BİR AKSESUAR OLARAK EDEBİYAT
Moda markaları Miu Miu ve Ralph Lauren edebiyat etkinlikleri düzenlemeye başladı. Peki bu influencer’lar kitaplarla gerçekten ilgileniyor mu?
Moda markaları Miu Miu ve Ralph Lauren edebiyat etkinlikleri düzenlemeye başladı. Hatta Miu Miu’nun bir kitap kulübü bile var. En moda fenomenlerin viral içeriklerine Annie Ernaux, Rachel Cusk ve Ottessa Moshfegh romanları eşlik ediyor. Peki bu influencer’lar kitaplarla gerçekten ilgileniyor mu? 2022’nin başlarında T Magazine, “kötü şöhretli ünlü kitap stilisti” hakkında bir hikaye yayınladı: Süpermodeller, fenomenler ve kendi edebi zevkleri olmayan genç aktörler için, ellerinde taşıyabilecekleri şık kitaplar seçmeye yardımcı olan anonim bir figürdü bu. Nasıl ama? Konuya bir hayli sağlam bir giriş olmadı mı? O halde bu yazıdan bir parçanın fotoğrafını çekip, Instagram’da paylaşmaya ne dersiniz? Seneca’nın, zenginlerin kitapları sadece “yemek odası dekorasyonu” olarak kullanmalarını açıkça kınamasından, bu noktaya nasıl geldik? Veya temelde hiç ilerlemedik mi?
Yeni basım kapak tasarımlı Jane Austen romanınızı kahvenizin yanında fotoğraflayıp post olarak paylaştığınızda, dünyaya böyle okuduğunuzu söylüyorsunuz. Bu romantikleştirilmiş ortam sizin “okuma sahneniz”. Kitap maddi dünyamız ile soyut fikirler arasında doğal bir köprü olduğundan, “İşte bu benim” diyebiliyorsunuz. Buraya kadar harika! İşin içine biraz magazin kattığımızda her şey biraz daha renklenecek.
Okumanın, sosyal medya paylaşımları, ünlüler ve genel kitle medyası ile birleştiğinde yarattığı etki, kitapların insanların kimliklerine entegre olmasına biraz daha yardımcı oldu. Kitapları belirli insanlara, markalara veya ürünlere bağladığınızda, okuyucu kitleniz için bir kimlik oluşturursunuz ve bu kimlik şimdi “Hot Girl” estetiğinde kendini gösteriyor ve bugün okunuyorken görülmek, okumaktan daha önemli sanki.
Okumak çok seksi!
Genç model Kaia Gerber kendi kitap kulübü olan Library Science’ı kurdu yakın zamanda. Library Science sitesinde Joan Didion’dan Jia Tolentino’ya geniş bir seçkide öneri listeleri bulunuyor. “Tıpkı benim gibi edebiyata heyecan duyan herkes için burası,” diyor verdiği bir röportajda. “Kitaplar benim her zaman hayatımın aşkı olmuştur. Okumak çok seksi!”
Cidden öyle mi?
Görünen o ki Gerber yalnız değil. Sadece geçen yıl Birleşik Krallık, satılan 669 milyon baskı kitapla bir rekor kırmış. Nielsen BookData 2021-2022 satışlarını değerlendirirken karşılaştığı %80’lik alıma göre, Gen Z’nin en sevdiği şeyin baskı kitap almak olduğunu görüyor. Sadece kitapçılara girmekle kalmıyor yeni jenerasyon; yine Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırmaya göre %71’i kafelere gitmektense kütüphanelere gitmeyi tercih ediyor. Aslında sadece
bu bilgiler bile, daha büyük bir akımın gelmekte olduğunu gözler önüne seriyor. Wunderman & Thompson’ın 2025 yılı ve sonrasına odaklandığı Alpha jenerasyonu raporlamasında, Z ve Alpha kuşağının milenyallerin yarı analog yarı dijital hayatlarına özeneceklerini anlatıyor. Yani nostalji, bir kere daha kazanıyor.
