HAFIZAYI ZORLAMAK
Elif Yalın, başta iyi yemek ve yaşam keyfi felsefesi olmak üzere kendini tanımlayan sıfatların temelini Ünye’deki “büyük ev”de arıyor.
Yazı: Elif Yalın
Yaklaşık on sene kadar önce, Harper’s Bazaar dergisine 20 ay boyunca yemek yazısı yazdım. Şimdi düşünüyorum da ne büyük cesaret… Bazen insan geçmişte yaptıklarına dönüp baktığında aynı cesarete, heyecana ve enerjiye sahip olmadığının farkına varıyor. Toyken her şey daha kolay. QP Women’ın bu sayısı için nasıl bir yazı hazırlayayım diye düşünürken, o zamanlar yazdığım “Ben nasıl böyle oldum?” başlıklı yazı geldi aklıma.
Yazıyı bulup okuduğumda içim sızladı. Bir yandan ne kadar güzel bir çocukluktu, ne güzel günlerdi, diye düşünüp şükrederken bir yandan da son 12-13 sene içinde ailemden ne kadar çok kişiye veda ettiğimi, bir kez
daha hayatın artık eskisi gibi olmadığını ve olamayacağını anladım. Hepsini tek tek ve sürekli anıyorum. Hepsinin bana kattığı ve verdiği her şeyi, her an kendime hatırlatıyorum.
Yazıda geçen ve annemlerin büyüdüğü, bizim de tatillerimizi geçirdiğimiz “büyük ev” artık bir okul: Haznedar Anaokulu. Bizim koşturduğumuz koridorlarda, oynadığımız odalarda artık bambaşka çocuklar koşup, coşuyor. 70 senelik manolyanın sefasını onlar sürüyorlar keyifle. Fındık yerle yeksan, mısır ununun iyisini bulmak mesele, terme pirinci karaborsa, hamsi ve palamut eskisi gibi değil. Köyümüz dediğimiz yer, artık bir mahalle ve her tarafı yüksek yüksek binalarla çevrili. Bizler her şeye rağmen Ünye’ye, evlerimize, anılarımıza, ailemizin bize bıraktığı manevi mirasa, bizi biz yapan değerlere sahip çıkmaya ve bir arada olmaya gayret gösteriyoruz. Yazıyı olduğu gibi paylaşıyorum: Bu sayı için ne yapayım diye düşünürken ben neden böyle oldum diye sordum kendi kendime. Yani yemek yapmaya, büyük kalabalık sofralar kurmaya, durmadan misafir ağırlamaya neden ve nasıl böyle meraklı oldum?
Cevap aslında çok basit.
Yazının devamını QP Women No:3’de 22. sayfadan itibaren okuyabilirsiniz.