VALLÉE DE JOUX’NUN TARİHİ SAATLERİ

  • 138 SHARES

Jacques-David LeCoultre’un çiftçilikte gelecek görmeyerek kurduğu metal atölyesi, oğlu Antoine LeCoultre’un demirciliği saat yapımcılığıyla birleştirmesiyle kalibre konusunda dünyanın en köklü maison’una dönüşüyor… Ama nasıl?

1675 yılı civarında, Jacques LeCoultre -ki kendisi ayrıca Vallée de Joux’nun ilk yerlilerindendir- ailesiyle Joux bölgesinin kıyısında konuşlanan La Golisse bölgesine yerleşir, evini inşa eder. O sırada kadınlar dantel işlemesi, yemek ve bakıcılık ile uğraşırken, erkekler de çiftçilik ve arıcıkla meşguldür. İşlerine yarayacak aletlerin üretimine duydukları ihtiyaç yüzünden herkesin kendi tav fırını vardır. 1814’te Jacques-David LeCoultre, yedi çocuğunun geleceğini ve refahlarını düşünerek, bunu bir adım öteye taşır, ileri görüşlülükle çiftçilikten başka bir yol yaratır kendine; tamamen metal ustalığına yönelir. Zamanla küçük metal objeler konusunda üst düzeyde bir zanaatkara dönüşür. Öğrendiği her şeyi çocuklarına aktarır, Auguste, usturaların üretiminde; Ulysse, bıçaklarda; Louise, dişli mekanizmaların cilalanmasında; Angélique, müzik kutusu kısımlarında ilerler. Bir de Charlotte; Paris’ten ilk tabanca patentini alan kız kardeş vardır… LeCoultre ailesinin ilklerle dolu hikayesi böylece büyükbaba Jacques’ın inşa ettiği o küçük evde biçimlenmeye başlamıştır.

Ama Vallée de Joux’daki bu atölyeyi bir saat manüfaktürüne dönüştüren ise, mekanik mühendisliğe meraklı, saat yapımcılığını kendi kendine ilerleten en büyük kardeş Antoine’dır. 11 yaşında bıçak yapmaya başlayan ve bunları okul kitaplarını almak için satan Antoine, ilk buluşunu müzik kutularıyla yapar. Aynı melodiyi istenildiği kadar yineleyen bu müzik kutuları, Avrupa aristokrasisinde hayli ünlenir. Aile ismi iyiden iyiye müzik kutularıyla anılsa da, Antoine’ın inovatif tarafı, onu o dönemde Vallée de Joux’da yaygınlaşmaya başlayan saat yapımcılığını da keşfetmeye iter. 25 yaşında biriktirdiği parayla Cenevre’deki saat yapımcılığı okuluna gitmek için evinden ayrılır. Metalurji bilgisi ve öğrenme isteğiyle, etrafı matematikçi, fizikçi ve kimyacılar ile çevrili, verimli bir yıl geçirir. Ancak nükseden rahatsızlığı sebebiyle Vallée’ye dönmek zorunda kalır. Okulu bitiremese de, artık neyle uğraşacağını biliyordur: Demircilik ve saatçiliğin kesiştiği, küçük dişli çark. Antoine büyük resme bakarak işe koyulur; saatin mekanizmasının işleyişini doğrudan etkileyen ve o zamanlarda elde törpülenerek üretilen bu parça, manuel üretim yüzünden kusurlar barındırmaktadır. Ve sonuçta, Antoine LeCoultre, beş sene geçtikten sonra iki yeni makine icat eder: Biri küçük dişli çarkların yapımı için üretimsel, diğeri ise dişlerin frezesi için daha operasyonel. Sektörde yer edinince, 1833’te dört kişiyi işe alarak kendi atölyesini kurar ve aslında henüz belli olmasa da Jaeger-LeCoultre markasının temeli atılır.

