YENİ UFUKLAR
Moda sektörünün hızına yetişmek gitgide imkansız hale eğeliyor ve markalar konu mücevher olduğunda da bunu avantaja çevirme konusunda çok başarılar.
Geleneksel mücevher markaları için bu yılı, rekabetin katlanarak arttığı çetin bir dönem olarak özetlemek yanlış olmaz. Gerek çoğu markanın sürdürülebilirlik konusunda ihtiyaç duyulan inisiyatifleri alamaması, gerekse yeni markalar aracılığıyla laboratuvar üretimi değerli taşların kullanımının yaygınlaşması, bu zorlukların temel sebepleri olarak sıralanabilir. Gündeme ters köşe bir şekilde dahil olan lüks moda markaları ise bu yılı, yeni tanıttıkları veya güçlendirdikleri mücevher koleksiyonları ile sektörü domine etme arzusu içinde geçirdiler. Zira uzun zamandır moda markaları için bile oyun, salt modanın ötesinde bir evreni kapsıyor. Sadece giyilecek olan kıyafeti tasarlamak yetmiyor. Müşterilerin yaşam alanlarında belirleyici rol oynamak, mücevher ve yüksek saatçilik seçimlerini şekillendirmek, kısacası marka süzgecinden geçmiş bir hayat tarzını da beraberinde sunmak gerekiyor. Neden? Çünkü her geçen yıl büyümek, daha da büyümek lazım. Prada, artık çatal bıçak seçimimiz için bile bir opsiyon sunabiliyor. Veya Bottega Veneta, Flos ile bir iş birliği yapıp bir anda hayalimizdeki lambalar listesine en üst sıradan giriş yapabiliyor.
Mücevher koleksiyonları derken, moda tasarımlarının eşlikçisi olarak sunulan bijuteri ayarındaki aksesuarlardan bahsetmiyoruz. Çoğu moda markasının web sitesinde artık bağımsız bir başlık olarak öne çıkan “jewelery” segmenti, 2024 planlamalarında önemli bir yer kaplıyordu. Bir sene zarfında bu konuda bir hayli yol kat edildiğini söylemek mümkün. Öyle ki, moda evleri için kıyafetleri tamamlamak dışında artık başlı başına bir kategori olarak değerlendirilen mücevherlerin, bu sene bazı markaların yeniden popülerleşme sancıları için kimi zaman başrolü devraldığı bile oldu. Sabato De Sarno önderliğindeki Gucci bu stratejiyi ilk ortaya koyan markalardan biriydi. Geçtiğimiz sene De Sarno’nun markanın kreatif direktörü olarak tanıttığı ilk kampanya, model Daria Werbovy ile olan “high jewelery” kampanyasıydı.
Kampanya fotoğraflarında kıyafet olarak adlandırılabilecek tek tasarım, siyah bir bikini altıydı. Bu aslında Werbowy’nin kulaklarındaki altın renkli statement küpelere adanan bir kampanyaydı. Gucci’nin Instagram’ında Werbowy’nin David Sims tarafından Chateau Marmont’da çekilen fotoğrafları dönmeye başlarken, Sabato De Sarno, kişisel hesabında modelle olan 2003’e ait bir fotoğrafını paylaşıp, Werbowy referansının kendisi için anlamını deşifre ediyordu. De Sarno ve Werbowy sektördeki ilk yıllarından bu yana çok yakınlardı. “Marina Chain” isimli altın kaplama küpeleri, modelliğe 7 senelik bir ara veren modelin üzerinde görmek tabii ki kampanyanın çok konuşulmasına neden oldu. Hazır giyim koleksiyonları ile istediği çıkışı bir türlü yakalayamayan Sabato De Sarno, bu yıl yine aynı taktiğe başvurarak, bu çekimdeki ekibi tekrar bir araya topladı. Bu sefer gerçek bir high jewelery koleksiyonu olan ve tümüyle değerli taşlardan tasarlanan “Allegoria” için. Her ne kadar görsellerle aynı sansasyon sağlanamasa da, Gucci mücevherat konusundaki ciddiyetini bu ekiple bir kez daha göstermiş oldu.
Prada ise bu sene, sürdürülebilirlik kontenjanından yüksek mücevherat segmentine giriş yapmayı seçen markalardan biri oldu. “Eternal Gold” ismiyle tanıttığı ilk koleksiyon, markanın 21. yüzyıl lüksü olarak tanımladığı %100 geri dönüştürülmüş altından üretiliyor. Prada bununla da yetinmeyip, değerli taş seçiminde de laboratuvar üretimi pırlantalara yer vererek, bahsi arttırdı. Laboratuvar üretimi pırlantalar için Prada Cut ismini seçen marka, böylelikle sembolü haline gelen üçgen formunu pırlantalara da uygulama imkanı buluyor. “Made in Italy” vurgusunun belirgin olduğu tasarımların yüzü olarak seçilen şair ve aktivist Amanda Gorman, oyuncu Maya Hawke ve müzisyen Somi Jeon, markanın en başarılı olduğu konulardan biri olan popüler kültürden entelektüel bir füzyon oluşturma konusunda görevi paylaşıyorlar.
Bottega Veneta’nın mücevher planları ise kreatif direktör Matthieu Blazy’nin marka için yarattığı artizan vurgusu ile paralel ilerliyor. 700 yıllık bir mücevher merkezi olan Vicenza’da üretilen tasarımlar, tahmin edeceğiniz üzere limitli sayıda satışa sunuluyor. VIP müşteriler için özel tasarlanacak parçalar içinse adres, markanın 15. yüzyıldan kalma bir Venedik palazzo’sunda yarattığı mücevher vahası olacak. Blazy için tasarım sürecinde koleksiyonun rafine kalabilmesi adına az ama öz sayıda tasarıma konsantre olup zanaatkarlarla dirsek temasında olmak çok belirleyici olmuş. Bu sebeple koleksiyon şimdilik 15 parça ile limitli tutuluyor.
Sıralanabilecek örnekler sadece lüks moda devleri ile sınırlı değil. Minimalizmin izlerini İsveç’te
süren Toteme de bu stratejiyi benimseyenlerden biri. Markanın geçtiğimiz sene tanıttığı mücevher koleksiyonunu öne çıkarmak için bu seneki planları arasında, koleksiyona yeni modeller eklemek, model Saskia de Brauw ile bir kampanya çekmek ve akabinde Londra’da bir sergi açmak vardı. Fotoğrafçı Guido Mocafico ile iş birliğindeki “THORNS” isimli sergi, markanın mücevherlerinin minimalizmini, kaktüs ve fesci dikeni gibi dikenli bitkiler ile eşleştirerek zıtlıkların uyumuna değiniyor. Toteme’in yalın tasarım dili ile bitkilerin eksantrikliğini birleştiren siyah beyaz imajlar, koleksiyonun akılda kalıcılığını arttırıyor.
Moda sektörünün hızına yetişmek gitgide imkânsız hale geliyor ve markalar konu mücevher olduğunda da bunu avantaja çevirme konusunda çok başarılılar. Hızlı adaptasyon yetenekleri ile gelenekselliğe önem verip statükoculuğu yücelten çoğu mücevher markası ile rekabet edebilecek seviyeye çok kısa bir süre içinde gelebildiklerine 2024’te defalarca kez şahit olduk. Yeni yılda da bu örnekler katlanarak artacak, adapte olamayanlar ise gücünü moda evleri ile paylaşmak durumunda kalacak gibi gözüküyor.