“In-Visible”
Işığı absorbe etmeyen yapısıyla safir saatler, görünürlüğü mü yoksa görünmezliği mi amaçlıyor?
Milattan önce 2500 yıllarına ait Antik Mısır bulgularında dahi görülen, inorganik amorf yapıları diğer materyallerden ayıran temel özellik şeffaflıklarıydı. Safir, her ne kadar Antik Mısır amorflarının ana maddelerinden farklı bir kompozisyona sahip olsa da, materyal anlamında benzer özellikleri sergileme eğiliminde. Bu benzerliklerin temelinde ise farklı açılardan gelen ışık kırılmalarını yansıtma özelliğinin tabanını oluşturan saydamlık niteliği geliyor.
Işığı absorbe etmeyen bu yapı, safiri yüksek saatçiliğin üst rütbelerine taşıyor. İnsanoğlunun saydam cisimlere olan ilgisiyle birlikte safir, sadece kadranda ya da kasa arkasında kullanılan bir materyal olmanın dışına çıkarak blok halinde bileklere taşınıyor. Yüksek saatçilik dünyasında giderek artan modernist çizgiler ve genel geçer dünyadaki fütürist akımlar da göz önüne alınacak olursa, ortaya çıkan tasarımların bu denli inovatif oluşu da gayet makul görülüyor.
Safir saat tasarımları, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerjileri sayesinde daha görünür olmak amacıyla mı geliştirildi yoksa görünmezlik kavramını pekiştirmek gayesi mi güdüyorlar, hala bir tartışma konusu. Ancak markaların yeni tasarımlarında bu materyali kullanmalarının çok daha rijit sebepleri var. Bu sebeplerin başında ise safirin üstün çizilme rezistansı ve yüksek optik kalitesi geliyor. Çizilme rezistansı safir saatleri daha dayanıklı hale getirirken optik kalitesi ise saatin en eşsiz kısmı olan kalibresinin her açıdan en derinine kadar izlenmesine imkan veriyor.
Minimalist ve mükemmelliyetçi stiliyle transparan bir görsellik sunan safirin, eşsiz karakterini şekillendirmek de hayli zorlayıcı oluyor. Kesimi çok zor olan materyal, parçalara ayrıldıktan sonra özel olarak oyulup cilalanıyor. Ve bu parçaların konstrüksiyonundan saatlerin tasarımsal kodlarını belirleyen kasalar elde ediliyor. Şekil vermenin zorluğundan ötürü safir saatler genelde karşımıza köşeli formlarda çıkıyor.
Örneğin, Rebellion Magnum 540 Sapphire sekiz parçadan oluşan dikdörtgen formuyla fuzuli bezel tasarım ögelerini bir kenara atıyor. Motor sporlarından ilham alan saatin mekanizmasında alüminyum ve titanyum materyallerine yer verilirken, 17.2 mm çapındaki tourbillonu diğer saatlere kıyasla en büyük tourbillon örneklerinden biri oluyor. Tourbillon’un kadranda belirgin şekilde görüldüğü bir diğer model ise Bell & Ross BR-X1 Tourbillon Sapphire. BR-X1’in flying tourbillon’u üzerinde konumlanan “&” işareti ise markanın logosuna atıfta bulunuyor.
Mekanik kalibre eşliğinde dijital saat ekranını bir arada sunan 4N Sapphire Planet ise diğer modellerden çok daha fütüristik bir geometrik form sunuyor. Bu özellikler 4N Sapphire Planet’i safir saatlerin ‘enfant terrible’i kılıyor.
Detaylar
Hublot Big Bang Unico Sapphire
Kasa çapı: 45 mm
Materyal: Safir kristal
Mekanizma: Otomatik kurmalı
Güç rezervi: 72 saat
Detaylar
Bell & Ross BR-X1 Tourbillon Sapphire
Kasa boyutu: 45 x 45 mm
Materyal: Safir kristal
Mekanizma: Otomatik kurmalı
Güç rezervi: 100 saat
Detaylar
Richard Mille RM 56-02
Kasa boyutu: 50.50 x 42.70 x 16.75 mm
Materyal: Safir kristal
Mekanizma: Otomatik kurmalı
Güç rezervi: 38 saat
Detaylar
4N Sapphire Planet
Kasa boyutu: 54 x 34.50 x 15.50 mm
Materyal: Safir kristal
Mekanizma: Otomatik kurmalı
Güç rezervi: 237 saat
Detaylar
Rebellion Magnum 540 Sapphire
Kasa boyutu: 52.20 x 47.90 x 18.20 mm
Materyal: Safir kristal
Mekanizma: Otomatik kurmalı
Güç rezervi: 12 gün