BİRKAÇ ÖNEMLİ ADAM VE BİR PROFESYONEL
James Bond’un en sevdiği dalış saati, 2023 için yenilendi. Hal böyle olunca gerçek efsaneyi mercek altına almalı.
Yazı ALEX DOAK
Oscar ödüllü kostüm tasarımcısı Lindy Hemming, “Ona bol bol mavi gömlek giydiriyordum,” diye hatırlıyor, “böylece Seamaster’ın mavi bezeli ve kadranıyla mükemmel bir uyum oluşuyordu. Üstelik mavi, Komutan Bond’un donanma geçmişine çok uygundu elbette.”
Hemming’in saat seçimi, Pierce Brosnan’ın 007 olarak ilk çektiği film olan GoldenEye için mükemmeldi. Hatta Vesper Lynd’e göre Casino Royale’deki (2009) yemekli vagon sahnesinde Brosnan’ın halefi Daniel Craig’in taktığı saatin “rahat bir gülümsemesi ve pahalı saatleri olan eski bir SAS komandosuna” çok daha uygun olduğunu söyler.
Omega’nın profesyonellere yönelik dalgıç modeli, önce Brosnan’ın sonra da Craig’in parıltılı gözlerine ne kadar uygunsa, Seamaster da Britanya’nın en üst düzey denizcileri için o kadar geçerli bir tercih. Örneğin, Kraliyet Donanması’nın Özel Bot Servisi (Special Boat Service – SBS) neredeyse tamamen arma desenli, sağlam, deniz feneri ışığı saçan ve METAS sertifikalı mıknatıslanmama özelliği bulunan 300 Professional ile donatılmıştır.
Omega’nın “Summer Blue” işlemi artık Seamaster’ın bütün kataloğunu kaplıyor: Zarif Aqua Terra’dan Ultra Deep’in sahici gibi duran batiskafına dek. Bu, asil bir soyun son neslini temsil eden bir gelişme: Omega’nın II. Dünya Savaşı sırasında Büyük Britanya askerlerini ve pilotlarını neredeyse tamamen donattığı zamana dek uzanıyor.
Tom Hardy’nin Dunkirk (2017) filminde canlandırdığı Spitfire pilotu, La Manche üstünde yakıt deposunu takip etmek için Omega’sının kilitlenebilir bezelini kullanırken bunu çarpıcı biçimde gösterir. Christopher Nolan’ın sahne malzemeleri sorumlusu da akıllıca bir seçim yaparak Hardy’nin, İngiliz Savunma Bakanlığı’nın olağan piyade gereci haline gelen CK2129’un ilk modellerinden birini takmasını sağlamıştı.
Biel/Bienne’in saat üreticisi, 1944’ün nihai “askeri standartlara” uygun satın alımlarına (yani Waterproof. Wrist. Watch) katkıda bulunarak Savunma Bakanlığı’na 110.000’den fazla saat teslim etti. Artık toplu olarak, “Dirty Dozen” takma adıyla çok arzulanan monokrom kronometrelerin 12 tedarikçisinden biriydi.
Bu yaz Christopher Nolan’ın Oppenheimer filminde Cillian Murphy, Omega’nın Swatch Group’tan ekürisi Hamilton’ı takarken görülüyor. Yine de bu ayrıntı, savaşın sona ermesiyle fanilalı ve pipo içen çok zeki insanların –SBS dalgıçlarının ya da uçan RAF yıldızlarının yerine– yeni, “daha soğuk” savaş kahramanları olarak hüküm sürdükleri dönemi hatırlatıyor.
Böyle adamlar uyumlu saatler takarlardı. Jet çağı nükleer çağa ve nihayet uzay yarışına ilerlediği sıralarda Omega yaratıcı mühendisliğin zirvesindeydi ve askeri çabalara benzer şekilde, aynı güçlü teknolojiye ve güvenilir anlayışa sahipti. Bununla birlikte “sivil yaşam” denen hayata estetik bakımdan daha uygun düşecek bir saate gelecek taleplere karşılık vermeye hazırlanıyordu. Eş zamanlı olarak, kırmızı şapkalı Jacques Cousteau’nun su altı sinematik maceralarının körüklediği amatör tüplü dalış çılgınlığı da giderek yaygınlaşıyordu.
1948’te piyasaya sürülen Seamaster serisi Omega’nın ilk resmi saat ailesiydi ve markanın, Savunma Bakanlığı’nın W.W.W.’sine verdiği karşılıktan evrilmişti. Tıpkı IWC’nin 1948’de Mark 11’i piyasaya sürüp 1980’lere kadar RAF pilotlarına hizmet vermesi gibi… Seamaster daha klasik bir tasarıma sahipti ve O-conta teknolojisinin
yeni kullanımı sayesinde II. Dünya Savaşı’ndaki muadilinden daha fazla su geçirmezlik özelliğine sahipti.
