SANAT DÜNYASINDA AYAKTA KALMAK

  • 30 SHARES

Dijital sanat ve antropolojiye odaklanmış̧ sanatçı Cem A.’nin işlediği konular arasında sanat dünyasında hayatta kalmaya çalışma ve yabancılaşma yer alıyor.

Röportaj YASMİN GÜLEÇ

Pandemi çoğu insan için bir dönüm noktası oldu. Sanat dünyasında bunun yankıları daha dijital ve çevrimiçi alanlara geçiş ile gözlemlenebilir. Dijital sanat ve antropolojiye odaklanmış sanatçı Cem A. için ise dönüm noktası, sanat dünyasını ele aldığı mem (meme) sayfası Freeze Magazine ile ortaya çıkıyor.

Cem A., 2019 yılında başlattığı Freeze Magazine’de sanat dünyasında hayatta kalmaya çalışma ve yabancılaşma gibi konuları işliyor; bunu hem çevrimiçi hem de çevrimdışı alanlarda yapıyor; “Daima artarak ilerledi, düz çizgide çıktı başladığından beri. Pandemi ile beraber çok değişti. Bir anda her yer kapanınca insanlar telefonlarına düştü, bütün sanat dünyası da aynı şekilde. Herkesin seviyesi eşitlenmiş oldu, herkes bir kullanıcıya dönüştü, kurumlar bile. Mucizevi bir tarafı da var; denk geldi yani.”

Bu platform için yaptığı memlerde hem sanatçı olarak kişisel deneyimlerine, hem göçmen olarak deneyimlediği sıkıntılara, hem de sanat dünyasında var olmanın zorluklarına değiniyor. Tabii, bir de sanat dünyasının gündeminin de nabzını tutuyor. “Sanat sepet işleri ile ilgili çok fazla haber okuyorum, çok yakın takip ediyorum. Bana büyük bir yakıt oluyor.”

Kurumlarla çalışırken, aynı zamanda onları kendi platformunda eleştirebilmesinin bir “içerisi-dışarısı” dengesi olduğuna inanmadığını paylaşıyor. “Institutional critique” akımının tersine, sanatla ilgilenen birinin çoğu zaman o dünyanın dışında olamayacağını söylüyor ve ekliyor, “Eğer bir şekilde sanat dünyasının parçasıysan ya da parçası olmak istiyorsan ama içinde değilsen bile, onun kurallarına göre hareket ediyorsun. Dolayısı ile ben bu içerisi-dışarısı yapısını sığ buluyorum. Değişim için iki tarafın da açık olması gerekiyor. Memleri bir devrimci değil reformist olarak görüyorum.”

Cem A., bu nedenle memleri tek seferlik bir ürün değil, bir süreç olarak görüyor. Yaklaşımı da iş birlikleri doğuyor; bu kimi zaman sektör üzerine yazan gazetecilerin ya da akademisyenlerin yazılarından aldığı bilgilerle, kimi zaman da sektörün içindeki arkadaşları ile gerçekleşiyor. Bu iş birlikleri bir örneği 2022 yılında Versus Art Project’de yaptığı, “Pleased to announce…,” adlı sergisinde görülebilir. Çıkış noktasının jenerik sergi metinleri olduğu bu çalışmasında, herhangi bir sergiye uyabilecek metinler yazma konsepti üzerinden ilerlemiş. Alanda çalışan arkadaşlarını davet ediyor, alanı jenerik sergi metinleri ile kaplıyorlar. QR kodlarını tarayıp sergi metinleri ile yapılan memler görüntüleniyor böylece. Tek bir memden çıkan bir fikir, bir anda farklı boyutları olan bir sergiye dönüşüyor.

