Saat Tutkunu Mustafa Sandal

  • 114 SHARES

Mustafa Sandal’ın sanatçı kimliğinin yanı sıra gerçek bir saat tutkunu da olduğunu bilenlerin sayısı çok az. Hem de öyle bir tutku ki; saatlerle ilgili çocukluk anılarını bile daha dün yaşanmış gibi büyük bir heyecanla anlatıyor. Kendi çocuklarını da şimdiden alıştırmaya ve onlara gerçekten kıymetli bir koleksiyon bırakmaya çalışıyor. Röportaj Beran Toksöz Fotoğraf Ayhan Yıldız

QP: Zaman sizin için neyi ifade ediyor?

Mustafa Sandal: Ben zamanı istikrarla bağdaştırıyorum. Geçenlerde bir belgesel izledim; hiçbir zaman anı ölçemiyorsun. Yani bir saniyenin ya da bir salisenin içindeyken onu ölçmek gerçek anlamda mümkün değil. Dolayısıyla zaman bir illüzyon ve bu illüzyonu gerçek kılan şey, onun insanda teşvik ettiği duygular. Zamanın bende teşvik ettiği duygu ise istikrar.

QP: İlk saatinizi hatırlıyor musunuz?

Mustafa Sandal: Benim ilk saatim hesap makineli bir Casio’ydu. Sanırım sekiz ya da dokuz yaşındaydım. Okulda görüp, annemden istemiştim. Gerçekten çok istemiştim o saati. Likit kristal bir ekranı vardı. Hesap makinesinden bazı rakamlara basarak oynanan bir oyunu da vardı. Onu oynardık. Onu alıp taktığım zaman dünyalar benim olmuştu. Ve çocuk halimle içimden “işte budur ya!” demiştim. Ben oldum duygusu gelmişti.

Mustafa Sandal’ın çocukluğunda hayranı olduğu hesap makineli Casio modellerinden ikisi.

Mustafa Sandal’ın çocukluğunda hayranı olduğu hesap makineli Casio modellerinden ikisi.

QP: Yıllar içinde saat zevkiniz nasıl değişikliğe uğradı?

Mustafa Sandal: İlkokuldan sonra İsviçre’ye gittim. 11 yaşındaydım. Cenevre sokaklarında dolaşırken farklı saat markalarının binalarını, reklamlarını görüyordum. Annemde ve teyzemde Rolex vardı. Okulda da bazı büyük ağabey ve ablalarda Rolex vardı. Ben içimde bir Rolex tutkusuyla yaz tatilinde İstanbul’a geldim. Bir gece uykuya daldım. Rüyamda annem beni Rolex’e götürüp, bir saat alıyordu. Bu tamamen gerçek bir hikayedir. Sabah uyandım, kahvaltı masasına oturdum. Annem bana dönüp: “Bugün seni OTAP’a Koray ağabeyine götürüyorum. Sana bir saat alacağız” dedi. “Rolex alacağız” dedi. Gece rüyamda gördüğüm şey gerçek oluyordu. OTAP’a gittik, oradan beyaz kadranlı, Romen rakamlı, 24 ya da 26 mm bir Datejust aldık. Yani Casio’dan sonra gerçek anlamda ilk saatim bir Datejust.

QP: Şu an saat seçimlerinizde dizayn mı fonksiyonellik mi ön planda?

Mustafa Sandal: İkisi arasındaki armoni çok önemli bence. Hem dizaynı bana çok çekici gelmeli hem de fonksiyonel olmalı. Yani sadece dizaynı iyi, fonksiyonelliği yok… Bu bana çok çekici gelmiyor. Gelse bile çok kısa süreli gibi geliyor. Ama bir saatin uzun soluklu bir şekilde hayatımda yer alması için, ikisinin doğru harmanlanmış olması lazım. Mesela bende Panerai’nin bir çok saati oldu. Hala da koleksiyonumda var. Aldığım saatler oldu, sattığım saatler oldu. Ama bir PAM 317 hayatımda hep oldu ve olacak. Nedeni hem dizaynın hem de fonksiyonelliğin çok iyi harmanlanmış olması.

QP: Sizden bir saat tasarlanması istense, işe ilk önce nereden başlardınız?

Mustafa Sandal: Kasadan. Genel dizayndan başlardım. Mekanizmadan önce, direkt tasarım olarak nasıl duracağına bakardım. Bilekle etkileşimi, bileğe ne kadar yakışacağı ilk etapta önemli. Ondan sonra içeri girerdim.

QP: Ekran karşısına çıkarken saatinizi neye göre seçiyorsunuz?

Mustafa Sandal: Ruh halime göre seçiyorum. Mevcut saatlerimi ziyaret etmeyi çok seviyorum. Alıp bir köşeye koyup, bu benim koleksiyonumun parçası deyip unutmaktansa, onlara ara ara dönüp, sevip okşamayı çok seviyorum. O yüzden hem o günkü ruh halime göre, hem de o gün hangi saatimle o ilişkiyi yaşamak istediğimle alakalı olarak değişiyor.

QP: Koleksiyonunuzda en vazgeçemediğiniz saat hangisi? Ya da böyle bir spesifik modeliniz var mı?

Mustafa Sandal: Birkaç model var ama, mesela Bell & Ross’larımdan BR02 benim için özel bir saat. Mr. Rosillo ve Mr. Belamich’in birlikte kurmuş oldukları Bell & Ross firmasının çok özel bir dönemini yansıttığını  düşünüyorum o saatin. O yüzden bende ayrı bir yeri var. Çünkü gördüğüm anda “işte benim saatim” dediğim, beni ifade eden önemli saatlerden biri. Mesela o benim için vazgeçilmez. Keza biraz önce söylediğim gibi PAM 317, PAM 508, 94 model Casio Protek’im hem de 2015 yılında revize edilen Protrek’im koleksiyonumun vazgeçilmezleri.