Su geçirmez saatler önceden kurşun veya gomalak contalarla yapılıyordu ve sıcaklığın düşmesiyle bu contalar kolayca bozulabiliyordu. Gittikçe daha derinlere daldığınızda böyle bir durum gerçekleşir. Omega, savaşta kullanılan denizaltıların kapaklarını inceledi ve Seamaster’ın tasarımında dayanıklı bir kauçuk conta kullandı. Bu, 60 metreye ve –40 ila –50°C’ye kadar dayanım gösteren bir malzemeydi.
Bu, emsalsiz bir yenilik değildi. Omega 1932 yılında, basit bağımsız su altı solunum aparatı maskesi ve tank sisteminin (SCUBA) mucidi kabul edilen Fransız donanma subayı Yves Le Prieur’ün sentetik kauçuklu dikdörtgen formlu, “kasa içinde kasa” Marine saatini piyasaya sürerek sudaki özgürlüğünü çoktan kazanmıştı.
Rolex Submariner, Bond’un orijinal saat seçimine gereken saygıyı göstererek Omega’yı hemen sudan çıkardı. 1954’te Sub, bugün modern “dalış saati” olarak bildiğimiz şeyi ticarileştirdi: ISO 6425 standardıyla tanımlanan bu saat, vidalı O-contalı kurma kolu, 100 metreye kadar su geçirmezlik özelliği ve tek yöne dönen çerçeveyi bir araya getiriyordu. Son özellik ilk kez bir yıl önce, Blancpain’in CEO’su Jean-Jacques Fiechter’in yeni SCUBA tutkusunu Fransa’nın seçkin Naguers de Combat dalgıçlarıyla iş birliği yaparak sessiz sedasız hayata geçirdiği ve Fifty Fathoms adını verdiği bir saatte görülmüştü. (Kendisi Shakespeare hayranıydı, dolayısıyla Fathoms’ın “tam beş kulaç” dizesini bu isimle anılan derinlik derecesi için yorumladı).
1957 yılına gelindiğinde Omega sahalara dönmüştü: Bir değil, üç yeni “Master” model tanıttı: Karaya, denize ve bir kez daha, gökyüzüne uygun. Antimanyetik Railmaster ve kronograf donanımlı Speedmaster (Ay’a giden tek saat) ile yepyeni Seamaster, Submariner’a uzun düşünceler sonucu ortaya çıkmış bir alternatifti: Modern dalış saati için gereken her şey tamamlanmıştı, ancak en önemlisi, 300 metreye kadar benzersiz bir dayanıklılıkta olmasıydı. Geniş oklu saat ibresi biçimsel olarak luminous ok indekslerini ve gösterişli, bombeli bir bezeli dengeliyordu.
Ertesi yıl, Omega’nın tasarımcısı Jean-Pierre Borle Venedik’e yaptığı bir gezi sırasında gondolların üzerindeki tarihsel çizimlerden ilham aldı. O günden sonra Neptün’ün –ya da Yunan mitolojisine daha yakınsanız Poseidon’un– iki evcil denizatından biri Seamaster’ın sembolü oldu ve kasasının arkasına basıldı. Üç çatallı deniz tanrısı, bütün yeni Summer Blue’ların kasa arkasında hükmeder bir duruş sergiliyor. Seamaster sadece Omega’nın ilk ailesini oluşturmakla kalmadı, aynı zamanda sayısız modele imkan vererek en kalıcısı oldu. Seamaster’ın çeşitli Aqua Terra, Worldtimer, Planet Ocean, 300 ve 6000 metre sınıfı Ultra Deep modellerinin seramik, grand-feu-enamel veya PVD bezellerine gümüşi kobalt boyamanın kolayca uygulanmasıyla bunlar Summer Blue koleksiyonunda pırıl pırıl parlıyor.
Bütün koleksiyoner çevrelerinde en iyi kozlara sahip olan son Seamaster, İngiliz Gizli Servisi’nin Q-Branch bölümünün taktığı bir lazer ışını sayesinde Bond’un bir Rus nükleer treninde vaziyeti kurtarmasından tam 25 yıl önce, 1995 yılında piyasaya sürüldü. Döneminin tuhaf mı tuhaf estetiğine rağmen, her zamanki gibi pratiklik düşüncesiyle tasarlanan 1971 Ploprof yine de 2023’teki kadar aksiyon dolu görünür: Bu, okyanus yüzeyinin 600 metre kadar altına inen dalgıçların maruz kaldığı ezici basınçlara dayanabilen bir saatti.
Adını Fransızca “profesyonel dalgıç” anlamına gelen plongeur professionnel‘den alan Ploprof 1200 metreye dek inebiliyor ve basılabilen karşı konulmaz bezel-relase düğmesi kadar anıtsal, zigurat benzeri kasa/ bezel profili de hala çok sağlam. Bu yılın Summer Blue versiyonunun (Omega’nın her zamanki seramiği yerine) mavi kristal bir bezeli var, bu da 1971’de Ploprof’un kristalini monoblok kasaya sabitlemek için kullanılan “kimyasal destekli” yönteme güzel bir gönderme. Daha eğlenceli bir açıdan bakmak isterseniz, bu Rolex’e dolaylı bir gönderme de olabilir, çünkü bu
yapı helyum kaçış valfine olan ihtiyacı tamamen ortadan kaldırıyor: Rolex’in SeaDweller’ı 1967’de dalgıçlarla birlikte geliştirildiğinde birçok manşete bu özellik taşınmıştı. Bu tür özelliklere, “doygunluk” dalışları denen dalışlarda; yani basınçlı yaşam odacığının solunum-karışım gazlarının küçücük atomlarının içeri sızması, ardından yüzeydeki yeniden-basınçlandırmayla kadran kristalinin “attığı” zaman ihtiyaç duyuluyordu.
