CALDER’IN YAŞSIZLIĞI ÜZERİNE
“Heykeldeki bir sonraki adım, harekettir.” Calder, sanatçıdan öte aynı zamanda bir mucit. Heykelleri stabillikten kurtaran sanatçının fikirleri ve işlerinin dönemsizliğinin kaynağını araştırıyoruz.
Söz konusu sanat oldu mu, modern döneme kadar Amerika’nın adını duymak zor. Ama bu kıtadan çıkma reform yaratmış tam zamanlı mucit ve sanatçılar da yok değil. Mobil’i hareket edebilen bir heykel formu olarak icat eden Alexander Calder’dir. Amerika’da sanatçı bir ailenin içinde büyümesi başından beri aklından geçenleri çizimlerine yansıtmasında çok yardımcı olduysa da soyut mobil kavramında örnek alabileceği hiçbir aile büyüğü bulunmuyordu çünkü bu buluş tümüyle kendisine aitti. Telleri üç boyutlu objelere çevirerek başlayan bu mobil macerasının doğrusal heykellerden soyut formlu mobillere evrilmesi çok da zamanını almadı. Calder, gelişigüzel formlarda oluşturduğu mobil heykellerinde son sözü rüzgarın belirlemesinden yanaydı. Rüzgar ile etkileşime geçen heykeller, kinetik sanatın en önemli örneklerini oluşturdular. “Calder: the Conquest of Time” kitabı da sanatçının ilk dönem işlerinden ve 1898-1940 arası hayatından bahseden roman sürükleyiciliğinde bir kitap. Bu heyecanı sanatçının transatlantik göçlerle dolu hayatına ve Duchamp, Mondrian ve Miró gibi arkadaşlıklarına bağlamak mümkün. Sanat eleştirmeni Jed Perl tarafından kaleme alınan kitabın, Calder Vakfı’nın başında olan sanatçının torunu Alexander S. C. Rower onayından da geçmiş olduğunu belirtelim.