YENİ LÜKS “WELLNESS”
2010’lu yıllar itibarıyla yükselişe geçen ve yeni lüks algısını oluşturan wellnes kavramına maskülen bir bakış açısı.
Bundan yaklaşık üç yıl önce Forbes’un Amerikan edisyonunda yayınlanan bir makalede, wellness kavramının lüks ile özdeşleştiği, sağlıklı olmanın ve mutluluğun perakende, hizmet ve moda sektörünün geleceğini şekillendireceği anlatılıyor. Perakende teknolojileri stratejisti Deborah Weinswig’in kaleme aldığı makalenin ilerleyen satırlarında yazar, her ne kadar lüks perakende sektörüne hizmet etmiyor olsa da, Alibaba Group’un kurucu ortağı Jack Ma’nın 2017 senesinde sarf ettiği bir cümleden alıntı yapıyor: Ma, artık tüketicilerin satın alabilecekleri en pahalı şeyi alıp, salt bununla mutlu olmadıklarını, sağlıklı ve mutlu olmanın yeni bir öncelik haline geldiğini, sadece tüketim zincirine dahil olmaktan ziyade artık satın alınan herhangi bir şeyin, kişinin mutluluğuna katkı sağladığı ve bir deneyim olarak başkalarıyla paylaşılabildiği ölçüde lüks olarak tanımlandığını dile getiriyor. Jack Ma, bu fikri destekleyen isimlerden sadece birisi. Üstelik, altını çizmekte fayda var, bunu lüks pazarına hizmet etmeyen bir kişinin dile getiriyor oluşu, lüks segmentindeki markaların hali hazırda bu gerçekle yüzleştiğine işaret ediyor.
Wellness kavramı, daha doğrusu endüstrisi, aslında 2000’li yıllardan çok daha önce ivme kazanmış bir sektör. Özellikle yoğun tempoda çalışan beyaz yakalı güruhun ofis hayatını daha çekilebilir kılmak için wellness algısını perçinlemeye çalışan kurumsal şirketler, bu anlamda vakti zamanında doğru adımlar atmış ve hala referans olarak gösterilebilme başarısına ulaşmış. 1979 yılında Johnson & Johnson’ın başlattığı “Live for Life” adındaki program, şirket bünyesinde çalışan insanların motivasyonunu yükseltmek için farklı sportif aktiviteler, stres yönetimi ve doğru beslenme üzerine odaklanıyordu. Bu organizasyonun 1979 yılında başladığını düşündüğümüzde, sormadan edemiyoruz; insanın kendini iyi hissetmesi için var olan şartlar bu kadar erken bir tarihte geliştirilmeye başlamışken, nasıl oluyor da wellness, dünya ekonomisinin yüzde 5.3’ünü oluşturan, 4.5 trilyon dolarlık paya sahip bir endüstri halini almak için 2000’li yılları bekliyor?
Yazının devamını QP No:30’da 102. sayfadan itibaren okuyabilirsiniz.