MS3

QP: Akıllı saatler size neyi ifade ediyor?

Mustafa Sandal: Enteresan bir dönüm noktasındayız. Ben Apple Watch’un neye benzeyeceğini, Jony Ive ve ekibinin saat konusunda nasıl bir algı geliştirdiğini ve bunu ne şekilde tasarıma yansıtacağını çok merak ediyordum. Apple Watch’u gördüm ve  ilk önce mekanik saat tutkunu olarak refüze ettim. Ters bir reaksiyon verdim ama ardından bir Apple Watch satın aldım ve dikkatlice inceleyip birkaç gün geçirdikten sonra bende tasarım olarak güzel bir his bıraktı. Henüz hâlâ akıllı fonksiyonlarının tam gelişmediğini, daha çok yolunun olduğunu düşünüyorum. Ama şu ana kadar akıllı saat konusunda Apple Watch’un diğerlerine göre daha doğru yolda olduğu kanaatindeyim. Samsung, Pebble ve LG gibi markaların henüz yolun başında olduğunu düşünüyorum. Apple’ın, geçtiğimiz haftalardaki 2.0 işletim sistemini tanıttıkları lansmanda Hermes’le yaptıkları işbirliği doğru yolda olduklarını gösteriyor. Ekibin içinde bizler gibi saat tutkunları ve özellikle mekanik saat koleksiyonerleri yer alırsa, ki ben zaten böyle olduğunu düşünüyorum, çok güzel yol alacaklarına inanıyorum. Bu açıdan Apple’ı diğer rakiplerinden uzak ara önde görüyorum.

Apple Wacth Hermès, ortak bir vizyonun ürünü. Hermès deri kayışa, Apple tasarımcılarının yeniden yorumladığı Hermès kadran eşlik ediyor.

Apple Wacth Hermès, ortak bir vizyonun ürünü. Hermès deri kayışa, Apple tasarımcılarının yeniden yorumladığı Hermès kadran eşlik ediyor.

QP: Danışmanlığa da hazırsınız.

Mustafa Sandal: Keşke. Katabileceğimiz çok şey olduğunu düşünüyorum. Mutlaka böyle insanlar vardır ama gerçekten saat tutkunu, saati hisseden, uzun zamandan beri saatle bir ilişkisi olan insanları bu yolculuğun içine çekmenin avantaj sağlayacağına inanıyorum.

QP: Saat alırken en çok neden etkileniyorsunuz? Şöyle soralım; tarihi mi, reklamı mı, bilekteki etkileşimi mi, yoksa diğer insanların söyledikleri mi?

Mustafa Sandal: Bence bütün bunların kombinasyonu. Her saat markası reklamlarında bir duruşu yansıtıyor. Oradaki bir slogan ya da bir cümle ister istemez insanı etkileyebiliyor. Örneğin, Patek’in “Hiçbir zaman bir Patek sahibi olamazsınız, en fazla bir sonraki nesil için ona göz kulak olursunuz” gibi. Bir baba oğul görseli insanı ister istemez çok etkiliyor. Bir de bunun yanına Patek’in tarihini, bilgisini, birikimini, işçilik kalitesini, dikkatini, bütün bunları koyduğun zaman ortaya tabii ki bileğinde taşımak isteyeceğin çok güzel bir saat çıkıyor.

QP: Baba-oğul ilişkisinden söz açılmışken, çocuklarınız da sizce saate meraklı olacak mı? Şu an öyle bir ışık görüyor musunuz?

Mustafa Sandal: Şu anda öyle net bir dikkatleri yok. Sadece benim saatlerle olan ilişkimi gördükçe, onların bilinç altlarında bir yer ediyordur diye tahmin ediyorum. Benim bileğimde sürekli farklı saatler görüyorlar. Saat çekmecemde kayış değiştirirken görüyorlar, ekipmanımı görüyorlar. Orada vakit geçirirken “Babacığım, sen şunu tut, kayışı değiştireceğim” diyerek işin içine sokuyorum onları. Yaşları ilerledikçe, onlar için hazırladığım saat koleksiyonunu görünce saate olan merakları artacaktır diye tahmin ediyorum.

QP: Son olarak, hedefinizdeki saat modelini öğrenebilir miyiz? Hedefiniz var mı yoksa bir anda sizi neyin etkilediği mi önemlidir?

Mustafa Sandal: Bir anda etkilemesi elbette önemlidir. Mesela geçen gün yürüyorum bir yerde vitrine bir döndüm ve Skagen’in renklerinden çok etkilendim, hemen girdim ve onu aldım. Tıpkı beste yapmak gibi. İlhamın seni ne zaman, nasıl ve nerede bulacağını hiçbir zaman kestiremezsin.  Şöyle bir mod yok; karşımda çok güzel bir manzara var ve şu anda çok güzel bir şarkı yazacağım. Bu böyle bir şey değil. İşte yürürken döndüm, bir Skagen’den etkilendim ve hemen girip onu aldım. Bir arkadaşımın bileğinde Seiko Marine Prospex’ini gördüm ve çok etkilendim, bu mutlaka benim olmalı diye düşündüm. Dolayısıyla gidip aldım. Bence vakti gelince saat seni çağırır.