New York Minute
Swatch Group ile birlikteliğine son verdikten sonra, Tiffany & Co kendine ait saat üretimine tekrar yatırım yaptı. Vintage tasarımlardan ilham alan CT60’ın lansmanı, uzun ve verimli bir hikayede yeni bölüme işaret ediyor. Yazı James Gurney
Kadranının üzerinde üreticisinin adı olmadan bile, Amerika’nın mükemmel mücevhercisine ait bu yeni saat, son derece hoş bir çağrışımda bulunabiliyor. Çünkü 1950’lerden gelen pratiklik ve incelik esintileri, hem çekici hem de makul fiyatlı bir saat olan CT60’da birleşiyor. 1940’lara ait kodların 2010’ların kitleleri için nasıl başarıyla güncelleştirilebileceğini ortaya koyan CT60, esaslı bir tasarım öncüsü. Üstelik CT60 daha da fazlasını üzerinde taşıyor; Tiffany & Co’nun kadran ve tepe üzerinde yer alması, bu modelin en büyüleyici ve önemli saat hikayelerinden birinin kahramanı olduğunu ifade ediyor. Görece daha sade bir parça üzerine bunca şeyi yüklemek yetmezmiş gibi, bu model ile Tiffany yüksek saatçilik liginde kendine iyi bir yer edineceğe benziyor.
Söz konusu, Tiffany’nin saat üretiminden geri çekildiği ilk dönem olmamasına rağmen, saat endüstrisi son on yıl içerisinde tarihindeki en hızlı büyümeyi yaşadığı için Tiffany için durgun geçen bu döneme tanıklık etmek özellikle daha tuhaftı. Durumun açık sebebi, 2007 yılında lisansa dayalı olarak Swatch Group ile çalışma yönünde verilen hatalı karardı. Zira daha kısa geçmişe sahip olan markalar, lisans anlaşmalarını sonlandırarak saat üretimlerini doğrudan kendileri kontrol etmeye başlamışlardı. Adil olmak gerekirse, Swatch ile yapılan anlaşma lisans anlaşmasından ziyade ortak girişimdi, fakat bu anlaşma kreatif kontrolü fazlasıyla karşı tarafa bıraktı ve süreç mahkemede sona erdi. Sürecin en üzücü tarafı, saat endüstrisinin parlak döneminde liderlerden biri olması gereken markanın, bunu başaramamasıydı. Sonuç olarak herhalde hem Tiffany’den neden bu kadar çok şey beklendiğini hem de neler olduğunu anlamak için geriye dönüp markanın tarihini incelemek gerekiyor.
Saatler, Tiffany & Co’nun kataloglarında ilk olarak 1847’de, diğer bir deyişle şirket henüz on yaşındayken yer aldı. Marka A.B.D.’nin en çok satılan saatlerinden biri haline geldi. Şirketin, Patek ve Arnold & Frodsham gibi markaların ithalatçısı olmasının yanı sıra, kendi saatleri için de Cenevre ve New York’ta atölyeleri vardı. John Loring’in kitabı “Tiffany Saatleri” Mark Twain’in 1876’da Philadelphia Centennial Exposition’da yer alan komplike bir Tiffany saatine duyduğu hayranlığın anlatımıyla başlıyor. Bir saat kadar sonra, Twain’in arkadaşı saati 25 bin Dolar karşılığında alıyor (bu tutar günümüzde yarım milyon dolara yakın).
Cenevre’de atölyesi olmasına rağmen, 1874’te Tiffany & Co, operasyonlarını yeni bir sistem ile genişletti. Charles Lewis Tiffany, A.B.D.’de Waltham’ın seri üretiminin daha düşük fiyatlarla piyasa üzerindeki dramatik etkisine tanık oldu ve bu tekniği daha yüksek kalitede mekanizmalar üretmek amacıyla Cenevre’den ithal etmeye karar verdi. Bu kararın sonucu, birinci kalite kronograf ve dakika tekrarlayıcı mekanizmalar üreten 7.500 metre karelik yüksek teknolojiye sahip bir tesis doğurdu. Fakat bundan sadece iki sene sonra Jean Adrien Philippe, şirketin halihazırda harici ana tedarikçisi olan ve orada Tiffany & Co saatlerini yapmaya devam eden tesisi Patek Philippe adına satın aldı. İki firma arasındaki ilişki zamanla güçlendi ve Tiffany, Patek üretiminde önemli bir müşteri oldu. Henry Graves, 1928’de doğrudan Patek’ten kendi adını taşıyan süper-komplikasyon bir saat sipariş etmeden önce, 1920’lerin ortasında Tiffany’den grande complication cep saati (29 adet diğer saatle birlikte) satın aldı.
1930’ların ortalarından itibaren Tiffany tedarikçi yelpazesini genişletmeye başladı ve sadece diğer İsviçre firmaları değil, Waltham ve Hamilton gibi Amerikan üreticiler de Tiffany’nin tedarikçileri arasında yerlerini almaya başladılar. Bu durum mücevher saatlere verilen önceliği ve de Tiffany’nin bugün ‘lifestyle marka’ olarak adlandırılan kimlik gelişimini yansıtıyordu. Tiffany, daha üst kalite kol saati satıcıları arasında öne çıkmaya devam etti; Rolex, Patek Philippe, Audemars Piguet ve Omega’nın da aralarında bulunduğu markalara ait saatlerin kadranlarında adı yer aldı. Bu markaların Tiffany kadranlı saatleri koleksiyoncuların da büyük ölçüde ilgisini çekti.
