Beş Harflİk Marka Hİkayesİ: Rolex
Fotoğrafta gördüğünüz Oyster kasanın Rolex’in en büyük hamlesi olduğunu mu düşünüyorsunuz? Belki de öyledir, ama az bilinen bir bakış açısıyla… Yazı Erçağ Akın
Yüksek saatçilik markalarının isimlerine bakarsanız karşılaşacağınız şey onların bu adlarını kurucularından aldığı olacaktır. İstisnalar tabii ki de kaideyi bozmuyor fakat bu neredeyse genel geçer bir kural. Dönem şartlarında pazarlama tekniklerinin gelişmediğini ve üreticilerin isim yapabilmeleri için bu yola başvurduklarını düşünürsek onlara da hak vermemiz gerekir. Ancak buna rağmen zamanın ötesindeki bir Alman belki de daha “marka kimliği oluşturmak” diye bir tabir ortada bile yokken çok farklı bir strateji izlemişti.
Rolex’in kurucusu Hans Wilsdorf, markanın bugünkü bilinirliğine etki eden imajı beş madde ve 1958’deki söylemine göre ilahi bir yardım sayesinde bulmuştu. Wilsdorf, saat markasına kendi adını vermeyi hiç düşünmemişti; onun amacı beş harfi geçmeyen, her dilde kolayca telaffuz edilebilen, söylendiğinde kulağa hoş gelen, kolayca hatırlanan ve hem kadran hem de mekanizma üzerinde görsel zenginlik sağlayan bir isim bulmaktı. Wilsdorf’un anlattığına göre kendisi alfabedeki bütün kombinasyonları denemişti, fakat istediğini bulamamıştı. Ancak anlattığına göre yüzlerce alternatifin yarattığı tatminsizlikten sonra sabahın erken saatlerinde Londra’da gerçekleştirdiği bir yolculuk esnasında dilek cinlerinden biri ‘Rolex’ kelimesini kulağına fısıldadı ve bugünkü tarihi manüfaktürün tek eksiği olan etkileyici isim bulunmuş oldu.
Wilsdorf bunun hemen ertesinde 2 Temmuz 1908’de Rolex adının patentini İsviçre genelinde aldı, 1913’te ise uluslararası patente sahip oldu. Fakat ilk başta da dediğimiz gibi kendisi zamanın ötesinde bir vizyona sahipti ve satış gerçekleştiren bayileri Wilsdorf imzalı ürünler yerine Rolex imzalı saatler satmaya ikna etmesi gerekiyordu. Bu yüzden ilk başlarda ürettiği altı saatten sadece birine Rolex ibaresini koydu, ardından bu sayı önce ikiye sonra da üçe çıktı. En nihayetinde 1926’daki Oyster kasayla beraber atölyeden çıkan her saatin üzerine ve mekanizmasına Rolex imzası konulmuştu, bundan sonra geri dönüş olamazdı.