NANO RAPORU PART.1
Dünyanın en doğru saati ve hiç bakıma ihtiyaç duymayan saatlere giden yolda, kuantum mekaniğini geleneksel zaman ölçme bilimine uygulama çalışmaları gün geçtikçe daha fazla önem kazanıyor.
Yazı Timothy Barber
Saat yapımı dünyasında, Daniels Yöntemi’nin ustası ve saat zanaatkarlığının en önemli koruyucusu olan Roger W Smith ile TAG Heuer’de saat yapımını görülmemiş boyutlara taşıyan dahi fizikçi ve matematikçi Guy Sémon’dan birbirine daha zıt yöntem ve yaklaşımlar izleyen iki kişi daha bulamazsınız.
Smith, Man Adası’ndaki atölyesinde saatçilerin geleneksel aletleriyle çalışıyor. Sémon ise İsviçre’de, TAG Heuer’in La Chaux-de-Fonds’daki genel merkezinin büyük bir bölümünü kaplayan araştırma biriminde, kimyasal reaktör fırınları ve atomların fotoğrafını çekebilen, küçük bir daire büyüklüğündeki transmisyon elektron mikroskobuyla çalışıyor. Guy Sémon’un Breguet, Daniels veya bu alandaki başka kişilerin çalışmalarıyla pek de ilgilendiği söylenemez: “Ben saat yapım dünyasının dışına çıkıyorum. Matematik makalelerini ve fizik kitaplarını okuyorum; bana saat yapımında kullanabileceğim fikirler veren şeyler görüyorum” diyor. “Bunu yaptığınızda saat yapımı alanında gerçekten çok, çok büyük bir dünyanın kapısını daha yeni araladığımızı fark edersiniz.”
Ancak şu anda, Smith ve Sémon bir araya gelse konuşacakları çok şey olurdu. Sémon bir fırın içinde nanopartiküllerden yapılmış ve endüstride dönüşüme yol açma potansiyeline sahip, yeni bir ince zemberek hakkında ve bundan daha da önemli olduğu ifade edilen Zenith’in esnek silikondan üretilmiş mega mekanizması hakkında konuşmak isterdi. Diğer yandan, Smith ise son derece önemli bir hedef olan, saatlerde bakım gerekliliğini tamamen ortadan kaldırmak amacıyla kritik mekanizma bileşenlerine nanopartiküller uygulanmasına yönelik bir proje hakkında konuşmak isterdi. Üstelik hızla gelişen saat yapımı biliminde bunlar gibi üzerinde konuşulacak daha pek çok konu var. Nanofabrikasyon, uyumlu malzemeler, yeni bileşen geometrileri, devrim niteliğinde yaylar ve parçalar; kuantum mekaniğini geleneksel zaman ölçme bilimine uygulama işi gün geçtikçe daha fazla canlılık kazanıyor.
Bu yeni bir olgu değil. Ulysse Nardin, iyonla aşındırılmış silikon bileşenleri saat dünyasına kazandırdığından beri neredeyse 20 yıl geçti. Modern çağda Cartier ID modelleri, TAG Heuer Mikrogirder ve Mikropendulum ve Panerai Lab-ID gibi birçok yaratıcı konsept saat gördük. Silikon ve diğer antimanyetik malzemelerin Swatch Group bünyesinde yaygın olarak kullanılmaya başladığına şahit olduk. Ancak bazı yeni gelişmeler oldu ve konsept meyve vermeye başladı. Şimdi bu gelişmeleri inceleyelim…
Geçmişe açılan pencereler
Her şey 12’nci yüzyıla ait vitraylarla başladı. Manchester Metropolitan Üniversitesi’ndeki (MMU) araştırmacılar, İngiltere’nin en büyük Orta Çağ katedrallerinden biri olan York Minster’i incelerken, en eski pencerelerin, mevcut nanoyapıların özellikleri nedeniyle en zengin parlaklık ve ışıltıya sahip olduğunu keşfettiler.