Jean Schlumberger’in yaptığı 1950’li yılların ortalarındaki tasarımlara kadar, markanın saatleri arasında, kataloglarda belirgin bir şekilde Tiffany kimliği sergileyen erkek modellerine fazla rastlanmadı. Bir noktadan sonra ise doruk noktasına ulaşan yaratıcı yaklaşım, 1970’lerden itibaren Blue Books’da (senelik mücevher katalogları) sergilenen bilezik saatlerle kendini gösterdi. Bu fütüristik yaklaşım, nihayetinde, firmanın eski kataloglarındaki en tuhaf saatlerden birini yarattı: Hamilton’ın LED göstergeli dijital saati Pulsar modelinin Tiffany versiyonu.
1980 yılında, şirketin hem bireysel hem de zamana mükemmel şekilde uyum sağlayan özgün tasarım dili iyiden iyiye oluştu. Bu süre zarfı, Tiffany saatleri için altın çağı başlatan Tiffany Klasikleri hareketinin ilk jenerasyonuna tanıklık etti. Yeni yaklaşımın aldığı olumlu tepki, markayı aralarında Elsa Piretti ve Paloma Picasso’nun tasarladığı mücevher saatlerle, belki de Tiffany’nin en tanınmış tasarımı 1986 Atlas’ın bulunduğu daha cesur modellere teşvik etti. Bu kreatif çıta, Jorg Hysek’in büyük ölçüde geçmişten ilham alarak tamamıyla farklı bir şeyi ortaya çıkaran, tabiri caizse organik Art Deco olan Streamerica koleksiyonlarıyla 1990’larda da devam etti. Bir şekilde ilgi çekici olan bu tür koleksiyonlar, sorunların başladığı 2000’lerin ortalarına kadar üretildi. Sonra, Tiffany’nin kendi markasına sahip saatler gittikçe daha az rekabetçi ve döneme daha az hitap eder hale gelmeye başladı. Şirketin perakende ağı içerisinde dahi, Patek Philippe gibi markalar Tiffany markalı saatlere kıyasla daha karlıydı ki bu Tiffany’ye ait saatler için bir üst fiyat limiti koymanın istenmeyen sonucu olarak ortaya çıkıyordu. Çözüm gerekiyordu, Swatch Group’un da mücevher dünyasında mevcudiyet gösteremediği için eksiklik hissettiği biliniyordu; böylelikle Tiffany’nin Swatch Group’un verimliliği ile saat üretmesine, Swatch’un da mücevher dünyasına girmesine imkan sağlayacak 20 yıllık bir ortaklık ilan edildi. Fakat öyle görünüyor ki, her iki taraf da diğerinin niyetlerini anlayamamıştı. Swatch Group’un Tiffany saatleri başarı elde edemedi. Tiffany kreatif kontrolü fazlasıyla Swatch’a vermişti ve Swatch Group da Tiffany’den kendisinin titiz bir şekilde farklı katmanlara ayırmış olduğu ürün gamına uymasını bekliyordu. İki taraf da mutlu değildi, şirketler arasındaki anlaşma 2011’de tamamıyla çözüldü. Akabinde ortaya çıkan uyuşmazlıkla ilgili son itirazlar için ise halen duruşma yapılması bekleniyor. Tiffany & Co daha sonra tekrar düşünmeye başladı ve Lugano yakınlarındaki Chiasso’da yeni bir ekip oluşturarak, bu ekibe arşivleri taramaları, yeni imalat ilişkileri kurmaları, markayı gözden geçirerek 21. yüzyıl için uygun bir Tiffany saat tasarımı ortaya koymalarını istedi. Bunun sonucunda, Tiffany’nin yeni saat jenerasyonu müthiş bir başlangıç yaptı, zira CT60 modern bir Tiffany saatin sahip olması gereken bütün özelliklere sahip. Uygun bir fiyat karşılığında, “karakter-tarih-iyi bir tasarım” üçlemesini sunuyor. CT60, Franklin Roosevelt’e 1945 yılında, ölümünden kısa bir süre önce, doğum günü hediyesi olarak verilen Tiffany New York Minute modeline atıfta bulunuyor. Eleştirel olarak, bu model marka için bütün olarak halen önem taşıyan fakat markanın hikayesine gerçekte katkısı olmayan giriş seviyesindeki Tiffany markalı saatleri ile, 5. Cadde mağazası deneyiminin son derece önemli parçası olan Patek Philippe saatler arasındaki boşluğu dolduruyor. Tiffany, Patek Philippe’in kadranlarının üzerine adını yazacağı tek perakendeci olmaya devam ediyor.
Kahraman saat CT60 Calendar, 1940’ların havasına sahip, fakat yeniden üretilen bir seri olarak görünmüyor ki bu Tiffany’nin tasarım ekibini öven ve gelecek için iyi işaretler veren, dengeleyici bir unsur. Arabik rakamlar gibi dönemsel ayrıntılar, modern bir kadran (40 mm’lik kırmızı altından bir kasaya sahip) ve finisajla uyum sağlıyor. İçerisinde Tiffany’ye özel bir Dubois-Depraz kalibre bulunuyor. CT60 Calendar, sınırlı sayıda üretilen bir seri fakat La-Joux-Perret kalibreyle çalışan 42 mm’lik bir kronografa sahip ve 40 mm’de üç ibreli modellerde mevcut. Bunlarda da aynı tasarım kodları var, ek olarak farklı kadran renkleriyle çelik ile kırmızı altın kasa kullanılıyor; Sellita otomatik mekanizmaların yer aldığı 34 mm’lik kadın versiyonları da mevcut. Oldukça Gatsby-vari Tiffany East West saatler de son derece keyifli. Genelde bu saatler, Tiffany’ye olan inancımı yeniden ateşleyen, son derece iyi düşünülmüş başarılı tasarımlara sahip. Kısacası karşımızda, doğru fiyat bantlarına oturtulmuş, Tiffany’nin ne olabileceğini ve ne olması gerektiğini ifade eden modeller var.