MİMARLIK VE SOSYAL MEDYA
Başlıktan da anlaşıldığı üzere mimarlığın sosyal medyada nasıl var oluş sergilediğine değiniyoruz.
Yazı SERKAN ENNAÇ
Günümüzde her meslek gibi mimarlık da çağın koşullarına göre şekil alıyor. Bunun bir uzantısı da tabii ki sosyal medya. Yazarın yani benim Instagram hesabım da mimarlık içerikli sosyal medyanın parçası. Yazının konusu elbette benim Instagram hesabım değil, ama illa ki konu oraya da gelir. Mimarlığın sosyal medyada nasıl var oluş sergilediğine birlikte bir bakalım istedim. Aslında çok da uzun olmayan bir zaman zarfında gelişen bir dünya “sosyal medya”. Her biri birbirinden çok farklı amaçlarla oluşturulan ve zaman içinde amaçlandığı şekillerden tahminin de dışında farklı şekillere evirilen platformlar -Instagram, Twitter, Facebook, Pinterest, Tik Tok başta olmak üzere- artık hepimizin hayatında neredeyse kaçınılmaz bir varlık göstermeye başladılar. Moda, spor, dünya gündemi, deprem, makyaj, mizah, edebiyat, tıp/sağlık, cinsellik, psikoloji, din… Aklınıza ne gelirse artık sosyal medyanın konusu. Hepsi de artık tamamen tüm kullanıcıları ayırt etmeksizin bu medya üretiminin parçası haline getirdi. İyi mi kötü mü konusunu tartışmıyorum, lakin mevcut duruma bir bakacağız bu yazıda.
İlgilisiyseniz hepinizin de bildiği gibi mimarlık içerikli sayısız sosyal medya hesabı var. Muhtemelen bunların çoğunluğunu Instagram, Twitter ve Facebook’taki hesaplar oluşturuyor. Pinterest ise başlı başına bir görsel şölen denebilir. Hatta Pinterest mimarların, içmimarların ve mimariye meraklıların fikir almak için en çok başvurduğu adres gibi gözüküyor. Milyonlarca görsel olsa da kendi adıma söylemeliyim ki bazen bana sadece belli bir miktar görsel dönüp dolanıyormuş ve herkes de aynılarını görüyormuş gibi geliyor. Piyasada yapılan işlerin ortalama çizgilerine ve yaratıcılıklarına bakılırsa haksız da değil benim hissiyatım. Hatta çok yaygın bir tabir de kullanılır oldu yaklaşık 10 senedir, “Pinterest Mimarlığı”. Aslında biraz alaycıdır bu söylem. Küçümseme içerir. Haksız da değil ama Pinterest olmasaydı, ona bakanlar neye bakacaklardı yine? Web’deki kısıtlı bir alanda yapacakları “search”ler veya ateş pahası yabancı kitaplar çözümleri olacaktı. Çok daha geçmişte ne yapılıyordu mimari örnekleri görmek için? Tabii ki bol bol seyahat! Artık bir de yapay zekanın önümüze sundukları ile sınanıyoruz. Çok hızlı yol aldı, çok büyük kitleleri heyecanlandırdı ama sanki biraz çabuk söndü. Veya şimdilik diyelim… Çünkü yapay zeka bizim tahmin ettiğimizden çok daha zeki. Ve bunu artık kabullenelim; daha da zeki olacak.
