Bacon Loves Monaco
Bacon’ı savaş sonrası dönemde figüratif sanatın en iyi isimlerinden birine dönüştüren eserler… Yazı Müjde Metin.
Francis Bacon, Monaco’ya 1940’larda seyahat etmeye başladı. Temmuz 1946’dan 1950’lere kadar orada yaşadı. Daha sonra Fransız Riviera’sını ömrü boyunca sıklıkla ziyaret etti. Bacon’ın ilk olarak Monaco’da geçirdiği zaman diliminde insan formu üzerine odaklandığı pek bilinmiyor. Fakat onu savaş sonrası dönemde figüratif sanatın en iyi isimlerinden birine dönüştüren, esasen Côte d’Azur’da girdiği bu istikametti. Velazquez’in Pope Innocent X eserine referans veren ilk figürünü, Monaco’daki Hotel Ré’de çizmişti. Orada kumarda çok para kaybettiğinden, evvelden kullandığı tuvallerin ters yüzlerine çizim yapmak zorunda kaldı; o sıralarda ham tuval üzerinde çalışmanın kolaylığını fark edip hep öyle çalıştı.
Önümüzdeki yaz 2 Temmuz’dan 4 Eylül’e kadar Grimaldi Forum Monaco’da düzenlenecek yeni sergi de, sanatçının çalışmalarındaki Fransız ve özellikle Monaco kültürünün etkisini irdeliyor. Eser yerleşimlerinin tematik olarak yapılacağı sergide yaklaşık 60 adet Bacon tablosu yer alıyor. Sergideki eserlerin hepsi Tate ve Centre Pompidou gibi müze koleksiyonlarının yanı sıra, pek çok özel koleksiyonerin katkısıyla toplanıyor. Organizasyonu, Majid Boustany tarafından 2014’te kurulan Francis Bacon MB Art Foundation üstleniyor.
Boustany’nin 20 senedir süregelen Bacon araştırmasını, 90’larda Tate’de gördüğü Three Studies for Figures at the Base of a Crucifixion (1944) tetiklemişti. Şimdi Bacon’a fokuslanan bir sanat kurumunu yönetmesi dışında, sanatçıyla ilgili 2.300 adet objenin bulunduğu bir koleksiyonu var; Bacon’ın, eserleri, fotoğrafları, sergilerinin katalogları, grafik işleri, çalışma materyalleri, resmi belgeleri ve mektuplarından, bir ara tasarladığı mobilyalara kadar uzanan bir koleksiyon, mevzubahis. Boustany, Bacon’ı, partileri seven bir yalnız; dini konulara obsesif olan bir ateist; bir anda acımasızlaşabilen cömert ve cana yakın biri olarak anlatıyor. Haliyle, pratiğini sanat eğitimi almadan geliştirmiş bir sanatçının, kontrast köşelerde gezinmeden insan varlığını sorgulayıp eser üretebilmesi söz konusu olamazdı.
Bacon’ın, Van Gogh gibi, kariyeri boyunca, kendi realitesini yaratmak gibi bir gayesi vardı. Dolayısıyla kendini resmeden sergiler konusunda hayli hassastı. Sanatçı hayattayken, Tate, biri 1962’de diğeri 1985’te, kendisinin dünden bugüne çalışmalarını geniş spektrumda gösteren iki sergi düzenlemişti. Ama bu bağlamda Bacon’ın kendini en yakın hissettiği 1971’de Grand Palais’deki retrospektifti. (Yaşarken Grand Palais’de retrospektifinin düzenlendiğini gören diğer tek sanatçı Picasso’ydu.)
1977 yılında Paris’te Galerie Claude Bernard’da düzenlenen sergisinin ses getirmesiyle, o küçük galeri alanına karşı sempati duyup çoğu zaman orada sergi düzenleyen Bacon, bugün Monaco’yu görse ne hissederdi? Muhtemelen aynı samimiyeti… Sanatçının metodolojisinin anlaşılması üzerine kısa sürede pek çok proje gerçekleştiren Francis Bacon MB Art Foundation’ın, yeni sergisiyle doğru bir adım attığını, serginin Monaco’dan sonra Guggenheim Bilbao’ya taşınacak olması da gösteriyor. (Bilbao’da da daha çok İspanya ilişkisiyle alakalı bir sergi kurulumu yapılacak.)