CENTİLMEN DATALAR
Omega’nın Olimpiyatlarda 1932’den beri sürdürdüğü “Resmi Zaman Tutucusu” titrini, tarihçesinde akla gelen ilk anlamı ile sınırlanmak pek de mümkün değil.
“Resmi Zaman Tutucusu” rolünü 29. kez üstleneceği Tokyo 2020 Olimpiyatlarında Omega, 33 spor dalında totalde 339 etkinliğin ölçümünü gerçekleştirecek. Bu manüfaktür için de bir ilk, zira Olimpiyat Oyunlarına yeni eklenen tırmanış, beyzbol/softbol, sörf ve kaykay gibi yeni dallar, markanın sorumluluğunu bir hayli arttırıyor. Omega’nın 23 Temmuz- 8 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşecek olan Olimpiyatlara teknik hazırlığı rakama döküldüğünde bahsetmeye çalıştığımız tablo netlik kazanıyor. Tokyo Olimpiyatlarındaki görevine 400 tonluk ekipman, 200 km kablo ve fiber optik, spor türüne özel 350 farklı skor bordu ve 85 genel puan skor bordu ile hazır hale gelen markanın ayrıca 530 kişilik zaman tutucu ve tesis içi profesyoneli ve 900 kişiden oluşan bir eğitimli gönüllü kadrosu bulunuyor.
Manüfaktürün 1932’den bu yana bu titre sahip olduğu düşünüldüğünde, önümüzdeki yarışlara ve yeni saat modellerine odaklanmadan bu birikimi özümsemek için kronolojik bir perspektife ihtiyaç doğuyor. 1932 yılında Los Angeles’da gerçekleşen resmi adıyla, X. Olimpiyat Oyunları, Omega’nın bu görevi icra ettiği ilk etkinlikti. Daha önce hiçbir saat markası bu unvana sahip olmamıştı. Bienne’deki manüfaktürden Los Angeles Memorial Coliseum’a beyin göçü ile transfer olan ölçüm cihazı, saniyenin 1/10’una en yakın hassasiyete ve 30 farklı kronometreye sahipti. 1948 Olimpiyatları ise manüfaktürün Londra’da teknik ekspertizini bu göreve uyarlama konusunda ne kadar başarılı olduğunu bir dizi yeni teknoloji ile kanıtladığı bir etkinlik olarak kayıtlara geçti. İnsan gözünün ölçüm için yetersiz kaldığı noktalarda, yarışlarda kesin bitiş pozisyonunu belirleyen ilk fotofiniş kamera ve yarışlarda ilk atletin bitiş çizgisini geçtiğinde saati elektronik olarak durduran ilk “Photoelectric Cell” ölçüm ekipmanlarına dahil edildi. Bu teknolojiler hem manüfaktür hem de Olimpiyat Oyunları için büyük adımlar demekti.
Her yeni Olimpiyatı “Resmi Zaman Tutucusu” titrini geliştirmesi için bir fırsat olarak gören Omega, 1964 yılında Innsbruck’ta sadece bu görevi değil müsabakaları izleme deneyiminin de başka bir faza geçmesini sağladı. Omegascope teknolojisi, sporcuların canlı zamanlarını ekranın alt kısmında bildirerek, yarış ile senkron bir spor raporlama konseptini ortaya çıkardı. 1984 yılında yine Los Angeles’ta düzenlenen Olimpiyatlarda ise marka, hatalı çıkış algılama cihazını tanıttı. Özellikle koşu branşı için önem teşkil eden bu ekipman, koşucuların başlangıç bloğuna uyguladığı basıncı ölçerek çalışıyordu. 6 sene sonra ise bilgisayar teknolojisi Olimpiyatlara dahil edildi. 88 Seul Yaz Olimpiyat Oyunlarında bilgisayarlı zaman tutuculuğu ilk kez deneyimlendi. Tüm veriler ve istatistikler dijital olarak depolanırken, renkli görüntü ve video teknolojisine sahip yeni matris panosu, seyircilere bilgi aktarımını optimum hale getirdi.
1992-2005 yılları arasında zaman tutuculuğu konumuna ara veren Omega, 2006 yılında bu göreve özel sporcu giyim teknolojisi ile dahil oldu. Sürat pateninde sporcuların hızları ayak bileklerine taktıkları transponder’lar vasıtasıyla ölçüldü. 2012 Londra Olimpiyatları ise başka bir miladı temsil ediyordu. Manüfaktür üretimi Quantum Timer, saniyenin milyonda birini çözümleyebiliyordu. Bu daha önce kullanılan cihazlardan 100 kat daha fazla ve beş kat daha doğru bir ölçüm yapılmasını sağladı. Pyeongchang’de 2018’de düzenlenen son Kış Olimpiyatlarında Omega’nın teknoloji kıstasları yeni hareket sensörü ve konumlandırma sistemleri sayesinde sporcular ile senkronize bir şekilde ölçümlemeye olanak tanıdı.
Markanın her yeni Olimpiyat Oyunu için tanıttığı saat modelleri ise bu ruhun bir parçasını üstünde taşımak isteyen sportif ruhları yakından ilgilendiriyor. Tokyo Olimpiyatlarına özel tasarlanan üç farklı model de Seamaster koleksiyonuna mensup. Seamaster Aqua Terra Tokyo 2020 Limited Edition, 41 mm’lik paslanmaz çelik bir kasaya, Tokyo 2020 amblemli koleksiyonun ilk seramik kadranına ve mavi kauçuk bir kayışa sahip. Olimpiyat Oyunları tarihi ile bir ilişki kurmak adına sadece 2020 adet üretilen model, Omega Master Chronometer Calibre 8900 ile çalışıyor. İkinci model, Seamaster Planet Ocean Tokyo 2020 Limited Edition da yine 2020 adet limitle üretiliyor. 39.5 mm’lik paslanmaz çelik kasaya sahip modelin LiquidmetalTM dalış ölçekli beyaz seramik bezelinde 20 rakamı, Olimpiyat anısına Japon bayrağında bulunan kırmızı rengi ile tasarlanıyor. Bayraktan bir diğer referans da saniye kolunun ucunda kırmızı bir nokta ile sağlanıyor. Omega Master Chronometer Calibre 8800 ile çalışan saatin safir camlı kasa arkasında Tokyo 2020 amblemi bulunuyor. Koleksiyona ait son model Seamaster Diver 300M Tokyo 2020, adından da anlaşılacağı üzere tümüyle dalış sporu özelinde konfigüre ediliyor. 42 mm’lik paslanmaz çelik kasaya ve dalış ölçekli mavi seramik bir bezele sahip saatin bileziği de yine paslanmaz çelikten tasarlanıyor. Dalış ile olan ilişkinin kadrana lazerle işlenmiş dalga motifleri ile sağlandığı tasarım, Omega Co-Axial Master Chronometer ile çalışıyor.
Bütün bu tarihi adımlar ve saat tasarımları göz önünde bulundurulduğunda, Olimpiyat Oyunlarının bugün geldiği noktayı Omega’nın katkıları hakkında farkındalık kazanmadan objektif olarak değerlendirmenin mümkün olmadığı sonucuna varılıyor. Zaman tutuculuğu görevinin 1932 yılından bu yana nasıl evrildiği ve bunda bir saat manüfaktürünün nasıl belirleyici olduğu 90 yıllık bu iş birliğini farklı bir yerde konumlandırmayı sağlıyor. Ve bir sonraki Olimpiyatlar için bizi neler beklediğine dair, yarışların sonuçları kadar heyecanlandırıyor.