Nizami üretim ağını sağlayan bu makineler, saat yapımcılığının gelişmesinde çok mühim bir rol oynar. Makinelerin bire bir ürettiği küçük dişli çarklar, hata payını indirgeyerek tekrarlı üretimin masraflarını azaltmanın yanı sıra, saat ustalarına epey zaman kazandırır. En önemli saat yapımcılarından Louis Audemars, Antoine’ın ilk müşterilerindendir. Antoine’ın işleri iyi gider, fikirlerini geliştirmeye devam eder ve 1844’te mikronu ölçme kapasitesi olan Millionometer’ı bulur. Yüksek saatçilikte esas devrimi yapan Millionometer olur. Zaman ölçümü hassasiyeti adına yapılan bu çığır açıcı aracın o şartlar altında nasıl üretildiği, bugün teknisyenler için halen şaşırtıcıdır. Ama bir şey daha şaşırtıcıdır ki, o da Millionometer’ın patentinin alınmamış olması… 1840’larda İsviçre’de patent sistemi olmasına rağmen, Millionemeter’ın patenti alınma gereği duyulmaz. Fakat eşsiz yapısından ötürü zaten başka kimse taklidini üretemez ve bu durum da Jaeger-LeCoultre’un gurur verici bir elementi olarak tarihe geçer. Hatta Jaeger-LeCoultre’un logosu da Antoine LeCoultre’un o periyotta üzerine eğildiği saat parçalarından, çapa formundaki maniveladan esinlenir.

Aynı zaman zarfında, saat kullanımı da popülerleşiyordur ama saatlerin anahtarla kurulması hiç pratik olmadığından, 1847’de Antoine yine yüksek saatçiliğin gidişatını etkileyecek bir buluş yapar. Söz konusu anahtarsız kurma mekanizması ‘remontoir à bascule’ -yani günümüzdeki kurma kolu- modern saat yapımcılığı adına gerçekleştirilen başlıca keşiflerdendir. Bunun da patenti alınmaz, lakin bu kez uluslararası piyasada pek çok imitasyonu üretilir. İsviçre dışında… İsviçre’de eski usul anahtar kullanılmaya devam edilir. Ta ki 1861’de Antoine oğlu Elie ile ‘remontoir en vue’ namıdiğer ‘LeCoultre system’ buluşunu yapana kadar. Artık İsviçre’de de anahtar kullanımı LeCoultre ile sona ermiştir.

1860’larda, Süveyş Kanalı, Avrupa-Asya arasındaki ulaşımı kolaylaştırır, bir de demiryolu hattı genişlemektedir. Dünya çapındaki bu mobilite, zaman ölçümünü de gerekli kılar, haliyle talepler artar. 1877’de Antoine LeCoultre, yönetimi oğulları Elie, Paul ve Benjamin’e devreder. Ve küçük aile atölyesi artık tam teşekküllü LeCoultre & Cie manüfaktürüdür, 1888’de Grande Maison lakabını alır. Vaud kantonundaki kayıtlara göre bölgenin en önemli firmasıdır. 1860 ila 1900 yılları arasında Grande Maison’da 350 farklı kalibre üretilmiştir; 66’sı minute repeater olmak üzere 100’e yakın repeater; 32’si split-second olan 128 adet kronograf; biri sekiz günlük güç rezervine sahip 8 ultra ince kalibre bunlar arasındadır. Özellikle 1890’larda ilk Grande Complication kadın modelleri üretilir; bu aynı zamanda en zarif kadın saatlerinin üretildiği çağdır.

Dünyadaki moda ve lüks kültürünün paylaşımını sağlayan fuarlardan, Paris’teki Exposition Universelle kapsamında, uzun süre manüfaktürde korunaklı vaziyette faaliyetini başarıyla sürdürdükten sonra, Millionometer da, 1900 yılında resmi olarak sunulunca, LeCoultre & Cie, sektördeki gücünü artırır. O sırada, önceden Fransız donanmasına kronograf üreten ama kronograflardaki satış sıkıntısı nedeniyle daha kreatif bir yöne gitmeye karar veren Parisli saat ustası Edmond Jaeger, ince mekanizmalar üzerinde çalışıyordur. Ekipman sorunu, Jaeger’i İsviçreli saat manüfaktürlerine doğru yöneltince, tercihini LeCoultre & Cie’den yana yapar. 1904’te birlikte çalışmaya başlarlar; Jaeger’in finisajını ve kasalamasını yaptığı mekanizmaların hepsi LeCoultre & Cie tarafından üretiliyordur. 1907’de bu işbirliği, 1.38 mm’lik boyutla dünyanın en ince kalibresi 145’i ortaya çıkarır. Edmond Jaeger bir yandan Cartier için çalışmaya devam eder. Tank ve Santos de Cartier gibi saatlerin yaratımına büyük katkı sağlar. LeCoultre & Cie de, Patek Philippe gibi maison’lara dahi kalibre tedarik edişiyle kalibre üretimi hususunda dominant olur. I. Dünya Savaşı’nda Jacques-David LeCoultre yönetimindeki LeCoultre & Cie, Edmond Jaeger ve Edmond Audemars’ın da ortaklığıyla manüfaktüründe ürettiği mekanizmalarla teçhizat üretimine girer.