Hepimizin en iyi bildiği Seamaster’ın mavi bezelli, dalgalı kadranlı modelinin piyasaya sürülmesinin üzerinden 30 yıl geçti – Lindy Hemming’in, Brosnan’ın “mükemmel biçimde doksanlar” Bond’una mükemmel biçimde uyan bir saat. 1993’ten itibaren “Diver 300M” o kadar yerleşik, modern bir klasik haline geldi ki bir örneği yeni Galler Prensi’nin kolunda sürekli olarak görülüyor. (Will’in bizzat denizcilik deneyimi olduğu halde).
Renkli tasarımı ve okyanusa uygun tasarlanmış teknolojisiyle sevilen Diver 300M, Omega’nın kuru havuzda geçirdiği seksenli yılların ardından dalış saatleri dünyasına muzaffer dönüşünün sinyallerini verdi ve ardından Majestelerinin Gizli Servisi ile süregelen ortaklığı tek başına başlattı.
Son zamanlarda Q-Branch, Craig’in son ajanı için en son karakterin 1957’den kalma, naylon kayışlı 300 Professional’ının daha şık bir örneği olarak görülen Aqua Terra modelini tercih etti – ki bu ürün yerleştirmenin söz konusu markaya olumlu şekilde geri dönmesinin nadir bir örneği. 300’ün (“Diver 300M” yerine – aman dikkat 007) kendisi de artık kataloğa rahat rahat, martini asaleti ile topyekun aksiyon arasında mükemmel bir dengeyle yerleşmiş durumda. Bir de Planet Ocean serisi var ki işleri 300 kademe daha yukarı taşıyor: Yani, suya 600 metreye kadar dayanıklılığa.
Omega’nın su familyasının her biri –mavi gözlü olsun olmasın– markanın ömür boyu güvenilirlik ve hassasiyet taahhüdüne uygun olarak Omega’nın “Eş-Eksenli” eşapman kolunun tik- takına doğru bir rota çizer. George Daniels’ın orijinal icadının aksine, modern bir Seamaster’ın canlılığı Daniels’ın 1999’da markayla yaptığı, ETA temel kalibrelerinin onun sürtünmesiz buluşuyla yeniden tasarlandığı ilk deneylerle çok az benzerlik taşıyor. Bunun yerine, Omega’nın modern “Master Chronometer” mekanizmaları eş eksenli mekanizma geometrisiyle özel olarak tasarlandı ve artık üst üste iki dişli teker yerine tek parça dişli teker barındırıyor. Seamaster’ın pek romantik tınısı olmadan 8800, 8900, 8912 ve 8938 olarak adlandırılan çeşitli motorları, 15.000 Gauss manyetik dirence ve standart olarak +6/-4 saniye-gün hassasiyetine sahip; tüm bunlar, titizlikle korunan silikon ve metal alaşım içine aynı derecede gizli bir kol, çark, denge yayı ve pim oranıyla yerleştirilmiş.
Mütevazı mekanik saat için manyetik alanlar, demir bileşenlerini birbirine yapıştıran ya da dengelerini bozan baş düşman olmayı sürdürüyor. Uluslararası ISO 764 standardına göre saatler, metre başına 4800 Amper veya yaklaşık 60 Gauss –buzdolabınızın kapağındaki mıknatıslarınkine yakın– doğru akım manyetik alanına maruz kalmaya dayanıklı olmalıdır. Bu da insana Omega’nın (ve şimdi de Tudor’un) İsviçre meteoroloji enstitüsü METAS tarafından sertifikalandırılmasının hiç de gerekli bir özellik olmadığını düşündürebilir
Ta ki sabit disklerden MRI tarayıcılarına kadar her yerde bulunan, piyasadaki en güçlü sabit mıknatıs olan neodimyum mıknatısının ya da tipik Hollywood kötü adamının ininde bulunan lazer ışınlı işkence cihazının etkisine direnmek için 15.000 Gaus’un yettiğini fark edene kadar. Eğer ölmeyi bekliyorsanız Bay Bond, en azından saatiniz hala çalışıyor olacak.
Fotoğraflar FIRAT ARSLAN Set tasarımı KRİSTİN FINDIKOĞLU
Görsel kredisi
SEAMASTER AQUA TERRA
150M CO-AXIAL MASTER CHRONOMETER 38 MM
KASA MATERYALİ — Paslanmaz çelik MEKANİZMA — Otomatik kurmalı kalibre Omega 8800
KADRAN — Omega’nın kendi Summer Blue renginde PDV işlemeli sun-brushed kadran KASA ÇAPI — 38mm
GÜÇ REZERVİ — 55 saat
KAYIŞ — Çelik