FORM FONKSİYON DUO’SU
Atmos, tek ihtiyacının masa olduğu mekanik bir masa saati. Kendisini çevreleyen atmosferden güç alıyor ve işlemek için size ihtiyaç duymuyor, hem de 1928’den beri.
1928 yılı, sayfalarında, hiç satışa çıkmayan ve keşfedildiğine adı konulmayan bir masa saatini barındırıyor: Atmos 0. Jean-Leon Reutter, Neuchâtel’de Atmos 0’ı tasarlıyorken, Cornelis Drebbel’ın 17. yüzyılda icat ettiği atmosferik ısı ve barometrik basınçtan güç alan mekanik saatten yola çıkıyor. Reutter, civanın kimyasal vasıflarının üzerine yüksek mühendislikle gidince; civanın genleşmesiyle pistonların döndüğü ve böylece yaylı dişlerle de büyük zembereğin kurulduğu, yalnızca ısı değişimiyle işleyen ünlü mekanizma doğuyor. Ardından 1 Haziran 1929’da ise Compagnie Generale de Radio (CGR), üretim ve satış yapacak bir Atmos departmanı kuruyor, Jean-Leon Reutter’u bu bölümde yönetime geçiriyor. Reutter, ilk üretilen model Atmos I ile masa saati ikonası yaratıyor. Eşapmanındaki küçük detaylar dışında Atmos 0’a çok benzeyen bu saatin arkasına “Reutter Brevet” yazan bir plaka yerleştiriliyor… Ama ‘Reutter patenti’ yerini uzun süre muhafaza edemiyor. Eylül 1932’de, LeCoultre, CGR için mekanizma geliştirmeye başlıyor, hatta ilk teslimatını 30’’ A kalibreleriyle 1933’te yapıyor. Her sene CGR için bin ila iki bin arasında kalibre üretimi yaparken, bir müddet sonra işler değişiyor; Temmuz 1935’te, CGR tüm üretimini elindeki stoklarla birlikte LeCoultre’a devrediyor. LeCoultre, Atmos I’ı satmaya devam ediyor.
Ve bir yandan Atmos konseptini geliştirmek için çalışıyor. Ana ilerleme, amonyak ve civa körüğünün yerine metal bir etil klorür kapsülü kullanılmasıyla kaydediliyor. Ocak 1936’da yeni Atmos, bu inovatif özelliği ve önceki 30’’ A kalibresiyle lanse ediliyor. Aynı sene Atmos I’ın üretimi durduruluyor. Bu sırada çıkan problemlerden dolayı da, Atmos II olarak bilinecek yeni modelin üretim safhası 1939’da başlatılabiliyor. Kalibre değişimi ise, kalibre 519 ve 529’un kullanıldığı Atmos III ile gerçekleşiyor. Atmos II ve III’ün üretimi 1955 yılının sonuna dek sürüyor; seri numaraları 4.000’den 59.999’a uzanıyor. Kalibre 522 ve 532 ile çalışan Atmos IV ise 60.000’den 69.999’a gidiyor. 10 bin adet üretilen bu model, Jaeger-LeCoultre’un üretimde en kısa kalan Atmos’u olarak tarihe geçiyor. Kalibre 526 ile çalışan Atmos V, kalibre 528 ile çalışan Atmos VI ve VII ile, kalibre 528/I ile çalışan Atmos VIII’in seri numaraları da 70.000’den 599.000’a kadar. 599 bin saatten sonra, 1983’te, Atmos tarihinde dönüm noktası yaşanıyor; Reutter’un tasarımı artık üretilmiyor. 1983’te tamamen farklı bir Atmos tasarımı yapılıyor ve 540 kalibreyle tanıtılıyor. Modellerin numerik dizilimle sıralandığı ritüel de (son olarak VIII ile) sona eriyor. Ama seri numarası geleneği kaldığı yerden (600.000 ile) devam ediyor. Ve tabii bu durum vintage Atmos’ları koleksiyonerler için daha da ilgi çekici kılıyor. Mekanik bir saatin çevresiyle arasında kurduğu dinamik ilişkiyi en net haliyle gösteren Atmos, horolojik fonksiyonlarından ziyade bugün görselliğiyle öne çıkıyor. Çünkü orijinal bir inovasyonla ortaya çıktığı için teknik kategorideki üst rütbesini halihazırda ispatlayanlardan. 1 derecelik ısı değişimi, iki gün boyunca insan müdahalesi olmadan saatin gerekli enerjiyi yaratmasını sağlıyor. Pandül normal bir saate kıyasla 150 kat daha yavaş salınıyor ve 60 milyon adet Atmos saatin toplamda ihtiyaç duyacağı enerji, 15 watt’lık bir ampül ile aynı seviyede. En basitten komplikeye kadar çeşitli modellerin yer aldığı Atmos koleksiyonu, özellikle limitli edisyonlarla isminin ihtişamını daha da artırıyor.
Modern Atmos’lar pek çok sanatsal referans ve işbirliği içeriyor. Gustav Klimt’den Marc Newson’a… Bunların arasında 2013’te Hermés ile birlikte tasarladığı Atmos da var. 2008’de Atmos’un 80. yaş gününe ithaf edilen Astronomique, yakın zamanda üretilen en görkemli modellerden. Objet d’art olarak anılabilecek bu saat, Andreas Cellarius’un 1660’da keşfettiği kozmografik atlas ‘Harmonia Macrocosmica’dan ilham alıyor. Atmos Astronomique, Kuzey Yarımküresi’nin gök haritası, ay göstergesi ve zaman denklemi komplikasyonuna sahip. Görünümü, 1934’de Atmos patenti Jaeger’e geçtikten sonra üretilen ilk model Atmos I’a çok benziyor. Jaeger’in şimdiye dek ürettiği Atmos’lar, manüfaktürdeki müzede sergileniyor. Buna 1928’de üretilen ilk prototip de dahil. Marka bu bağlamda eski modellerin restore edilmesine de çok önem veriyor. Vitrinlerde Atmos’larla dolu rafları gördükten sonra, bu epik masa saatinin, geleceğine daha pek çok kreatif tasarım ekleyeceğinden emin hissediyorsunuz. 2018’de 90 yaşına basarken, bakalım ne olacak…