SANAT KOLEKSİYONERİ KİMLİĞİNİN MÜCEVHER YANSIMASI
Mind Explained adlı Netflix belgeselinde Robert Stickgold isimli nörolog, kreatifliğin, öğrenilenleri farklı şekillerde ifade etme kabiliyeti olduğundan bahsediyordu. Bu alıntının tekrar gündeme gelmesinin sebebiyse, yazı için fikir toplarken, tarih boyunca bazı sanatçıların kendilerini farklı bir mecrada kanıtlamak istemeleri fikriyle bir hayli örtüşüyor oluşu.
Mücevher tasarlamayı artistik özgeçmişlerine ekleyenler arasında Alexander Calder, Man Ray, Salvador Dalí ve Georges Braque gibi isimler olunca, bu konuyu ayrı bir başlık altında incelemek için yeterli süjeye sahip olmuş oluyorsunuz. Sanatçıların ortalama bir kişiden daha meraklı olduğu su götürmez bir gerçek, peki ya mücevhere olan meraklarının orijini nereye dayanıyor? Bu konuya dair birçok kitap yazıldığı, sergi düzenlendiği ve hatta günümüzde hala bu tasarımların müzayede evlerinde bol sıfırlı rakamlara alıcı bulduğunu biliyoruz. Kitap özelinde örneklendirmek gerektiğindeyse ilk kaynak olarak elimiz, konunun eksperi koleksiyoner ve galerici Louisa Guinness’in Art as Jewelery: From Calder to Kapoor’a gidiyor.
Önceki satırlarda ismini verdiğimiz çoğu sanatçıyla birlikte çalışmış bir isim olarak biz de tıpkı kendisinin kitabında şu cümlelerle yaptığı gibi bazı şeyleri baştan netleştirmek istiyoruz: “Bu yazıdaki tüm mücevherler gerçek mesleği mücevhercilik olmayan kimseler tarafından tasarlandı. Bahsedilen kişiler zamanlarının büyük bir kısmını mücevher tasarlayıp üreterek geçirmediler. Bu önemli bir bilgi, çünkü hiçbiri mücevher alanında eğitim almadılar. Bu sebeple acemilikleri ve üretim teknikleri konusundaki bilgisizlikleri çoğu zaman onları ‘klasik’ bir mücevher tasarımcısının tasavvur edemeyeceği tasarımlar ortaya koyma konusunda sınırlamadı.”
Mücevher tasarımcıları için 0 noktası genellikle değerli taşlar iken sanatçılar her zaman bir fikir ile işe başladılar. Sonrasında ise çoğunlukla bunu üç boyutlu bir objeye çevirecek doğru aracıyı bulmaya koyuldular. Amaç, yüksek mücevherat kriterlerinde kadınlara pırlantalarla en yakın arkadaş vadetmektense, bir mesaj vermek üzerine kuruluydu. Tıpkı bunu sürreal bir tablo veya kinetik bir heykel aracılığıyla vermeye çalıştıkları gibi.
Birbiri ardına sıralanacak sanatçılar ve tasarımlarından önce çoğunun yolunun kesiştiği bir kuyumcudan söz etmeliyiz. GianCarlo Montebello, 1967’de kurduğu GEM adlı marka altında Man Ray, César ve Niki de Saint Phalle gibi isimlerin tasarımlarını hayata geçirmiş İtalyan bir kuyumcu. Çoğu sanatçı, tasarımlarını somutlaştırma aşamasında kendisinden yardım alıp sonrasında patentlerini markaya vererek, eserlerini bu şekilde satışa sunmayı seçiyor. Tabii burada üretimden kastımız, bugün hala çoğu kişinin bu eserlerden haberdar olmadığını da hesaba katarsak, nicelikten ziyade niteliğin öne çıktığı cinsten.
Yazının devamını QP Women No:4’de 170. sayfadan itibaren okuyabilirsiniz.