IF YOU WANNA BE

  • 254 SHARES

Bir saate sahip olmak istemenizin ardında yatan gerçek nedir?

İngiliz Gizli Servisinde saat, kolunuzdakinden 2 saat geride. Bond, James Bond iş başında. Favori 007’nizin kim olduğuna bağlı olarak Rolex ya da Omega’nın kadranında ilerleyen dakikalar görevin başarıya ulaşıp ulaşamamasında kritik rol oynuyor. Malumunuz, görev ne kadar zorlu olursa olsun, başarıyla tamamlanıyor. Ve gün sonunda, şahsi favorilerimizden Pierce Brosnan ve Daniel Craig, Omega’larını çenelerine 180 dereceyle hizalayıp nevi şahsına münhasır gülümsemelerini kampanyalara da taşıyorlar. İçinizdeki Bond hayranı harekete geçti… İngilizlere (bizim kadar) düşkün olmamanız durumunda yüksek saatçilik dünyası, farklı coğrafyalardan prestiji yüksek isimlerin bileklerine konuşlanmaktan geri durmuyor. Bakınız, Jaeger-Le Coultre ve Clive Owen, Omega ve George Clooney, Christopher Waltz ve IWC, Tag Heuer ve Steve McQueen, Vacheron Constantin ve Steve McCurry, Rolex’in Roger Federer’den David Beckham’a uzanan yıldızlı serisi… Zira tam bu noktada soru işareti, hali hazırda en prestijli sektör olan yüksek saatçiliğin, neden bu isimleri B ya da C planı olarak pazarlama stratejilerine entegre ettiği cümlesinin sonuna ekleniyor. Forbes yazarlarından Ariel Adams cevabı aynı mecra üzerinden cevaplıyor ve lüks saat sektöründeki satın almaların artık isim odaklı olduğunu savunuyor. Lüks pazarındaki birçok alışveriş alışkanlığı da zaten uzun zamandır bu yöne evriliyor. Bir markanın parçası olmak, George’la aynı zevki paylaşmak ve olur da Como yakınlarında karşılaşırsanız, Einstein Clooney’nin hatırını sormak, Seamaster Aqua Terra’nın ardından hangi saati alacağınız üzerine iki kelam etmek fantezisi seçimlerinizi açık ara etkiliyor. Ve çok yıldızlı isimlerinin markalarının önüne geçmesi pahasına saat evlerini söz konusu işbirliklerini yapmaya itiyor. Günün sonunda denklem doğru işliyor. Uzun zamandır dijital pazarlama stratejilerine uyum sağlayamadığı ve iş modellerinin antik çağlardan kaldığı savunulan yüksek saatçiliğin, köklerine ihanet etmeden modern zamanlara adapte olma çabası meyvelerini vermeye başlıyor. Ağustos ayında Exane BNP Paribas, hem çelik modellerine ağırlık vermeleriyle hem de prestiji yüksek isimlerle işbirliklerini güçlendirmeleriyle saat evlerinin 2016’nın son çeyreğinde satışlarını Rusya ve Çin’den aldıkları darbeye rağmen güçlendirdiğini söylüyor. Richemont ve Swatch Group’un portfolyolarındaki markaların prestijli müşterilerini kampanyalarına taşıması da satış grafiğini olumlu etkiliyor. Breguet’nin müşterileri arasında olan Napoleon Bonaparte’la aynı saat koleksiyonunu paylaşmak istememizi anlayışla karşılarsınız. Günün sonunda, prestijli isimlerin lüks saat markalarıyla birleşmesi yeni şahit olduğumuz bir durum değil, 1983’te Robert Wagner yine Omega için kamera karşısına geçiyor, Çin’de satışlar patlıyor. Zira milenyumun alıcıları sadece marka yüzüyle ilgilenmiyor ve gördüğü kampanyalarda daha fazla gerçeklik talep ediyor. Bu noktada markalar seçtikleri isimlerle uzun süreli ve daha komplike işbirlikleri arz ediyorlar. Başarı kolunuzdaki saat tercihinizle doğru orantılı olarak hesaplanıyor. Tabii pazarlama stratejilerine bağışıklık kazanmış, prestijli isim işbirliklerine pek de kulak asmayan, saatleri sundukları yeni komplikasyonları sebebiyle satın alan küçük bir kesimin varlığını da es geçmiyoruz. Bu noktada da hikaye anlatıcılığı sizi bileğinizden yakalıyor. Kullanılan materyaller, saat evinin hikayesi, üretimi duran bir tasarımın milenyum yorumları, isimlerden bağımsız sizi cezbediyor. Eh, tabii bizi de…