BİR ÇİFT BERLUTI
Alessandro Berluti’nin el yapımı bir çift ayakkabıya kendi adını vermesinin üzerinden 120 yıl geçmesinin şerefine markanın geçirdiği transformasyonu incelemeye alıyoruz.
Berluti’nin 120 yıllık tarihi boyunca değişmeyen en önemli özelliği zanaatkarlığa ve bilgi birikimine verdiği önem. Berluti’yi bugünkü konumuna taşıyan ise bu ögeleri yaratıcılıkla harmanlayıp güncel kılabilme başarısı. Markanın hikayesi 19. yüzyılın başında kreatif enerjisini Paris’e taşımak isteyen Alessandro Berluti’nin ilk el yapımı ayakkabı tasarımına kendi adını vermesiyle başlıyor. Bu model, tek parça deriden oluşup dikişsiz oluşuyla kısa zamanda imza bir model haline gelmesi çok sürmüyor. Kişiye özel tasarım servisini benimseyen Berluti, müşterilerinin istek ve beklentilerini tümüyle karşılamak için hepsiyle birebir bir ilişki kurmanın öneminin farkında bir tasarımcı. Bu yöntemle kısa sürede müşteri portföyünü genişletip markanın geleceği için bir çeşit saltanat yöntemini benimseyerek markayı oğlu Torello Berluti’ye devrediyor. Berluti, babasından devraldığı mirası girişimci yanıyla birleştirerek 1928’de Rue du Mont-Thabor’da ilk workshop-butik konseptini hayata geçiriyor. 1964’te bayrağı babasından devralan Talbinio Berluti ise 14 yaşından beri iç içe olduğu baba mesleğini almış olduğu mimarlık eğitimiyle farklı bir vizyon kazandırmanın peşinde genç bir yenilikçi. Savaş sonrası dönemde doğduğu için değişime çok açık olan Berluti, 1959’da sunduğu ilk hazır giyim ayakkabı koleksiyonuyla çok daha genç ve modern bir kitleye ulaşmayı başarıyor. Markanın reformasyon dönemi ise kesinlikle Olga Berluti’yle başlıyor. Butikleri adeta kreatif bir çizim odasına dönüştüren Berluti, Yves Saint Laurent, Roman Polanski ve Karl Lagerfeld gibi isimlere özel tasarladığı ayakkabılarla markanın bilinirliğini arttırıyor. 80’lerde erkek ayakkabılarını renkle tanıştırmasının ardından Andy Warhol’un ilgisini çekmeyi başarıp, sanatçıya özel tasarladığı modelle kısa sürede markanın kült tasarımlarından birini yaratıyor. Aynı dönemde Venedik derisini keşfeden Olga Berluti, verniklenmiş bir parlaklığa sahip bu deriyle farklı renk kullanımı ve yaratıcılık için yepyeni bir tuval oluşturuyor. 2005’te marka koleksiyonlarına çanta ve diğer aksesuarları ekliyor. 2012’de ise Berluti ruhu baştan aşağıya bir görüntü sunmak için hazır giyim koleksiyonunu müşterilerinin beğenisine sunuyor. Geçtiğimiz sene Berluti’nin kreatif direktörlük koltuğuna oturan Haider Ackermann markanın geleceği konusunda varislerle sözbirliği etmişçesine “ Erkekleri yakışıklı göstermek değil bir tavır yaratma peşindeyim” diyerek Berluti ruhuna sadık kalacağını, 2017 Sonbahar/Kış koleksiyonundaki kalitenin ön planda olduğu imza parçalar ve özgün renk kullanımıyla ispat ediyor.