Savaş sonrası Edmond Jaeger ve LeCoultre & Cie arasındaki iletişim, takometre, kronograf ve prestijli otomobil markalarına saat üreterek devam eder. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde üretilen sofistike mekanizmalar, ‘haute horlogerie’ konseptini şekillendirir. Ama LeCoultre & Cie, sektörde çok güçlü olsa da, üretimlerinin arkasına ibare koymadığı için halk tarafından bilinmiyordur. César de Trey (bu ismi Reverso meraklıları hatırlayacaktır), 1927 yılından itibaren dünya genelinde marka ibareli saatlerin satışını sağlar. Bu bağlamda Jaeger ve LeCoultre ibarelerini ilk barındıran model olarak 1925’te satışa çıkan Duoplan, ayrıca pırlantaların çelik kasanın üzerine işlendiği ilk saat olarak da unutulmaz örneklerdendir. Fakat ne yazık ki Edmond Jaeger 1922’de vefat ettiğinden bu birleşmeyi göremez, onun işlerini Gustave Delage üstlenir. 1931’de Reverso’nun lanse edilmesinin ardından da, 1937’de artık tüm modellerin yalnızca ‘Jaeger-LeCoultre’ imzası taşıyacağı duyrulur. 50’lerde II. Dünya Savaşı’nın tahribini unutmak isteyen toplum, tüm enerjisini onarıma verir. Bilimsel çalışmalar hızla ilerlemektedir, televizyon evlere giriş yapar. Jaeger-LeCoultre da kurma kolu olmayan Futurematic ve Antartika’daki araştırmalarda görev alan bilim insanlarının kullanmaları için tasarladığı Geophysic modelleriyle bu devre ayak uydurur. 60’lar hızla değişen bir dünyayı getirince, yüksek saatçilik de çeşitliliğiyle aynı manevrayı yapar. Dalış saatleri, küçücük kalibrelerle haute joaillerie modeller ve Atmos masa saatleri… Jaeger-LeCoultre aktiftir. 80’ler ise quartz krizinin etkileriyle yüksek saatçiliği sarsmışken, Jaeger-LeCoultre kalibrelerden ümidi kesmeden çalışmalarına devam eder. Daimi takvim komplikasyonuna sahip ilk otomatik kurmalı alarm fonksiyonlu mekanizmasını üretir. Öte yandan Atmos’un estetik yanını geliştirmeye başlar ve tasarımsal yenilikler yapar. 90’lar, Reverso’nun yıllarıdır; yeni kasası ve özellikleriyle internet atmosferinin yenilikçiliğine uyum sağlar. 1.000 saatlik kontrolden geçen Master Control serisi de aynı dönemde doğar.

Jaeger-LeCoultre’un pek çok hadise barındıran bu köklü tarihi, açıkçası, bir markanın geçmişinden ziyade, yüksek saatçiliğin dönüm noktalarını barındırıyor. Mühendisliğe yön veren icatları, kimse kalibre üretmiyorken bu alanda uzman seviyesine gelebilmesi ve üstüne üstlük tüm bu teknik altyapının getirisiyle yetinmeyip, kendini görsel anlamda da özgünleştirmesi, Jaeger-LeCoultre’u yüksek saatçiliğin ‘biricik’ öznesi yapıyor. Yüzlerce gurur verici kalibresinin dışında, bugün Jaeger-LeCoultre’un keşfettiği yegane komplikasyon, Antoine LeCoultre ve Edmond Jaeger’in ileri görüşlülüğünü yakalayabilmekte yatıyor.

Fotoğraf kredileri(soldan sağa):Jacques David LeCoultre’a ithafen üretilen takvim fonksiyonlu saat; 1930 yılına ait turuncu Atmos modeli; 1934 üretimi Atmos modeli, 70’lerden Memovox reklamı; 1936’dan Reverso Cordonnet