ÇİZGİ DIŞI

  • 103 SHARES

İskandinav tarzının normlarına karşı çıkabilecek potansiyeldeki Container House endüstriyel estetiği ile tasarımlar arasındaki dengeyi yakalıyor.

Coğrafyaların temsil ettikleri tasarımlara farklı bakış açılarıyla çeşitli örnekler vermemiz mümkün. Bu tezimizi biraz daha daraltırsak şehirlerin kendileri ile eşleşen tasarım dillerinin olduğunu savunabiliriz. Kuzey Avrupa ise kendine has üslubu ve işlevselliğinden mütevellit bu denklemde öne çıkanlar arasında. Ancak beklenilenin aksine tasarlanmış yapıların varlığı da söz konusu. Misal, Stockholm’ün klasik silüetine alternatif bir bakış açısı getiren Container House.

Eski nakliye konteynerlerinden bir ev yaratmak ve üstüne üstün bu yapıyı Stockholm’de inşa etmek, mimarinin tabuları yıkan tarafı olarak yorumlanabilir. Zira Kuzey Avrupa’nın klasikleşmiş estetik anlayışına endüstriyel nosyonlarının dahil edilmesi bölge için alışılmışın dışında kabul ediliyor. Måns Tham tarafından tasarlanan Container House, meşakkatli bir yolun ardından son haline ulaştı. Hacim olarak tek bir konteynerin yetersiz kaldığı odalar için kutulara eklemeler yapan ancak bu değişimleri de projesine ve İsveç hükümetinin katı enerji kurallarına adapte etmek zorunda olan Tham aynı zamanda bu blok bütünlüğünü bir eve çevirmenin ana unsurlarına da dikkat ediyor. Kısacası Container House’u doğa ile iç içe konumlanan geometrik kompozisyonun İskandinav tasarım dilindeki aykırılığı olarak tanımlamakta bir sakınca görmüyoruz.