Gelelim BookTok’a… TikTok’un bir alt bölümü olan BookTok’ta okuyucular önermelerde bulunuyor ve yeni jenerasyonun tür konusunda da son derece geniş zevkleri var. Kitapları kendi isimlendirmeleriyle de yeniden etiketliyor ve bir alt kültür yaratıyorlar. “Hot Girl Books” veya “Sad Girl Books” gibi alt başlıklarla bir şekilde, kızlık çağlarını veya kadınlık çağlarını karşılıyorlar. BookTok’un okumayı yeniden havalı hale getirdiği söyleniyor. Peki bu ay 30 kitap okumuş olmanız başka birinden daha iyi olmanıza ve bu sebeple daha çok takipçininiz ve like’ınız ve izlenmeniz olmasına yaramışsa, ne olmuş? Online herhangi bir alanda olduğu gibi, burada da üzerimizde bir baskı yok mu? Ulaşılamaz okuma kotalarını ve hedeflerini teşvik eden platform, yine rekabet gücünü artırmıyor mu? Okuyucu olmayı okumaktan daha önemli hale getirmesi bir sorun olabilir mi? Sevdiğimiz, beğendimiz her şeyi gördüğümüzde bir refleks gibi fotoğrafını veya videosunu çekmek için cebimizden çıkardığımız telefonlarımız, tek başına okumanın neşesini ve keyfini nereye götürüyor?
Kitapların okunup okunmadığına bakılmaksızın her zaman bir statü sembolü olduğu göz önüne alındığında, ünlülerin yani statünün nihai temsilcilerinin kendilerini okurken gösteren fotoğraflar paylaşmalarına şaşmamalı. Başka bir adlandırma daha var: “Lit Girls’ Club”. Kulübün çıkışına ilham olan isim, model Kendall Jenner. Her şey 2019’da bir yatta Côte d’Azur tatilindeyken, Chelsea Hodson’ın bedeni nesneleştirme ve metalaştırma üzerine yazdığı yazıların toplaması olan “Tonight I’m Someone Else” okurken görülmesiyle başlıyor. Fotoğrafın en ilgi çekici detayı ise post-it’lerle dolu olması. Yani güzelliğiyle milyonlarca kişiyi etkileyen ve beden formuyla kimi zaman da sağlıksız bir düzeyde ilham olan Jenner, aynı zamanda da “gerçekten” kitap okuyor! Ünlülerin bu zarif ve doğal fotoğraf çekimlerinde sahiden romanları okuyup okumadıklarını ima etmek istemem, ama kültürel olarak “gösterişsiz” kitaplarla hiç görülmemeleri de ilginç bir tesadüf. Yeri gelmişken kitap satışlarından da bahsedelim mi? Jenner Güney Fransa’da bir havuz kenarında fotoğraflandığında, Darcie Wilder’ın anksiyete ve yası konu alan “Literally Show Me a Healthy Person” ve Miranda July’nin kısa hikayelerinden oluşan “No One Belongs Here More Than You” kitaplarını okuyordu. Fotoğrafları paparazzi sitelerinde yayınlandıktan hemen sonra, her iki kitap da Amazon’da 24 saat içinde satıldı. Neden mi? Çünkü süpermodeller gibi putlaştırılan kişiler kitap okuduğunda, geniş takipçileri genellikle onların eylemlerini taklit ederek, bir kaide üzerine yerleştirdikleri kişiye daha çok benzemeyi umuyorlar.
Gen Z, vahşi dijital dünyanın gürültüsünü sakinleştirmeyi arzu ederken, yazarın otorite sahibi bir bilirkişi olmasına da büyük önem veriyor. Hem önceki kuşağı “her şeyi bildiğini iddia etmekle” itham eden bir jenerasyon için böylesi bir “güven” beklentisi biraz çelişkili değil mi? Hassas konulara ve kuşağın analizine girmek istemem ama bu da genel olarak üst jenerasyonla kurdukları sevgi-nefret ilişkisi ile çok yakın bir yerde durmuyor mu?
