış. Daha sonra, Avustralyalı antrenör Bob Brett (Boris Becker ve Goran Ivanisevic’in antrenörlüğünü yapmıştı) ile çalışmaya başladı ve altı yıl sonra Brett ayrıldığında, Mouratoglou aynı akademiye kendi adını verdi. İşte o zaman antrenörlüğe başlamış oldu.
“Akademideki bütün antrenörlerime, kendi kendimin antrenörü olacağımı söyledim. Gülmeye başladılar: ‘Ama sen hayatında hiç tenis dersi vermedin ki!’ dediler. Ben de, ‘Biliyorum ama çok hızlı öğreniyorum,’ dedim. Antrenör olarak bir Grand Slam kazanmak için kendime on yıl verdim. On yıl sonra ilkini kazandım… Ve sonra on tane kazandım.”
Mouratoğlu’nun son dahiyane hamlelerinden biri, “tenisin daha önce hiç görülmedik hali” olarak tarif edilen, Ultimate Tennis Showdown adıyla düzenlenen etkinlik. Bu uluslararası tenis ligi, yeni tenis hayranlarını çekmeyi ve şu anda ortalama 65 yaş civarında olan tenis demografisini değiştirmeyi amaçlıyor.
“Bir milyardan fazla tenis hayranı var ama bunlar yaşlı,” diyor Mouratoglou. “Şöyle düşündüm: ‘Tamam, bir pandeminin içindeyiz, oyuncular oynamıyor, bu yüzden belki bir şeyler başlatmanın tam zamanıdır.’ Beyaz bir sayfa açtım: Tenis bugün yaratılmış olsa neye benzerdi? UTS’ye benzerdi.”
İşte bu noktada UTS’nin resmi zaman göstergesi Zenith devreye giriyor. Ortak temas noktası, genç nesillere yeni fikirleri kucaklamaya hazır olduklarını birlikte ilan etmek. Zenith’in yeni CEO’su Benoit de Clerck’e göre, şirketin müşteri tabanı her geçen yıl önemli ölçüde gençleşiyor. Çünkü, “Bugünün gençleri bizim zamanımızdan çok daha fazla paraya sahip. Bundan 20 yıl önce 100 euronuz varsa dünyanın kralıydınız. Bugün 100 euronuz varsa kimse yüzünüze bakmıyor.”
Benoit de Clerck sadece bir rakam insanı olmanın ötesinde, Zenith’i mevcut müşteriler için daha cazip kılmayı da istiyor. “Müşterilerimizin çoğunun en az iki Zenith saati olduğunu biliyoruz. Genellikle bir Chronomaster’ları ve bazen bir de Defy’ları oluyor. Yakın gelecekte bir Pilot satın almalarını umuyoruz.”
UTS ile yapılan iş birliği kısmen Zenith’in en güvenilir, en hassas kalibrelerle özdeşleşmiş bir saat markası olmasından dolayı etkili olacak – bir de herkesin koçu tanımasından dolayı.
Elbette, pek çok tenis tutkunu UTS’nin ortaya çıkışından şikayetçi. Yine de Mouratoglou iyimser: Şu anda asla sevmeyeceklerini söyleyen tenis severlerin bile bir gün seveceğini düşünüyor. Ne de olsa kimse bu
sarı tüylü topun ticari ve kültürel dönüşlerini onun kadar zarif biçimde şekillendiremez.
Bir UTS maçı sekizer dakikalık dört çeyrekten oluşur ve bir saatten az sürer. İlave “ani ölüm” (“sudden death”) oyunu ile ideal olarak 45 dakikadır. Üç çeyrek kazanan ilk oyuncu maçı kazanır. Her iki oyuncu da ikişer çeyrekte berabere kalırsa, beşinci çeyrek “ani ölüm” formatında oynanır. Bu durumda, art arda üç sayı kazanan ilk oyuncu maçı kazanmış olur. İkinci servis ve “let” yoktur.