YENİ FORMATİK
2021 yılında neden bilakis dikdörtgen formlu tasarımlara sahip birçok yeni saat ortaya çıkıyor?
Yazı: Chris Hall
Saat dünyasında çok sık duyacağınız bir söz varsa o da “form fonksiyonu takip eder”dir. Her türlü saat tasarımını tarif etmek için tembelce kullanılagelen bu söz, basitçe tanımlamak gerekirse, aslında tasarımcının dikkatinin işlevsel bir saat ortaya çıkarmak olduğu, farklı işlevlere sahip farklı nesneler tasarlamak olmadığı anlamına gelir. Ya da saat tasarımcısının, örneğin, saat kadranını dekoratif süslemelerle bezemekten kendisini alıkoyacağı anlamına.
Ancak, “bir saatin kasasının formu nasıl olmalıdır?” gibi tek bir basit soruya kadar inerek saat tasarımının en temel kaidelerini düşündüğümüzde, biçimin işlevi takip ettiği fikri işte o zaman bir miktar somutluk kazanıyor. Peter Henlein adlı bir Alman çilingirin 1500’lü yılların başında saatlerde kullanılan zemberek yayını küçültüp cepte taşınabilir boyutlara getirerek dünyanın ilk cep saatini üretmesinden bu yana, saatlerin varsayılan formu hep dairesel olmuştur. Form, saatin işlevinin veya daha spesifik olursak saat mekanizmasının doğrudan bir sonucudur: Sarılmış yay bir yay tamburunu döndürür, yay tamburu da bir dişli takımına güç verir, ardından dişli takımı da bir eşapmanla regüle edildiğinde bir dizi kolu (veya diski veya diğer göstergeleri) dairesel hareket içinde döndürür. Bu dairesel hareketten yola çıkılarak, kolların arka planını oluşturarak saatin okunmasını sağlayan dairesel şekilli bir kasa tasarlanır ve ardından bütün parçalar yuvarlak metal bir kasa içinde bir araya getirilir. İşte bu kadar! Alın size bir kol saati.
Peki öyleyse 2021 yılında neden hiç de yuvarlak olmayan, bilakis dikdörtgen formlu tasarımlara sahip birçok yeni saat ortaya çıkıyor? Üstelik bu trend, 90. yıldönümünü kutlayan Jaeger-LeCoultre Reverso ve Cartier’nin yeniden hayat bulan Tank Cintrée saati (ve Tank Must’ın yeniden çıkarılan modeli) ile sınırlı değil. Günümüz saat dünyasının saygıdeğer ikonları arasında yer alan Reverso ve Tank’in, yıldönümü olsun ya da olmasın, her yıl ya da en azından iki yılda bir yeni bir versiyonunun piyasaya çıkacağından emin olabilirsiniz. Bunların yanı sıra pazarın her iki ucundan da yeni saatler piyasaya çıkıyor: yüksek saatçilikte sınırlı sayıda üretilen marka bayrağını taşıyan A. Lange & Söhne Cabaret Tourbillon Handwerkskunst; giriş seviyesindeki kullanıcılara hitap eden, eşit derecede dik açılı seçeneklere sahip İngiliz markası Fears’a ait Archival 1930 Small Seconds ve Kasım sonunda beklenmedik bir şekilde yeniden üretilecek mütevazı bir isme sahip Oris Rectangular bunlardan bazıları. Geçtiğimiz yıl, Longines, unutulmuş Dolcevita modelini yeniden üretmeye (ve daha büyük kasa boyutuyla bir erkek saati olarak konumlandırmaya) karar vermişti. Ayrıca, Patek Philippe’in Gondolo modelini ve Twenty-4’u bir dikdörtgen saat olarak tasarlama yönünde aldığı kararı da unutmamak gerek (üstelik bundan hemen kısa süre sonra, muhtemelen daha geniş bir kitlenin beğenisini toplamak için orijinal saatin eski formuna sahip yeni modeller de eklemişti). Bu durum bana bu formun bir trende dönüştüğünü düşündürüyor. Bir kez olsun, işlev aramızdan ayrıldı diyebiliriz. Şüphesiz ki daha önceden de yuvarlak kasa formlu olmayan saatler vardı fakat şunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor, hem Gerald Genta’nın ve taklitçilerinin sekizgen saatlerinin, hem de Santos-Dumont veya TAG Heuer Monaco gibi kare kasa formlu saatlerin, doğal olarak yuvarlak bir kadran ve mekanizma barındırdıklarını düşündüğünüzde bunların aslında fark ettiğinizden daha da muhafazakar tasarımlar olduğunu görürsünüz. İnce, uzun dikdörtgen kasalar ise hem tasarım, hem de saat üretimi açısından gerçekten tuhaf bir seçim.
Yazının devamını QP No:39’da 74. sayfadan itibaren okuyabilirsiniz.