FİLTRESİZ FILLER’SIZ BİR DÜNYA MÜMKÜN MÜ?

  • 41 SHARES

Snapchat’in 2015’te eğlence amaçlı tanıttığı ve sonrasında Instagram’ın geliştirdiği filtreler gerçek hayatta vücut bulmakla kalmıyor, günümüzün güzellik anlayışını da şekillendiriyor.

Snapchat’in 2015’te eğlence amaçlı tanıttığı ve sonrasında Instagram’ın geliştirdiği filtreler gerçek hayatta vücut bulmakla kalmıyor, günümüzün güzellik anlayışını da şekillendiriyor. Hatta tek tipleştiriyor. Bugün, dijital ortamda yaratılan filtreleri, çeşitli enjeksiyon yöntemleri ile yüzlerde hayata geçirmeyi amaçlayan sayısız klinik bulunmakta. Sosyal medyanın algı yönetme konusunda korkutucu bir gücü olduğu konusunda hemfikir olmak lazım. Gerçek dünya ile bağları kopalı çok olan genç ve genç kalmaya ant içmiş nesiller, reel olandan ilham almak yerine saptırılmış olan bu estetik algısına kendini daha yakın hissedebiliyor. Müşteri segmenti olarak bu profili baz almak durumunda olan kimi moda markaları ve kreatif direktörleri ise çareyi “çağa” adapte olmakta buluyor.

Bazı markaların kreatif direktörleri kişisel olarak da bu trendin izinden gidebiliyor. “Facelift” ve benzeri operasyonların erken dönem savunucularından biri olarak ilk akla gelen isimlerden biri Calvin Klein. Kurduğu imparatorluğun gençlik ve mükemmellik takıntısının bir tezahürü olan tasarımcı, 81 yaşında hala yaş almakla savaşan isimlerden biri. Markanın 80’lerde fotoğrafçı Richard Avedon önderliğinde başlattığı, 15 yaşındaki Brooke Shields’ı entegre ettiği kampanya stratejisi bugün tam gaz devam ediyor. 2022’de başlayan “Calvins or Nothing” kampanyası, Shields’ın unutulmaz sloganı “Calvin’lerim ile arama ne girebilir biliyor musunuz? Hiçbir şey”in devamı niteliğinde. Yeni sezonda, popülerliğinin doruklarındaki oyuncu Jeremy Allen White ile bu stratejiyi devam ettiren marka, dondurulmuş mükemmeliyetçilik anlayışından vazgeçmiyor.

Balmain kreatif direktörü Olivier Rousteing ise yaş kontenjanından ziyade, dejenere estetik anlayışından muzdarip. Bugünün mükemmel kabul edilen estetik anlayışı, zamanında Snapchat’in güldürmek amacıyla yarattığı filtreleri baz alınca, işler komplike bir hal alabiliyor. Markanın müşteri profilinin idealize ettiği görünümlerle empati yapmakla kalmayıp birebir kendi yüzüne de uygulayan Rousteing, ilk defa Sonbahar-Kış 2024 koleksiyonunda ters köşe yaparak, defilesinde orta yaşlı modellere yer veriyor. Beden skalasını da 42’ye kadar çıkaran markanın kreatif direktörü “Bazen modellerin aynı olduğunu ve dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum çünkü güzelliğin çeşitliliğini kutluyoruz.” açıklamasıyla, zararın neresinden dönsek kardır diye düşünüyor olsa gerek.

Moda sektörü halihazırda güzellik konusunda acımasızlığıyla nam salmış bir sektör. Farklı olanın hep ötekileştirildiği ve prototipler üzerinden var olan bir hegemonyadan bahsediyoruz. Ama bu düzenin dışında kalmayı seçmiş markalar da yok değil. Phoebe Philo, bunlardan biri. Geçtiğimiz sene kendi markasını da yaratan tasarımcı, Céline’de kreatif direktör olduğu dönemlerde de bu ideolojisini tasarımlarına ve model seçimlerine yansıtabilmişti. Philo’nun 2015 yılındaki Ilkbahar-Yaz kampanya yüzü olarak 80 yaşındaki yazar Joan Didion’da karar kılması, en güçlü örneklerden biriydi. Tasarımcı, kendi adını taşıyan markasında da yaş almanın güzelliklerini olabilecek en doğal haliyle vurgulamanın peşinde. Bunu popüler kültürden uzaklaşmadan ve güncel olandan kopmadan yapmak ise her daim konuşulmasına sebep oluyor.

The Cut’ın moda eleştirmenlerinden Cathy Horn bu durumu şu sözler ile açıklıyor: “Philo, en bariz ya da en yaygın olan stilden havalı bir görünüm çıkarmasıyla beni ilk kez şaşırtmıyor.”. The Anatomy of a Fall filmi ile Oscar’a aday olan Alman oyuncu Sandra Hüller’i tüm doğallığıyla yeni sezon kampanyasının yüzü olarak seçebiliyor. Tasarımcının bu özgürlük anlayışı sadece kampanya stratejileri ile sınırlı değil. Kariyerinin başından beri kadınlar için konformizmin ön planda olduğu tasarımlar yaratmayı amaçlayan Philo, Drop 2 adını verdiği yeni koleksiyonunda krem rengi ipek satenden dolgulu bir atkı tanıtıyor. Ortasında bir delik olan ve yastığı andıran bu tasarım, kadınların kimi zaman tek ihtiyacının dinlenmek veya bunun mümkün olmadığı senaryoda görünmez olmak olduğunu vurgulayan kavramsal bir sanat eserini andırıyor.