Performatif okuma çağı
Ünlü isimlerin fotoğrafları yayınlandıktan sonra, bir “performatif okuma çağına” girdiğimizi belirten bir söylem trendi oluşuyor internette. Edebiyat dünyasını keşfetmeye ve okumaya hevesli olan bu göz önünde bireyler, güzel oldukları veya internette geniş bir varlıkları olduğu için bir şekilde “iptal kültürüne” doğru bir yola da sokuluyorlar. Halbuki kitleleri etkileyen varlıkları, daha çok kişinin kitap okumasına yardımcı oluyorsa, bu nasıl kötü olabilir ki? Fazla sorgulamaktan kafa karışıklığına sürüklendiğimiz kompleks bir dönemden herkese merhaba!
Entelektüel olmanın kitaplar aracılığıyla ticarileştirilmesi yeni bir şey değil, sahip olduğunuz kitaplar ve okuduklarımızla sosyal gösteriş yapmak da öyle. Ancak bu trend, sosyal medya tarafından hızlandırılarak, kitapların bir sanat eseri olmaktan ziyade bir aksesuar olarak görülmesi fikrini pervasızca onaylıyor demek yanlış olmaz. Daha kötü bir senaryo canlandırmamı ister misiniz? Bu hal, yayıncıların cidden iyi kitaplar aramaya daha az çaba harcamalarına neden olabilir çünkü belki de gerçekten tek ihtiyaçları olan şey, sosyal medyaya uygun olmalarıdır. Bu, sosyal medya trendlerinin insanların hayatlarında nasıl çalıştığının ve geçici materyalist bir estetik algının nasıl hayatlarımıza boş bir şekilde nüfus ettiğinin bir göstergesidir. Tıpkı tamamı dekorlardan oluşan dev bir film stüdyosu gibi, Truman Show gibi.
İnternette belirli görünümleri kovalarken ve bunların kim olduğumuzu yansıtacak çok önemli belirteçler olduklarını düşünürken hayatın kendisini ve gerçekliğini kaçırdığımız, gerçek benliğimizi kaybettiğimiz, kaybetmeye yazdığımız bir gerçektir. Bir izleyici kitlesi için devamlı olarak bir performans sergilemek sizce de çok yorucu değil mi? Hem de sayfaların arasında, kelimelerin içinde hayal dünyamızda kaybolabilmek, alternatif hikaye ve yaşamları bu şekilde ziyaret edebilmek varken yani kitap okurken bile… Sosyal medya umarım, insanları yeni bir set dekoru bulmuş olma hevesine çekmektense, kitapların içinde kaybolmaya teşvik ediyordur. İşe iyi tarafından bakalım yine: Online kitap içerikleri, herkesi okumanın yeni yönleriyle tanıştırıyor bir yandan da. Okumak gibi bir şey moda haline geldiğinde, bir zamanlar okumayı “inek” bir eylem olarak gören birinin bir kitap almasına yol açabilir. Tiktok ve Youtube gibi platformlardaki niş okuma toplulukları, insanların hem kendi konfor alanlarının içinde hem de dışında yeni kitaplar bulmasına yardımcı olabilir. Kitaplara ve okumaya yönelik bu yeni “like” akımı, yalnızca popüler kitapların okuyucusunu artırmakla kalmıyor, aynı zamanda daha az bilinen kitapların satışlarını da artırıyor olmalı. Okumayı çevreleyen bu online söylem, edebiyatı daha erişilebilir hale getiriyor ve okuyucu olmak için gereken özellikler anlatısını yeniden yazıyor. Sahi, iyi bir okuyucu olmak için ne gerekiyor?
Lolita’yı sadece iyi bir kapağı olduğu için okuyup, bu taciz hikayesinde masumiyet ile ilgili bir yakınlık bulamadıysanız, beğenmiş gibi davranmak zorunda hissetmeyin kendinizi. Ve aynı şekilde, Doc Martins’lerinizi, yün bir palto altına giyip, koyu renkli akademik bir kütüphanede Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sını okumanın, Raskolnikov’u anladığınız ve mücadeleleriyle empati kurduğunuz anlamına geldiğini kendinize inandırmaya çalışmayın. Siz en iyisi, sadece okuyun. Bırakın kimse sizi okuduğunuz kitap için sevmesin, siz sadece kitapla hemhal olmaya bakın.