KANVAS KADRANLAR

  • 325 SHARES

Sanatsal koalisyonlar son yıllarda yüksek saatçiliğin de radarında. Sanatsal iş birliklerinden doğan saat modelleri, yüksek saatçilikte estetik ve teknik standartların beraber yükseldiği, çoğunluğu dress watch’dan oluşan yeni bir skala yaratıyor.

Yazı: Zeynep Yener

Floransalı ressam Tommaso Manzuoli’nin (diğer adıyla Maso di San Friano) eseri olduğu tahmin edilen (sol sayfada gördüğünüz) 1560 tarihli portre, Londra’daki Science Museum koleksiyonunda ayrıcalıklı bir konuma sahip. Portredeki beyefendinin kim olduğu net olarak bilinmemekle birlikte, o dönemde Avrupa’da yaşayan en güçlü isimlerden biri olan ve sanata verdiği desteklerle Rönesans’ın gelişiminde hatırı sayılır rolü bulunan Floransa Dükü de’ Medici olduğuna dair bazı saptamalar var. Söz konusu saptamalara, sanata yakınlığının (bu yakınlığa portresini yaptırmış olmasından ikna oluyoruz) yanı sıra, tablo detaylarındaki birtakım soyluluk ve zenginlik ibareleri yön veriyor. Alessandro de’ Medici ya da bir başkası, portredeki bu esrarengiz adam bir eliyle köpeğinin başını okşarken, diğer elinde bir saat tutuyor. Zenginlik konusuna da tam bu noktada geliyoruz, zira o vakitlerde yapımı aylar süren bir saat sahibi olmak, hayli varlıklı olmakla eş anlamlı. Karşımızdaki tabloda, sanat tarihinin bilinen en eski saat betimlemesi duruyor ve bu bir anlamda, sanat ve yüksek saatçilik arasındaki ilişkinin miladı.

Türünün ilk örneği olmasa da, geçtiğimiz yıl Parmigiani’nin İtalyan çağdaş sanatçı Marcello Lo Giudice ile yaptığı iş birliğinin neticesi olan (sağ üstteki) Parmigiani Fleurier Tonda 1950 Marcello Lo Giudice ise Science Museum’daki bu Rönesans tablosunu tersine çeviriyor. Bu defa bir sanat eserine, bir kol saatinde izleyici oluyoruz. Üretimi 12 adetle sınırlı tutulan modeldeki her bir saatin kadranında, kanvaslarında canlı tonlardaki boya pigmentlerini kalın tabakalar halinde kullanmasıyla tanınan Lo Guidice’nin ‘Eden Universe, Eden Ocean’ tablosundan bir kesit mevcut. Eser kesitinin birebir reprodüksiyonları olarak, yüzeyleri lazer tekniğiyle kazındıktan sonra renklendirilen kadranlarda, ibreler ve saat 12 yönünde konumlanan Parmigiani Fleurier logosu dışında başka hiçbir şey olmaması, Lo Guidice’nin fırça darbelerini kesintisiz bir manzara olarak kullanıcının karşısına koyuyor. 39 mm çapındaki pembe altın kasası ve Hermès imzalı el yapımı Abyss Blue krokodil kayışıyla Lo Guidice’nin eserini kusursuz şekilde çerçeveleyen bir saat…

Saatçilik ve sanat arasındaki ilişki kadran ölçeğine indirildiğinde, Swatch’un 80’li yıllardan bu yana sürdürdüğü alışkanlığın eserleri olarak, Keith Haring’den (1986) Damien Hirst’e (2018) uzanan bir skaladaki çağdaş sanatçılarla yaptığı iş birlikleri akla geliyor. En başından beri bu saatleri limitli sayılarda üreterek, arz ve talep denklemini de oluşturan Swatch’un endüstride öncülük ettiği sanatsal koalisyonlar, son zamanlarda genel olarak yüksek saatçiliğin de ajandasında. Kadranları kanvasa dönüştüren bu yaklaşım, zamanı öğrenmek için bakılan saatlere minyatür tablolar gözüyle bakmaya; saat koleksiyonu yaparken bir yandan da sanat koleksiyoneri olmaya vesile.

Yazının devamını QP No:27 136. sayfadan itibaren okumaya devam edebilirsiniz. QP’ye abone olmak için ise abone@qpmagtr.com adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.