Cem A.’nın memler ile ilgisini çeken şeylerden biri de onları kendi ortamına özgü bir olgu olarak alıp, onları farklı ortamlarda uygulamak. Çevrimiçi dünyanın bir uzantısını çevrimdışında sağlamaya çalışıyor. Uzantı olması burada önemli, çünkü Cem A., bir memin alınıp fiziksel ve satılabilir bir objeye, mesela bir tabloya, dönüşmesi yaklaşımına katılmıyor. Onun için memin en temel özelliklerinden biri, onun yayılması ve çoğalması; “Herhangi birşey mem olabilir. Dolayısı ile mesela yağlı boya tabloya çevirince bütün dönüşümünü ve yayılabilirliğini kısıtlamış oluyorsun.”

Memlerin ürünleşmesinin yanı sıra, onların yaratıcılarının da anonim kalması üzerine prensipler bulunmakta. Çoğu zaman memleri kimin başlattığı, sahibinin kim olduğunu bilme gereksinimi hissedilmez, çünkü değişen ve gelişen işlerlerdir. Instagram bağlamında bu sahibiyet algısı biraz daha değişebiliyor çünkü kişisel bir hesaptan paylaşılıyor ancak Cem A., yine de yaptıklarına watermark koymadığını ve anonim kalmayı tercih ettiğini belirtiyor; “Ben mem kültürünün daha geniş bir kültür olarak sanatsal açıdan değer görmesi gerektiğini düşünüyorum. O yüzden de bütün yaptığım projeler benden öte. Mem/ teknoloji okur yazarlığı konusunda bir etkisi olmasını umuyorum. Bireysel olarak görünür olmak açıkçası çok ilgimi çekmiyor. İnsanların beni düşüncelerim üzerinden ya da bu denemelerin üzerinden tanımaları çok daha hoşuma gidiyor.”

Istanbul Modern’de şubat ayında başlayan ve temmuz ayına kadar devam edecek “Zamansız Meraklar” adlı karma sergide fikri, fiziksel memler yapmakmış. Dijital memlerin şablonları olduğu gibi, gerçek hayatta da bunun karşılığı var. Cem A., bu gerçek hayat şablonlarından birini ıslak zemin tabelaları olarak belirlemiş ve tabelaların üzerine espriler yazmış. Mesela bir tabelada “sanat dünyasının merkezi burasıdır,” yazmakta. Cem A., bunu Limor Schifman’ın memleri dijital folklor olarak tanımlamasından ilham ile Nasrettin Hoca’ya ithafen yazdığını paylaşıyor. “Serginin genel konsepti dijital üretimler üzerine ama bu diğer eserlerde de olduğu gibi dijital kültür ile ilgili. Temel şey insanların bu mem ve teknoloji okuryazarlığına bir şekilde katkıda bulunmak. İstanbul Modern, Türkiye’de oldukça önemli bir müze. Ziyaretçisi yurt içi ve dışı olan bir yer. Bu kitle ile fikir alışverişinde bulunabilmek bence çok önemli. Bu ziyaretçilerin karşısına her gün en az bir mem çıkıyordur eminim ama buna az çok bir farkındalık katabilirsem, benim için bu proje olması gerektiğinden çok daha başarılı olmuştur demek oluyor,” diyor.

Müzenin hegemonyası içerisinde bulunurken onu kırmaya çalışmayı komik bulduğunu belirten Cem A., bunun benzerini geçtiğimiz yıl, 3 ay boyunca teknik sebeplerden dolayı kapalı olan bir Berlinische Galerie’de yapmış. “Thank You For Understanding” adlandırdığı bu serisinde, müzenin etrafına, resmi açıklaması gibi davranan tabelalar yerleştirmiş; “Aslında müze çok didaktik bir yer, girdiğin andan itibaren söylediği her şeyin doğru olduğuna inanıyorsun. Eğer mümkün olursa müzenin kendi ciddiyetini içeriden kırabilirsen çok daha ulaşılabilir bir boyuta dönüşüyor.”

Cem A.’nın gelecek planlarında farklı sergiler ve “Crit Club” adında geliştirdiği sanatçılarla münazara formatının canlı versiyonlarını yapmak var. Bir sonraki ise, Art Basel Hong Kong’da gerçekleşecek.