ROMEO CASTELLUCI: GERÇEĞİN ÜSTESİNDEN GELMEK
Çağdaş tiyatronun önemli isimlerinden İtalyan yönetmen Romeo Castellucci’nin tiyatro yaklaşımının bir özeti.
Yazı YAŞAM ÖZLEM GÜLSEVEN
Çağdaş tiyatronun önemli isimlerinden İtalyan yönetmen Romeo Castellucci’nin 1981’de Claudia Castellucci, Chiara Guidi ve Paolo Castellucci ile birlikte kurduğu Sociatos Rafaello Sanzio ekibi 1986 yılında prömiyer yapan Santa Sofia oyunlarından önce bir manifesto dağıtır:
Tiyatroya alışkınsanız buradan uzaklaşın, buradaki imajlar size göre değil. Estetik bakışla üzerine yorum yapılabilecek bir şey yok. [Bunun yerine] gidin dünyayı izleyin, biz alışılageldik hayat hikayeleri anlatmıyoruz. [Fakat] [d]oğduğunuz, burada olduğunuz ve bu dünyanın araçlarını kullandığınız bilgisini aşmak istiyorsanız buraya gelin. Temsiliyeti reddeden bir tiyatro bu. [Gerçek performanslar temsiliyet yokken ortaya çıkar; bu, (kişiden kişiye değişen) bir görüş değil.]
Ekibin bu manifestosu Castellucci’nin tiyatro yaklaşımının bir özeti gibidir. Temsili ve kalıplaşmış düşünceleri reddederek, imgeler aracılığıyla onları bozan, kıran ve “gerçekliği” bozulmuş bu yeni yapının içinde arayışı tetikleyen bir estetik… “Gerçeğin üstesinden gelmek” Castellucci’nin işlerinin temel motivasyonu gibidir ve bizi tanıdık olmadığımız bir seyir deneyimine davet eder.
Romeo Castellucci, 1960 yılında doğmuştur. Accademia die Belle Arti di Bologna’daki resim ve tasarım bölümünden mezun olan yönetmen, performanslarında görsel ve plastik sanatlar, mimari, opera, müzik, enstalasyon gibi birçok disipline yer verir. Castellucci’nin tiyatrosunda sözün/ metnin gerilediği, estetik ifadenin kendisini tiyatronun diğer araçları ve disiplinlerarası bir yaklaşımla ortaya koyduğu performanslarla karşılaşırız. Bu performanslar alışık olduğumuz seyir halinin dışında, bize bir deneyim yaşatmayı amaçlayan ve belki en önemlisi anlam üretebileceğimiz tüm mekanizmalardan arındırılmış bir yapıdadır.
Ozan Ömer Akgül, Castellucci’nin “ikonakırıcı” estetiğini ele aldığı ilham verici doktora çalışmasında, özellikle Batı dünyası için önemli olan unsurların imgelerle yapısöküme uğratıldığının altını çizer: “Gösterimlerin ortak noktası hem dinsel hem kültürel bağlamda Batı’nın kolektif hafızasında yer alan kurucu unsurların yapıbozumcu ve ikonakırıcı bir şekilde ele alınmasıdır. Böylece anlatıların ve söylemlerin bugünün dünyası için artık kurucu bir unsur olmadıkları vurgulanmış olur.” 2
Özellikle Batı için önemli olan bazı imgeler, metinler, mekânlar Castellucci’nin oyunlarında yapıbozuma uğrarlar. Akgül, bu yaklaşımın Castellucci estetiği ve dramaturjisindeki yerinin altını çizdiği kapsamlı bir çalışma yapmıştır.
Castellucci’ye göre gerçekliğin üzeri örtülüdür. O örtüyü kaldırmanın yolu gerçekliğimizi yaratan unsurlara dair sorular yönelterek o unsurları sürekli başka imgelerle yan yana getirmektir. 2008 yılında Avignon Festivali’nde prömiyer yapan ve Dante’nin İlahi Komedya’sından yola çıkan üçleme, Batı için kültleşmiş öneme sahip bir metnin Castellucci estetiğinin içinde yeniden okunması ve üzeri örtülü gerçekliğin başka bir araştırmasıdır. Inferno (Cehennem), Paradiso (Cennet) ve Purgatorio (Araf)’dan oluşan bu üçlemede metnin kendi temsil ve anlam üretme mekanizmaları dışarıda bırakılır. Örneğin Inferno, Castellucci’nin bakışıyla günümüzdeki “cehennemin” bir tasvirini araştırır. Performans Papalar Sarayı’nda gerçekleşir. Mekânın kendi atmosferini de bir araç olarak kullanarak seyirciye mimariyi yeniden, performansın bağlamı içinde okumak için bir alan tanır.
