RIFAT SARICAOĞLU

  • 63 SHARES

Basketbolu, otomobil sporlarını ve yüksek saatçiliği her an hayatın içinde tutan Rıfat Sarıcaoğlu, zamanı nasıl kontrol ettiğini ve iyi bir yarışçı olmak için gereken ipuçlarını açıkladı.


Üniversitede bilgisayar mühendisliği bölümünden mezun oldunuz, eski milli basketbolcusunuz ve otomobil yarışlarında 10 yıl boyunca yarışıp 2011’de Türkiye Şampiyonluğu elde ettiniz. Bir erkeğin en çok keyif aldığı şeylerin çoğunu yapmışsınız, peki çocukken hayalinizde ne vardı?
Çocukken makine mühendisi olmak gibi bir hayalim vardı, daha sonra genç yaşlarımda NBA’de basketbol oynamayı hede edim. Bunun ertesinde de insanlığa hizmet edebileceğim iki sektör olan sağlık ve eğitime dair bir şeyler yapmak istedim. İki sektörde de çalışma fırsatım oldu.

Basketbol serüveniniz nasıl başladı?
10 yaşındayken Aydın’ın Nazilli ilçesinde sepete basket atarak başladı aslında, babam ben 12 başındayken ABD’ye taşındı. Ben de oraya gidince yeteneğimin farkına varıp o yolu izlemeye karar verdim.

Herhangi bir maçta unutamadığınız bir basketiniz var mı?

Tümünde çok verimsiz oynadığım bir maçın son topunda üçlük atarak bir sayı farkla kazanmıştık, o unutabileceğim bir an değil.

Otomobil yarışlarına olan merakınızı tetikleyen neydi?
Makine mühendisliğini bitirdikten sonra vücuttaki adrenalini dizginlemek için ve iyi bir sürücü olduğumu da düşündüğümden belirli dersler alarak seçilen bir azınlığa dahil oldum. Başlamadan önce kendimi çok iyi hissetsem de sektörün içine girince gerçekleri gördüm. Sabır, mesafe ve strateji gibi etmenlerin önemini iki yıl boyunca öğrendim ve daha öncesinde ne kadar yetersiz olduğumu fark ettim. %50’lik dilimi bu basamaklar kaplıyor, geri kalan %50’yi de yarışlarda adrenalinizi açığa vurarak doldurmanız gerekiyor. Bunların dengesini sağlayabildikten sonra da başarı yavaş yavaş gelir.


Spor müsabakalarında zamanı tutmak için bir taktik geliştirmiş miydiniz?

Basketbolda zaman hep karşınızda, onu bir şekilde takip etmek zorundasınız. Sayıyı, top kullanma süresini, maçın bitimine ne kadar kaldığını hep kontrol etmeniz gerekiyor. Yarışlarda ise tamamen zamana karşısınız. Pist yarışıyla rally arasındaki fark tamamen zamanla ilgili. Rally’de zamana daha çok odaklanmanız gerekiyor, pistte ise hem zamana hem de rakiplerinize.


Genelde saat markaları otomobil kullanırken de zamanın rahatlıkla okunabileceği modeller tasarlıyor, bu gerçekten mümkün mü?

Hayır, mümkün değil. Gözünüzü kırptığınız anda bile 60-70 metre ilerlemiş oluyorsunuz. O size zaman kazandırmaz, hatta kaza bile yaptırabilir. Ancak araçların içine koyduğumuz tur vaktini ölçen cihazlarımız var, kontrolü oradan sağlamamız mümkün oluyor.


Milli bir sporcu olarak düşünecek olursanız, ülkemizdeki üniversitelerin sporu teşvik anlamındaki potansiyelini nasıl görüyorsunuz. Neler yapılmalı olarak değil, sahip olduklarımızla neler yapılabilir fakat yapılmıyor?

Potansiyelimiz çok zayıf, bu benim aklımı çok kurcalayan bir konu. Yaklaşık beş yıl yazarlık da yaptığım için bunun üzerine çok düşündüm. Ülkemizde spor sadece profesyonel seviyede yapılıyor, ancak bunun okullardan başlayarak yükselmesi gerek. Bu yönelimin en sağlıklı yapılacağı alan tabii ki üniversiteler. Dolayısıyla bunun olabilmesi için öğrencinin üniversiteye gelene kadar sistematik şekilde ilerlemesi lazım, tıpkı Amerika’daki gibi. Burada öğrenciler ya sporcu olarak kalıyorlar ya da bir branş seçerek hayatlarına o şekilde devam ediyorlar.

Favori sporunuz nedir, basketbolcu olmasaydınız hangi dala yönelirdiniz?
Biraz yaşla ve keşfetmekle ilgili, basketbol hala favorim. İkincisi otomobil sporları ve diğeri de tenis.

Şu an sizi heyecanlandıran bir basketbol takımı ya da oyuncusu var mı?

Takım olarak Beşiktaş’ı tutuyorum ancak basketbol için bu geçerli değil. İçinde bulunduğunuz için takımlar arasında transfer olabiliyorsunuz ve profesyonel kalmak zorunda hissediyorsunuz. Bu yüzden objektif baktığımda beni heyecanlandıran takım Anadolu Efes.

Az önce otomobillere olan merakınızdan bahsettik, bu da sizin bir hobiniz mi?

Çoğu insan A’dan B’ye gitmeyi dolayısıyla hedeflere ulaşmayı düşünüyor, ama ben otomobiller konusunda sadece zevk almayı önemsiyorum. Bu yüzden gün içinde trafikte de olsam direksiyonun başına geçtiğimde zevk almam lazım. Bu zevki bana verebilecek şeyler de müzik sisteminden, aracın sesine ve sürüş key ne kadar çeşitlilik gösterebiliyor.

Sizi en çok keyiflendiren otomobil hangisi?
Zor soru, bütün hobilerimi tek yerde birleştiren bir otomobil olması gerek. O araç da Audi RS6. Onda her şeyi bulabiliyorsunuz, hem spor hem de günlük bir otomobil.

Favori destinasyonunuz neresi, her daim gittiğiniz bir yer var mı?
ABD’de Los Angeles’la San Francisco arasında kalan Pacific Coast Highway otoyolu. Manzara ve yol inanılmaz, ormanların içine girip çıkıyorsunuz ve rakım sürekli değişiklik gösteriyor. Virajlı da bir yol olduğu için orada otomobil sürmek, bir de üstü açık bir otomobil sürmek büyük keyif.

Saat takmak size neyi ifade ediyor?
Yüzük veya başka bir şey takmayı sevmediğim için saatler benim nezdimde erkeğin mücevheri.


Günlük yaşantınızda işinize en çok yarayan yüksek saatçilik komplikasyonu hangisi?

O günkü ruh halime bağlı, gideceğim ortama göre farklılık gösteriyor.

Portre: Özkan Önal