Bir de Instagram, Twitter, Tik Tok ve yok olmaya yüz tutmuş Facebook’ta mimarlık hesapları ile mimarlığı ele alan bir kitle var. Ben bu alana dahilim. İçinde bulunduğumdan biliyorum, hemen hemen her konuda olduğu gibi -örnek: makyaj videoları- mimarlık paylaşımları da birbirinin tekrarı olmaya başladı. Ben en başından beri bu çizgide yer almamak için kendimi paralasam da, yeni bir keşfimi ya da ilk defa paylaşılan bir yapıyı paylaştığım günün ertesi günü -hatta bazen aynı gün- o yapıyı paylaşan hesaplar çok oluyor. Bu bir utanma/utanmama konusu bence. İş böyle olunca rafine ve iyi paylaşım yapmak da zorlaşıyor. Neden mi? Çünkü Instagram algoritması sizin emeğinizin orijinine bakmıyor. Sizden “ilham alan” hesaplar birden yükseliyor. Bu durum karşısında da onlara karşı bir atağa kalkmanız uygulama tarafından iteklenen bir tetikleyici resmen. Bu atağı da işin ahengini ve büyüsünü bozmadan yapmaya çalışmak esas. Bana kalsa sadece modernist ve brütalist yapıları paylaşayım mesela. Ama öyle olmuyor, olamıyor. Bir ek hesap açarak, bu paylaşımlar hobi anlamında yapılabilir. Ama bir mecraya dönüşen mimarlık hesapları için bu zor görünüyor, yani sürdürülebilir değil. Konu dönüyor dolaşıyor illaki maddi kazanca geliyor. Bunun da sebebi açık. Hiç kimse günde bazen 10 saatini verip büyük emekler harcadığı, fotoğraflarını çekmek için nice hukuksal risk aldığı, hatta zaman zaman hukuksal olarak canının yandığı, bazen mülk sahipleri tarafından sözlü olarak topa tutulduğu, sokaklarda veya bahçelerdeki nice köpeğin anlık saldırısına maruz kaldığı -inanın hiç şaka değil- ve üstüne üstlük binlerce takipçinin eleştirilerine uluorta açık olduğu bir iş yaparken, bu işin ucunda maddi bir fayda sağlamamayı akılcı bulmaz. İyi ki de bu maddi kazançlar sağlanıyor, yoksa zaten sürdürülebilir olmazdı. Doğrusunu söylemek gerekirse kendi adıma tamamen sevdiğim bir hobiyi yaparken işe dönüşen Instagram hesabımın bana maddi kazanç sağlayacağını aklımın ucundan bile geçirmemiştim. Ama emin olun ki böyle olmasaydı da bir süre sonra hobimi bu denli sürdüremeyebilirdim. Gerek başka işlerin vaktimi daha çok alacak olması, gerekse motivasyon anlamında söylüyorum. Tabii bir de şirketlerin kurduğu ve onlarca çalışanı olan hesaplar var. Onların aralarında çok faydalı bilgiler verenler de olsa, neye ve kime hizmet ettiğine iyi bakmak gerektiğine dikkat çekmek istiyorum. Yani arkasında kim var, niye var? Aman diyeyim…
Şimdi gelelim bu mimarlık sayfalarının nasıl bir fayda ürettiğine… Yüzlerce, binlerce, hatalı, uydurma, çalıntı ya da özensiz paylaşım olsa da en nihayetinde “mimarlık” gündeme geliyor. En büyük faydası o bana kalırsa. Nice unutulmuş yapı, mimarı, mühendisi, sahipleri, içinde yaşanmış hikayeleri, barındırdığı sanat eserleri, tarih ve teknoloji bilgisi gündeme geliyor. Bu o kadar değerli bir bilgi yumağı ki. Asla akademik bir iddia taşımayan sosyal medya son zamanlarda akademik çalışmalara da yön veriyor, çok açık. Tabii az önce bahsettiklerim sosyal medyadaki mimarlığın tek bir dalı. Malzemeye yönelik, sürdürülebilirliğe ve enerjiye yönelik, güncel teknolojiye, bilgisayara, yapay zekaya, ya da sadece tasarlama veya şantiye pratiğine yönelik yüzlerce binlerce hesap var artık. Hepsi başka bir alanı besliyor. Umarım daha temiz ve kesin bilgiyle yapılır kısa zamanda. Biraz kirlilik olduğu bariz. Ama şöyle düşünün; bu kirlilik nerede yok ki?