Yine benzer şekilde Schubert’in eserlerinden yola çıkarak hazırlanan “Schwanengesang D744” isimli çalışmanın broşüründeki Schubert alıntısı Castellucci’nin “idrak” konusundaki bakışına referans verir: “Kimse başkasının acısını idrak edemez ve kimse başkasının sevincini de idrak edemez. Her zaman birbirimize karşı yürürüz, hiçbir zaman yan yana yürümeyiz.” Oyunda bir piyano eşliğinde şarkı söyleyen ve gittikçe yüz ifadesi bozulan, neredeyse ağlamak üzere olan bir soprano vardır. Soprano piyanistten garip bir şekilde uzak konumlanır. Bir noktada yüz ifadesindeki bozulma şiddetlenir ve sahnenin arkasındaki duvara giderek bir “ağlama duvarı” imgesi yaratır, yüzünü duvara yapıştırır, şarkı söylemeye devam eder. Bu bizim için tanıdık başlayan bir manzaranın, belki bir opera sahnesinin, yapısının değiştirilmesi ve seyirciyi bakmaya alışık olduğu merkez yerine sahnenin arkasına bakmaya yönlendirilmesidir. “Acı” ve Schubert’in liedleri arasında kurulan ilişki sopranonun önce yüzünde sonra yüzünü gizlemesinde seyirciyle bir ilişki başlatır ve sorgulama uyandırır. Bu ilişki imgelere ve onların yarattığı deneyimin kendisine dayalıdır.
Castellucci’nin “yüz” kavramı üzerine düşündüğü bir başka performans “The Minister’s Black Veil” performansıdır. Nathaniel Hathworne’un bir öyküsünden uyarlanan oyun New England’daki bir püriten köyündeki bir papazın yüzüne peçe takmaya karar vermesi ve buna dair hiçbir açıklama yapmaması üzerine kuruludur. Kilisede gerçekleşen performansta papaz, ünlü oyuncu William Dafoe tarafından canlandırılır. Castellucci hem seyirciler tarafından tanınan hem de karakteristik bir yüze sahip olan Dafoe ile çalışmış, fakat onun yüzünü bir peçenin ardına gizlemiştir.
Opera da Castellucci için önemli bir yer teşkil eder. Opera da tıpkı Batı’nın kadim metinleri gibi yerinden edilebilecek bir “yüceliğe” sahiptir. Bu yücelik ortadan kalktığında alternatif bir bakış açısının önü açılır. Castellucci Salomè (2018-2019) performansı ile Alman dergisi Openwelt tarafından verilen “En İyi Yönetmen Ödülü”, “En İyi Gösteri” ve “En İyi Prodüksiyon Tasarımcısı” ödülünün sahibi olmuştur. Sociatos Rafaello Sanzio ile üretimlerine devam eden sanatçı Avrupa’nın birçok yerindeki uluslararası festivale davet edilmektedir.
Konvansiyonel tiyatrodaki araçların hiyerarşisini bozan; imgeleri, sesi, enstelasyonu, mimariyi öne çıkararak yapıları bozguna uğratan bu tiyatro estetiği, Castellucci’yi çağdaş yönetmenler arasında çarpıcı olduğu kadar ilham verici bir noktaya taşır.
1DOROTA SEMENOWICZ, THETHEATRE OF ROMEO CASTELLUCCI AND SOCIETAS RAFAELLO SANZIO, S.13, ÇEVİRİ: ZEYNEP NUR AYANOĞLU
2OZAN ÖMER AKGÜL, ÇAĞDAŞ SAHNELEMEDE SÖZDEN İMGEYE GEÇİŞ OLGUSUNA GÜNÜMÜZ TİYATROSUNDAN BİR ÖRNEK: ROMEO CASTELLUCCI TİYATROSU, İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TİYATRO ELEŞTİRMENLİĞİ VE DRAMATURJİ BÖLÜMÜ DOKTORATEZİ, S.9
Görsel kredisi: MADRID’DEKİ TEATRO REAL’DE GÖSTERİLEN MOSES VE AARON ADLI OPERANIN SAHNESİNDE, 1,5 TONLUK BOĞANIN YANINDA ÇIPLAK BİR KADIN YATIYORDU. CASTELLUCCI’NİN BU ‘PROVAKASYONU’ HAYVAN HAKLARI AKTİVİSTLERİNİN, CANLI HAYVAN KULLANIMININ YASAKLANMASI ÇAĞRISINDA BULUNAN BİR İMZA KAMPANYASI BAŞLATMASINA NEDEN OLDU