Smith, “İnanılmaz şekilde, bu araştırmada en eski pencerelerin zengin renklerini altın klorür ve diğer metal oksit ve klorürlere borçlu olduğu tespit edildi” diyor. “O çağda yaşayan ustalar genellikle ısıdan faydalanarak bu malzemelerle istedikleri gibi oynayabiliyordu.”Aslında, milimetrenin milyonda birine kadar inilen nano seviyesinde bile değişen bir şey yok. Ancak, o çağda yaşayan ustalar, saat terminolojisindeki yeni favori sözcüğüm olan “magnetron püskürtme” yönteminden habersizdi! Her ne kadar Doctor Who’daki kötü adamlara layık bir isim olsa da, bu yöntem belirli bir yüzeyin üzerine bir atom kalınlığında malzeme yerleştirilmesi işlemini ifade ediyor. Smith ve MMU, saat bileşenlerinin üzerine kuru yağlayıcı bileşik olan ‘molibden disülfit’ten oluşan nano kaplamalar uygulamak için, işte bu yöntemden yararlanıyor.
Sürtünmeyi önlemek amacıyla yağ bazlı yağlayıcıların kullanımı, saat yapımının en büyük zorluklarından biri olmaya devam ediyor. Smith’e göre bu husus saat yapım dünyasında “Aşil’in topuğu” olarak tanımlanabilir. Yağ bozuldukça ve katılaştıkça sürtünmeyi azaltmak ve saatlerin bakım ihtiyacını ortadan kaldırmak, Breguet’in bunu Doğal Eşapman ile yapmaya çalıştığı zamandan beri saat yapım alanının en büyük hedefi olageldi. İşte bu da çok az sürtünmeye neden olan ve yağlama gerektirmeyen silikon gibi malzemeleri bu kadar cazip kılan nedenlerden biri.
Nano-kaplamalar başka bir güzergah sunuyor. Aslında bu konuyu araştıran başkaları da oldu: Örneğin, Cartier 2007 ve 2012’de ID Two konsept saatlerinde, Jaeger-LeCoultre ise Extreme Lab modellerinde, Panerai ise 2017 model bakımsız 50 yıl çalışma garantili Lab-ID saatinde bu yöntemi kullanıyordu. Bu arada, isimlerdeki tutarlı temayı farkettiniz mi?
Geçtiğimiz yaz, MMU’dan bilim insanları Dr. Samuel Rowley-Neale ve Dr. Michael Down bir makinenin iç kısmına 2D kaplamalar uygulanması konusundaki araştırmalarını gösterebilecekleri bir platform arayışı içinde Smith ile iletişime geçti. Bu noktada, “Saatler, makine deyince akla gelen en iyi örneklerden biridir” diyor Smith. Şimdi, ona ait Series 1 saatinin bir versiyonu olan ve çalışan bir saat, yakında hazır olacak. Bu saatte her bir mekanizma bileşeni bir atom kalınlığında molibden ile kaplanacak ve teoride, saat yağlayıcı yağ gerektirmeyecek!
Smith, “Aslında saatlerimdeki klasik mekaniği, 2D kaplamalardaki kuantum mekaniğiyle bir araya getiriyoruz, denilebilir” diyor ve kuru yağlama sisteminin teorik olarak saatten daha uzun ömürlü olacağını belirtiyor. “Saatlerimi en az birkaç yüzyıl boyunca çalışmaya devam edebilecek bir mimariyle tasarladığım için, ilk başta bunu tahayyül etmek zordu. Ancak harici bir darbeden etkilenmediği sürece hiçbir zaman bakıma ihtiyaç duymayacak bir saat üretme hedefimiz, böylece teyit edilmiş oldu.”
Yazının devamı için, 23.12.19’da göndereceğimiz newsletter’ı şimdiden okuma listenize not edin.