BALTHUS PORTRESİ
Balthus, Tate Gallery’de 1968 yılında gerçekleşecek retrospektifi öncesi galeriye şöyle bir telgraf atar: “Biyografik ayrıntı yok. Başlangıç: Balthus, hakkında hiçbir şey bilinmeyen bir ressamdır. Şimdi resimlere bakalım. Saygılar, B.”
Spottaki telgraf metni, Balthus’un tüm sanat hayatı boyunca kendisiyle ilgili verdiği ilk ve son biyografik açıklama olma özelliğini taşıyor. Yarattığı bu gizem sanatçının hayatını araştırmaya karşı merak duygusunu da tetikleyen bir durum. Sadece kendi hayatında değil resimlerinde de koruduğu bu gizemlilik Balthus’un alameti farikası. Zira kendi hakkında çok açıklama yapmasa da bazı alıntılarla ressamın karakterini çözümlemeyi denemek mümkün. “Her zaman sıradan şeylerde bir olağanüstülük arama arzusundayım; tablolarımdaki gizem hissiyatını da empoze etmeden, sadece önermeler yaparak korumaya çalışıyorum.” Balthus, dönemindeki sürrealist veya kübist akımlara kapılmaktansa, 18. yüzyıl klasik resimlerine odaklanan bir ressam. Zamanında Albert Camus ve Antonin Artaud gibi isimlerin sahneye koyduğu tiyatro oyunlarının set tasarımını görevini üstlenmesinin tablolarındaki teatral dekorasyonlara ilham veriyor. Klasik döneme ait eserlere olan bağını modern dönemde yaşayan bir ressam olarak cinsellik, sosyal normları ihlal etme ve anomi temaları üzerinden işlerken 2017 yılında bile The Metropolitan Museum of Art’ta sergilenen eserleriyle tartışma konusu olmayı başarabilmiş biri. Klasik burjuva evlerinden sahneler içinde, çizmeyi sevdiği ergenliğe geçiş aşamasındaki kızlar resimlerinde en çok yer verdiği kişiler. Ressamın geçtiğimiz yıl sanat çevresinde yarattığı tartışma da bahsettiğimiz konudaki en meşhur portrelerinden “Thérèse Dreaming” ile ilgili. Mia Merrill’in internet üzerinden başlattığı imza kampanyasında, tablonun röntgencilik ve genç kızları nesneleştirdiğine dair gerekçelerle The Metropolitan Museum of Art’a karşı açılan kampanya ise başarılı olamadı. Baskılara rağmen eseri gösterimden kaldırmayı kabul etmeyen müze, yaratıcı ifadenin korunması gerektiğini savunarak, Balthus’un kariyeri boyunca karşılaştığı bu ithamlarda onun yanında olmayı tercih etti. Kariyerinin en başından beri, kendisini eserlerinden bağımsızlaştırma konusunda savaş verirken, resimlerinde cesur konuları ele almaktan vazgeçmiyor oluşu da bu merakı günümüzde bile körüklüyor. Sanatçıya göre tablolarında röntgencilik olarak ima edilen unsurlar tümüyle izleyicinin bilinçaltındaki dürtülere dayanıyor, dolayısıyla eserlerden çıkarılan pornografik anlamların kendisine ait olmadığını savunuyor. Klasik dönem resmine olan hayranlığını, o dönemde de çokça yer verilen genç karakterleri portrelerine taşıyarak yansıtan Balthus, modernizasyonla birlikte portrelerin ruhsal durumlarını da tuvaline aktarabildiği için hala konuşulmayı hak ediyor.
Thérèse Dreaming, 1938