ANTONIO DE MATTEIS

  • 528 SHARES

30 yıldır aile şirketinde çalışan ve bu zaman zarfında aile büyükleriyle aynı prensipleri özümseyen Kiton CEO’su Antonio De Matteis, bespoke kültürünü anlatıyor.

QP: Öncelikle, şu an neredesiniz?

Antonio De Matteis: Milano’da otomobildeyim. Bir toplantıya yetişmeye çalışıyorum.

QP: Her gün takım elbise giyiyor musunuz yoksa gardırobunuzda daha günlük parçalar da var mı?

ADM: Tabii ki gardırobumda takım elbiseye kıyasla daha casual parçalar var ama gelin görün ki neredeyse her gün takım elbise giyiyorum; yanına güzel bir gömlek ve iyi bir kravat seçiyorum. Sanırım üç parçalı takım elbiselerin “ikinci derim” olduklarını bile söyleyebilirim.

QP: Kiton’un DNA’sını tanımlarken lüks yerine kalite sözcüğünü kullanmayı yeğliyorsunuz. Markanın perspektifinden bakarak, bize ikisi arasındaki farkı anlatabilir misiniz?

ADM: Kiton, kaliteli bir marka. Ama burada sadece sunduğu üründe kullandığı kumaşın kalitesi değil; hizmet, üretim aşaması ve çalışma ortamında da dikkat edilen bir kalite anlayışı söz konusu. Bir diğer deyişle; biz Kiton olarak kaliteli ürünler sunuyoruz, müşterilerimiz de bu kaliteyi deneyimleme lüksüne sahipler.

QP: Peki Kiton’ dan bağımsız bir şekilde düşünürsek, sizin için lüks nedir?
ADM: Lüks, artık herkesin diline pelesenk olmuş bir sözcük. Kiton ile özdeşleşmiş bir bakış açısına sahip olduğumdan dolayı, benim için de lüks ancak arkasında kalite var ise sözlük anlamının karşılığını veriyor. Bugün moda sektöründe ve hatta pek çok farklı alanda lüks kategorisinde yer alan, daha doğrusu aldığını iddia eden ancak kalite sunmayan bir hayli fazla marka var.

QP: Sürdürülmesi gerekilen gelenekleri ve gelecek nesillere aktarılması beklenen başarıları düşününce, aile şirketini yönetmek için zor mu demeliyiz?

ADM: Dürüst olmak gerekirse dışarıdan zor gibi görünse de aslında kolay işleyen bir çalışma sistemi… Şirketi yöneten beş kuzen olarak sürekli bir aradayız. Hepimizin şirket bünyesinde farklı görevleri var, herkes kendi alanında uzman. Tartıştığımız, üzerine kavga ettiğimiz konular oluyor ama günün sonunda bir karara vardığımızda, herkesin içine sinen bir sonuç elde edebiliyoruz. Fakat malum, bu her aile şirketi için geçerli değil. Bazen aile üyelerinden biri, diğerleri arasından sıyrılıp ön plana çıkmak isteyebiliyor, ki bu şirketi uçuruma sürükleyecek tehlikeli bir durum. Ama biz şanslıyız; herkes uyum içerisinde çalışıyor ve ailenin yeni jenerasyonu da iş etiğimizi örnek alıyor.

QP: 1986 yılından beri Kiton’da çalışıyorsunuz. Geri dönüp baktığınızda, geçen zaman içerisinde markada ne gibi değişiklikler yaşandı?

ADM: Açık konuşmak gerekirse gözle görülür ölçüde büyük değişiklikler yaşanmadı. Kiton’un kurulduğu günden beri duruşu aynı. Hala kaliteli ürün spektrumundan ödün vermiyoruz, amcamız Ciro Paone’nin bize öğrettiği değerleri koruyoruz. Her sezon değişiklikler yaşasak da bunu sadece güncel olanı yakalamak ve farklı bakış açıları geliştirmek için yapıyoruz. Kendimi övüyormuş gibi görünmek istemem ama 1956’da kurulan Kiton ile bugünkü arasında büyük farklılıklar olmaması, ne kadar başarılı bir çalışma planı izlediğimize işaret ediyor, bu yüzden ailemle de gurur duyuyorum.

QP: Hızlı moda markalarının terzi elinden çıktığını beyan ettiği takım elbiseleri, Kiton gibi lüks markaların beş basamaklı fiyat etiketi olan takımlarına kıyasla tüketicilerin tercihi haline geliyor. Bu duruma karşı, hedef kitlenizi genişletmek için iki uç nokta arasında denge tutturmaya çalıştığınız bir ürün skalanız var mı?

ADM: Özellikle son birkaç yıldır sektörde yaşanan değişiklikleri göz ardı etmek neredeyse imkansız. Bu değişiklikleri biz de yakından takip ediyoruz ama bu demek değil ki, markayı köklü bir değişime uğratmak istiyoruz. Çünkü kişiye özel üretim yapmak bizim için büyük bir tutku, böyle olmaya da devam edecek. Mütemadiyen yaşanan değişiklikler yüzünden sektörün geleceğinde bizi nelerin beklediğini kestiremesek de, marka olarak trendleri, müşterilerin ihtiyaçlarını ve satış yaptığımız pazarın gereksinim duyduğu noktaları değerlendirerek hareket etmeye çalışıyoruz. Attığımız her adımda, yıllar önce markanın demirbaşı olarak benimsenen prensipleri, bugünün şartlarına adapte ediyoruz.

Röportajın devamını QP No:24’te bulabilirsiniz.